23 Mayıs 2013 Perşembe

JANDARMA İSTİHBARATINDA "REYHANLI" VE "HDK"


RedHack adlı hacