*Düşünce ve ifade özgürlüğünü sağlamak amacıyla çıkarıldığı belirtilen 3. Yargı Paketi ile haklarındaki "toplatma ve yasaklama" kararı kaldırılan kitaplar yine delil oldu. Polis, ÇHD Ankara Şube Yöneticisi Betül Vangölü Kozağaçlı'nın evinde yapılan aramada 150 yıl önce yazılmış Komünist Manifesto ile Mahir Çayan'ın kitabının da aralarında olduğu çok sayıda kitaba "terör örgütü üyeliğine delil" olduğu gerekçesiyle el koydu.
KİTAPLARA EL KONULDU
Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta olduğu için gözaltına alınamayan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile gözaltına alınan eşi ve ÇHD Ankara Şube Yöneticisi Betül Vangölü Kozağaçlı'nın evlerinde yapılan aramalarda hakkında "yasaklama ve toplatma" kararı kaldırılan kitaplara "delil" olarak el konulduğu öğrenildi. Böylece, geçtiğimiz günlerde Ankara 1 Nolu Özgürlük Hakimi tarafından haklarındaki "yasaklama ve toplatma kararı" kaldrılan, Komünist Manifesto (Marx), Mahir Çayan Bütün Yazılar, Yürüyüş dersigi yine delil oldu. Koltuk kılıflarına kadar evin her yerine bakan polis operasyonla ilgileri olmadığı halde, Kozağaçlı'nın beraber yaşadığı kardeşi ve Ertuğrul Kürkçü'nün danışmanı olan eşinin odasında da arama yaptı.
"SAVCINIZ NEREDE?"
ÇHD Genel Başkanı Kozağaçlı ise Beyrut'ta, sosyal medya üzerinden bir açıklama yaptı. "Haftabaşı görüşmek üzere" diyerek Türkiye'ye döneceğini ifade eden Kozağaçlı, "Polisin yaptığı 'Ülkemizin kozmik bilgilerini şifreli metinler halinde kodlayarak raporladıkları, başka ülkeler lehine ajan faaliyeti yürütmek için gizli haberleşme merkezleri oluşturdukları' iddiası gerçekten ilgi çekicidir" dedi. Kozağaçlı açıklamasına şöyle devam etti:
"Yetmemiş, 'Silah' bulduk, 'molotof' bulduk, 'Örgüt notu' bulduk diyorsunuz. Hangi avukatın bürosundan buldunuz? Hangi Dernek Şubesindeki aramada buldunuz? Avukatlığını yaptığımız insanlara yöneltmeyi adet edindiğiniz suçlamaları bu sefer bizlere yöneltmek pervasızlığınızdan korkacağımızı mı düşündünüz? Bütün büro ve şubelerimiz yirmi yıldır her gelene açıkken, insanların bu sahtekarlığa inanacağını mı sandınız? Biz mahkemenizle, savcılığınızla, polisinizle, soruşturmanızla, davanızla kırk yıldır uğrasan bir avukat geleneğinin mirasçılarıyız. Tutuklama talebinde bulunacak olanın, tutuklama kararı verecek olanın, oturup iddianameyi ve kararı yazacak olanın, ayni zamanda evlerimizi, bürolarımızı, kurumlarımızı arama adı altında talan edenler olduğunun farkındayız, Dolayısıyla adalet istemiyoruz, onun için zaten kendimiz mücadele ederiz. Ama hiç değilse biraz saygın davranmaya çalışın, soruşturmanıza sahip çıkın, yalan söylemeyin, seviyeyi düşürmeyin."
"HALKIN AVUKATLIĞINI YAPIYORUZ"
"Kozmik bilgi mi arıyorsunuz? Neyle uğraştığımızı gercekten merak mı ediyorsunuz?" diye soran Kozağaçlı, avukatlık yaptıkları davalardan örnekler vererek "Biz halkın avukatlığı ile uğraşıyoruz" dedi.
AÇLIK GREVİNDE ŞEKER VE SU KRİZİ
Bu arada gözaltına alınıp İstanbul Emniyetine götürülen avukatlar ve diğer şüphelilerin açlık grevine girdiği öğrenildi. Avukatlar, müvekkillerine şeker ve su verilmesine polisin engel olduğunu belirterek polislerin mutlaka kendi verdikleri suların içilmesini istediğini söyledi. Ne avukatlar ne de şüpheliler bunu kabul etmeyince tartışma çıktığı ve avukatların da görüş sırasında müvekkillerine şeker ve su verdiği belirtildi. Polislerin ise bu durumu tutanaklara geçirdiği aktarıldı.
YARGIÇLARDAN TEPKİ
Avukatların gözaltına alınmasına Yargıçlar Sendikası'ndan da tepki geldi. Gözaltılar için "Hukukun imhası" tanımlamasını yapan sendika, aramaların hukuksuz olduğunu, yasaların ihlal edildiğini belirtti. Soruşturmayla ilgili açıklamaları polisin yapmasını eleştiren ve bu durumun "savcı talimatıyla değil polis inisiyatifiyle icra edildiğinin" ifadesi olduğunu belirten sendika, "An itibariyle hukuk kendisini savunamaz hale getirilmiştir. Bilinmelidir ki savunma hakkına ve savunmayı hukuk düzleminde temsil eden avukatlık mesleğinin icrasına yapılan saldırı, yargılanma hakkına, yargıya ve hukuka yapılmış bir saldırıdır. Başına ya da sonuna örgüt veya çete sözcükleri eklenerek yapılan soruşturmaların temel insan haklarını, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ilkelerini, savunma hakkını ve netice itibariyle hukuku engelleme, ortadan kaldırma yöntem ve aracı haline getirilmesinden kaçınılmalıdır" dedi.(19 Ocak 2013)
(Çınar ÖZER)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder