22 Kasım 2012 Perşembe

12 EYLÜL DAVASI 2. GÜN - 32 YIL SONRA İLK SAVUNMALAR:



- DARBECİLERDEN "SİYASİ" SAVUNMA
* KENAN EVREN:
"İHTİLAL YAPMAYI SUÇ SAYAN BİR KANUN YOKTUR. BİZ İHTİLAL YAPTIK. İHTİLALE TEŞEBBÜS ETMEDİK"
"BİZ O GÜN DOĞRU OLANI YAPTIK. BUGÜN DE OLSA AYNI ŞEKİLDE İHTİLAL YAPARDIK"
"BİZİM İŞKENCE OLAYLARIYLA İLGİMİZ YOK"
* ŞAHİNKAYA:
"TSK, 12 EYLÜL'DE TÜRK MİLLETİNE OLAN GÖREVİNİ YERİNE GETİRMİŞTİR"
"O GÜN İÇİN EN DOĞRU OLANI YAPTIK"
"BU YARGININ BİZİ YARGILAMA YETKİSİ YOK"

12 Eylül davasının başlamasından 7.5 ay sonra ilk savunmasını yapan sanıklardan eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren, "İhtilal yapmayı suç sayan bir kanun yoktur. Biz ihtilal yaptık. İhtilale teşebbüs etmedik" dedi. Dönemin Milli Güvenlik Konseyi üyesi ve Hava Kuvvetleri eski Komutanı Tahsin Şahinkaya ise yetkisini 12 Eylül Anayasası'ndan alan yargının, kendilerini yargılama yetkisi olmadığını ileri sürdü. "Tarihi olayları ancak tarih yargılar. TSK 12 Eylül'de Türk milletine olan görevini yerine getirmiştir. Bizler o gün için en doğru olanı yaptık" diyen Şahinkaya, mahkeme heyetinin ve müdahil avukatların sorularını yanıtsız bıraktı. Evren de soruları yanıtlamayacağını söyledi ama avukatların sorularına kayıtsız kalmayarak bazı soruları yanıtladı.

"KURUCU İRADEYİZ"

Ankara GATA'da yatan Evren ile İstanbul GATA'da kalan Şahinkaya'nın yataklarından video konferans yöntemi ile katıldıkları duruşmada savunmaları alındı. İlk savunmayı yapan Şahinkaya şunları söyledi:
"12 Eylül müdahalesini yapan TSK'nın üst komuta heyetinden oluşan MGK, asli kurucu iktidardır. Müdahale ve alınan kararlar Türk milletine açıklanmıştır. MGK yeni anayasayı ve kurucu meclisi oluşturmuş ve yeni anayasal düzeni kurmuştur. 1982 Anayasası ile hükme bağlanan tasarruflar suç olamaz. Bugün devletin yasama, yürütme ve yargı organlarıyla genel idaresi 1982 Anayasası’na bağlıdır. Komutanlarımın, benim ve diğer silah arkadaşlarımın 12 Eylül 1980 sonrasındaki tasarruflarından dolayı yetkisini, 1982 Anayasası’ndan alan yargının, bize suç isnat etme veya yargılama şeklinde herhangi bir yetkisi yoktur. MGK üyesi olarak, bana sanık sıfatı ne idareten ne hukuken mümkün değildir. Ben 12 Eylül darbesini emir komuta içerisinde yapan TSK'nın Hava Kuvvetleri Komutanı’ydım. MGK üyesiydim. Bizim muhatabımız büyük Türk milletidir. TSK, 12 Eylül 1980’de Türk milletine olan görevini yerine getirmiştir. Bizler o gün için en doğru olanı yaptık.

"TSK CUMHURİYETİN KORUYUCUSUDUR"

12 Eylül müdahalesi Türk ve dünya tarihinde yerini almış tarihi bir olaydır. Tarihi olayları ancak tarih yargılar. Türk Silahlı Kuvvetleri, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu ve ’en büyük eserim’ dediği Türkiye Cumhuriyeti’nin koruyucusu ve kollayıcısıdır. Büyük önderin en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti büyük Türk milletiyle birlikte sonsuza kadar yaşayacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik saldırıları önleme ve bastırma TSK'nın varlığının temelidir.
Maalesef ortada açılmış bir dava bulunmaktadır. Yüce mahkemede görevini yapmaktadır. Sanık sıfatı almadığımı açıklamıştım, başka herhangi bir beyanda bulunmayacağım, herhangi bir soruya cevap veremeyeceğim” dedi.

EVREN: "BEN KURUCU İKTİDARIN BAŞIYIM"

Yazılı savunmasını okuyan Evren de 12 Eylül’ün ”kurucu iktidar” harekatı olduğunu ve yapılış nedeninin bildiriyle Türk milletine açıklandığını söyledi. Evren'in savunması şöyle:
"12 Eylül harekatını yapan TSK'nın üst komuta heyeti, kurucu iktidar olarak MGK'yı oluşturmuştur. MGK, kurucu iktidar olarak Anayasa’daki kanunları çıkarmış, yeni anayasal düzeni oluşturmaya başlamıştır. Kurucu Meclis’in oluşturulması, yeni Anayasa’nın yapılması ve halkoyuyla yürürlüğe konulmasıyla yeni anayasal düzen tamamlanmıştır. Ben de kurucu iktidar olan MGK'nın başkanı ve devlet başkanıydım. Bu görevleri, TBMM’nin faaliyete geçtiği tarihe kadar sürdürdüm. Bu tarihten sonra 7. Cumhurbaşkanı olarak görevime devam ettim. MGK'nın 1982 Anayasası’yla hükme bağlanmasının suç olduğu iddia edilemez. Beni ve silah arkadaşlarımı, 12 Eylül ve sonrasındaki tasarruflarından dolayı, yetkisini 1982 Anayasası’ndan alan yargının suç isnat etme ve yargılama yetkisi bulunmamaktadır.
Kurucu iktidar olmayı, yani ihtilal yapmayı suç sayan bir kanun yoktur, olması da mümkün değildir. Biz ihtilal yaptık, ihtilale teşebbüs etmedik. Herkesin ihtilal ile ihtilale teşebbüsün aynı şey olmadığını bilmesi gerekir.
Ben, 12 Eylül harekatını yapan TSK'nın Genelkurmay Başkanı, MGK Başkanı ve Devlet Başkanıyım. Türkiye Cumhuriyeti’nin 7. Cumhurbaşkanıyım. Ben, 12 Eylül harekatının hesabını Türk milletine verdim. Bundan sonra beni tarih yargılar. 12 Eylül harekatını herkes istediği gibi değerlendirebilir.

"DEMOKRASİNİN İŞLEDİĞİ YERDE İHTİLAL OLMAZ"

12 Eylül ile ilgili beceriksiz siyasetçilerin söylemlerini geçen yıllar yalanlamaktadır. Demokrasinin işlediği yerde ihtilal olmaz. Siyasetçi beceriksizliğini askere kapora edemez. TSK, iktidar olmanın meraklısı değildir. 12 Eylül 1980’den bugüne kadar yaşananların bir daha yaşanmaması bunu göstermektedir. Ülkenin o tarihteki ve öncesindeki durumunu büyük Türk milleti bilmektedir. Büyük Türk milleti o olaylara layık değildi. Biz o gün doğru olanı yaptık. Bugün de olsa aynı şekilde ihtilal yapardık. Tabii ki adli yargı mensupları ve yüksek mahkeme görevini yapmaktadır. Yukarıdaki açıklamalarımla birlikte söyleyeceğim bunlardır. Benim görevim bunlara yardımcı olmaktır.
Sanık olmadığımı yukarıda açıklamıştım. Bu beyanımın dışında başkaca bir beyanda bulunmayacağım. Mahkeme sorularına cevap vermeyeceğim. Kusura bakmayınız.”
Evren, duruşmanın başında da müdahil avukatların sistematik işkenceden de yargılanabileceklerine ilişkin görüşlerini dinledikten sonra, "Bizim bu işkence olaylarıyla ilgimiz yok" dedi.

İNSAN HAKLARI ONLARA DA LAZIM OLDU

Sanık avukatı Bülent Acar, müdahil avukatların ısrarla sorularını yöneltmesine "Ulusal dil Türkçe. Cevap vermeyeceğim demek kişinin özgür iradesiyle herhangi bir soruya cevap vermeyeceği söylemek demektir. Bu kişiye doğrudan soru sormaya devam edilmesi anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesine göre yasal değildir. Dolayısıyla sorulara cevap vermeyeceğini belirten sanığa soru sormaya devam edilmesi yasak sorgu demektir" dedi. Acar'ın işaret ettiği "yasak sorgu" yöntemi, 12 Eylül döneminde işkenceyle alınan ifadeler için de kullanılan bir insan hakları terimi olması nedeniyle dikkat çekti.

SORULARA KAYITSIZ KALAMADILAR

Her iki sanık da savcılık aşamasında alınan ifadelerini kabul ettiklerini belirtirken, Şahinkaya önce hiçbir soruya yanıt vermedi. Yeni sorulara yanıt vermeyeceğini söyleyen Evren ise dayanamayarak bazı soruları yanıtladı. Bunun üzerine Şahinkaya da bazı soruları yanıtladı.

BİTARAF OLDUĞUMUZU ANLATMAK İSTEDİK

Evren, mahkeme başkanı İnce'nin "Bayrak Harekat Planı" ve idamlarla ilgili olan sorulara yanıt verdi. Evren, bir hakim üyenin "Kamuoyunda bilinen şekliyle ve katıldığınız bir televizyon programında 'adaletli olsun diye bir sağdan bir soldan astık' şeklinde bir cümle kurduğunuz iddia edilmektedir. Bu sözü söylediniz mi? Söylediyseniz ne amaçla söylediniz? Adam asmak eylemi bu kadar basite indirgenebilir mi?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Söyledim. Sağda olanlar var solda olanlar var.. Yalnız sağdakileri verip de idam ettirip.. bir sağdan bir soldan bununla hiç bir tarafı tutmadığımızı bitaraf olduğumuzu anlatmak istedik."
Bunun üzerine bir avukat Evren'e, "Ondan sonra da insanım deyip yaşıyorsunuz değil mi?" diye tepki gösterdi.

DARBEYE YÖNLENDİREN SİVİLLER

Evren, Başkan İnce'nin "Size gelerek 'neden yönetime el koymuyorsunuz' diyen, bir nevi sizi darbeye yönlendiren veya yaptıklarınızı onaylayan gazeteciler, iş adamları ve siyasetçiler ve bürokratlar kimdir?" sorusuna ise, "Hatırlıyorum ama isimlerini bilemiyorum" yanıtını verdi.
İnce'nin "Askeri müdahale sonrasında  yargı mensupları huzurunda MGK olarak yemin ettiniz. Darbeye meşruyet kazandırmak adına...Bu yemin metni kim tarafından hazırlanmıştır?" sorusuna Evren, "Hatırlamıyorum, üzerinden 20 sene geçti" karşılığını verdi.

"CUMHURBAŞKANI'NA VERDİĞİMİZ MUHTIRADIR"

Mahkeme Başkanı'nın, "1979 yılında dönemin Genelkurmay Başkanlığı’nın Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e verdiği uyarı mektubu"nu sorması üzerine Evren, "Cumhurbaşkanına verdiğimiz muhtarıdır" dedi.

"BAYRAK PLANINI NECDET ÜRUĞ HAZIRLADI"

Evren, Başkan'ın sorusu üzerine Bayrak Harekat Planı ile ilgili olarak şunları söyledi:
"Bayrak Harekat Direktifini Necdet Üruğ hazırlamıştır. Ona bu talimat, Genelkurmay Başkanlığı Kurmay Başkanı Ali Haydar Saltık tarafından verilmiştir. Haydar Saltık benim yerime birçok belgeyi imzalama yetkisine sahipti. Bu belge yönünden de gerekli imzayı o atmış olabilir. Kendisine bu yönde yetki verilmiştir. Saltık kendi kendine yazmaz. Saltık, Genelkurmay Başkanının Yardımcısı. Ona yetki verilmiştir.”

ŞAHİNKAYA: ”MUHTIRA DEĞİL”

Şahinkaya ise ”Bayrak Harekat Direktifinin hazırlanması yönünde talimatınız oldu mu, bilginiz var mı? Bu belgeyi kim düzenledi, kimin talimatıyla?” sorusuna karşılık, ”Genelkurmay Başkanlığı’nca hazırlandı. Kuvvet komutanlarının belgenin hazırlanmasında dahli yoktur” dedi. ”Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e verilen uyarı mektubu muhtıra mıdır?” sorusuna ise Şahinkaya, ”O dönem ki nazik durumu cumhurbaşkanına bildirmek için hazırlanmış belgedir. Muhtıra olarak değerlendirmiyorum. Türkiye’nin durumunu Cumhurbaşkanına arz etme olarak değerlendiriyorum” cevabını verdi.
Şahinkaya'nın savunmasından sonra Mahkeme Başkanı Süleyman İnce, Şahinkaya'ya, "Daha önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince alınan ifadesini tekrar edip etmediğini" sordu. Şahinkaya "ifadesini tekrar ettiğini" söyledi ve Başkan İnce Şahinkaya'ya sorular yöneltti. Ancak Şahinkaya kendisine sorulan her soruya, "Müsade ederseniz cevap vermeyeceğim efendim", "Cevap vermeyeceğim efendim", "Bu soruya cevap vermeyeceğim efendim" diyerek karşılık verdi.

"SUSMANIZ ÖRGÜTSEL TAVIR MI?"

Mahkemeden sonra müdafi avukatları Şahikaya'ya yüzlerce soru yöneltti. Ancak avukatlar Şahinkaya'dan herhangi bir yanıt alamadı. Hatta Şahinkaya, "Sema Şahinkaya'yı tanıyor musunuz?" sorusuna bile cevap vermedi.
Avukat Ömer Kavili, Şahinkaya'ya, şu soruları yöneltti:
- Sizin döneminizde Ankara Emniyeti Dal'da (Derin Araştırma Laboratuvarı) şüphelilerin susma hakkını kullanması örgütsel tavır olarak değerlendiriliyordu. Şimdi siz de aynısını yapıyorsunuz. O zaman sizin örgütsel bağlantınızı ve bu konuda nerede eğitim aldığınızı açıklar mısınız? Örgüt şefinizden endişeniz var mı?
- Sorular karşısında bir parça üzüntü duyduğunuzun farkındayım. İşkencelerde ciğerleri patlayan, kan kusan, ırzına geçilen, göğüslerinde sigara söndürülen genç kızların daha mı az acı duyuyorsunuz?
- İnsan olarak da mı üzüntünüzü açıklamayacaksınız?
- Şu fani dünyadan gitmeden önce pişmanlığınızı söyleyip, pişmanlık yasasından da mı faydalanmayı düşünmüyor musunuz?

"TECAVÜZE UĞRAYANLARIN ÇIĞLIKLARINI DUYDUNUZ MU?"

Diğer avukatlar ise şu soruları yöneltti:
* Avukat Arif Ali Cangı: Sorularıma cevap vermeyeceğinizi biliyorum. Ama burada sanık olarak oturuyorsunuz ya o bile bana yeter. Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanılanlardan sonra Kürt sorunu ne hale geldi farkında mısınız?
* CHP avukatı Şenal Sarıhan: Cezaevlerinde tecavüze uğrayanların çığlıklarını duydunuz mu?
* Cemil Kırbayır'ın avukatı Öztürk Türkdoğan: Cesaret edip duruşma salonuna gelemediniz. 104 yaşındaki Berfo Ana buraya 2 kere geldi. Oğlu Cemil Kırbayır nerede diye sordu size. Sizden cevap istiyor. Size hakkını helal etmiyor. Çığlığını duyuyor musunuz?
* Avukat Rıfat Bacalı: Abdullah Öcalan'ı tanıyor musunuz? Apocular diye bilinen örgütü kullandınız mı? Uyuşturucu trafiğinde sınır konrtrolünde kullandınız mı? Terörde payınızın olduğunu düşünüyor musunuz? Vicdanınız rahat mı?"
Avukat Kavili ise adı daha önce yolsuzluk iddiaları ile de geçen Şahinkaya'ya şu soruları yöneltti:
- Konsey üyesi olmanızla birlikte mal varlığınızda ne değişti?
- Memur maaşı dışında başka gelir var mı?
- Kaynananızdan kalan yastık altı miras var mıydı?
- Şirket ortaklıklarınız var mı?
- ABD şirketiyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı döneminizde yapılan anlaşma oldu mu?
- Uçak parçalarının Türkiye'de monte edilmesi gibi bir hüküm hatırlıyor musunuz?
- Hava Kuvvetlerine alınacak malzemelerin ortağı olduğunuz şirketten karşılanacağına dair anlaşmayı hatırlıyor musunuz?
- Hava Kuvvetleri ve bağlı birliklerde "tuvaletlerin fayanslarına kadar değiştirilecek" talimatınız oldu mu?

NOTLAR...
* Her iki sanık da savunmalarını kağıttan okudu.
* Duruşma sırasında zaman zaman Şahinkaya’ya ilaçlarını alması için tıbbi müdahale yapıldı, bu sırada duruşmaya ara verildi.
* Her iki sanığın yanında önceki duruşmanın aksine yazı işleri müdürleri değil naip hakimler yer aldı.
* Her iki sanık da yine yataklarında yarıya kadar üstleri örtülü olarak ve yatarak ifade verdi. Evren siyah kazak, Şahinkaya ise pijama üzerine lacivert hırka giydi. İki sanığın da üstü göğsüne kadar örtülüydü.
* Mahkeme heyeti, Şahinkaya'nın bazı sorulara cevap verebilme ihtimali uyarınca müdahil avukatların soru sormasına izin verdi. Nitekim, Şahinkaya da Evren'in sorulara kayıtsız kalamayarak yanıt vermesinin ardından bazı soruları yanıtladı.
* Müdahil Baskın Oran'ın polis korumusının silahıyla duruşmaya girdiğini fark eden Başkan İnce, korumayı sert bir şekilde uyardı ve hakkında işlem yapmak üzere durumu tutanağa geçirdi.
* Kavili, "Sanıklardan bir tanesi çetenin lideridir. Bir sanığın ifadesi alınırken, diğer sanığın, bunu izleyememesinin sağlanmasını talep ediyoruz” dedi. Sanıkların avukatı Acar, ”sanıkların böyle bir endişe taşımadığını, ifadelerinin birlikte alınmasında sorun olmayacağını” ifade ederek, talebin reddini istedi. Savcı Tuğtekin de tasarrufun mahkemede olduğunu belirtti. Mahkeme, Kavili’nin talebinin reddine karar verdi.
* Avukatlarından Arif Ali Cangı, ”sanıklar arasındaki astlık ve üstlük ilişkisi dikkate alınarak, savunmalara Ali Tahsin Şahinkaya’dan başlanmasını” istedi. Mahkeme, talebi yerinde görerek, Evren’den önce Şahinkaya’nın savunmasını dinledi.
* Evren, ”Ankara Başsavcılığı’nca alınan ifadenizi tekrarlıyor musunuz” sorusu üzerine, ”Ne vermişim orada?” dedi. Evren’e bunun üzerine, soruşturma aşamasında verdiği beyanları anımsatıldı. Evren, bu beyanları tekrarladığını bildirdi.
* Sorular sorulduğu sırada Şahinkaya’nın zaman zaman gözlerini kapatması dikkati çekti.
* Avukat Babaoğlu'nun sanık avukatlarını "rehavet" içinde suçlaması da duruşmada gerginliğe neden oldu. Avukat Acar ”Rehavet ne demek” diye tepki gösterirken, Mahkeme Başkanı Süleyman İnce, Babaoğlu’nu, ses tonunu ayarlaması ve sanık avukatlarına yönelik el hareketi yapmaması konusunda uyardı. Sanıkların avukatı Acar, "Tarafımıza yöneltilen rehavet içinde olma iddiasını şiddetle reddederim. Bir meslektaşımın beni uyarmasını dışarda mutlulukla karşılarım ama davada bu şekilde kabul edemem. Bunu olmamış addediyorum. Bir daha olursa misliyle karşılık veririm" dedi.

MAHKEMENİN YANITSIZ KALAN SORULARI
Mahkeme heyetinin, Şahinkaya ve Evren'e yönelttiği, ancak yanıt alamadığı soruları şunlar:
-12 Eylül darbesiyle ilgili, bireysel olarak bir darbe yapmanın gerekliliğine ne zaman inandınız?
-Bu kararı kimlerle paylaştınız? Darbe yapmaya hangi tarihli toplantılarla, hangi komuta kademesi ve hangi komutanlarla karar verdiniz?
-TSK görevlilerince veya TSK dışında bir başka silahlı güç tarafından darbe yapılsaydı buna nasıl tepkiniz ne olurdu?
- Önceden isimleri tespit edilen kişileri toplamaya başlandığı dikkate alındığından bu kişilerin listeleri nasıl oluştu? Kişilerin adresleri belliyken 12 Eylül öncesi gözaltılar ve yakalamalar neden yapılmadı?
- İdamları onaylamayı milletin tercihiyle oluşturulacak TBMM'ye bırakmak yerine MGK eli ile yerine getirilmesinin nedeni nedir?
- Gözaltında yaşanan ölümlerle ilgili bunları engellemek için çaba gösterdiniz mi?
- ABD veya başka ülkenin bilgisi veya onayı var mıdır?
- Komuta kademesinde ’Darbeyi daha önce yapacaktık, ancak olgunlaşmasını bekledik’ şeklinde gazetelere demeçler verildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. İddianamede anlatım olarak yer verilen 16 Mart İstanbul Üniversitesi, 1 Mayıs 1977 Taksim, Sivas, Çorum, Kahramanmaraş olaylarında birçok aydın, yazar, gazeteci, öğretim üyesinin katledilmesinin toplumda darbe beklentisi yarattığı iddia edildiği de dikkate alındığında, bu olaylara göz yumulması söz konusu mudur? Veya bu olayların niteliğine uygun müdahaleler yapılmış mıdır?
- 12 Eylül darbesinden sonra göz altında ölümler yaşanmıştır. Diyarbakır ve Mamak cezaevlerinde işkence sonrasında ölümler olmuştur. Bu olayların önlenmesi için bir çaba gösterdiniz mi? Televizyona verdiğiniz demeçte özellikle cezaevlerinde yapılan işkencelerle ilgili olarak suçu gardiyanların üzerine atmaktasınız. Buna karşılık müştekiler ile bu dosyaya yansıyan kaynaklarda en büyük işkencecilerden biri olarak Mamak askeri cezaevi iç güvenlik komutanı Raci Tetik gösterilmektedir. Keza diğer cezaevlerinde de cezaevi komutanlarının işkencede bizzat yer aldıkları işkenceye göz yumdukları iddia edilmektedir. Rütbeli kişilerin bizzat yönlendiren kişiler olduğu yönünde beyanınız nedir?

"İŞKENCE SUÇU AYRI SORUŞTURULUYOR"
Avukat Fikret Babaoğlu'nun sanıkların, "Anayasal düzeni değiştirmek" suçundan yargılanmalarına rağmen iddianamede, "sistematik işkence ve kötü muamele" suçları yönünden de değerlendirme yapıldığını belirterek sanıkların bu suçlardan da savunmalarının alınması gerektiğini söyledi. Sanık avukatı Bülent Acar ile savcı Cemil Tuğtekin'in karşı çıktığı bu talep mahkeme tarafından reddedildi. Mahkeme ise iddianamede işkence olayları geçmesine rağmen bu konuda suç isnadında bulunulmadığı, mahkemenin daha önce sanıklar hakkında sistematik işkenceye neden olma suçlaması yönünden suç duyurusunda bulunulduğuna” işaret etti.
(Kemal GÖKTAŞ - Çınar ÖZER)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder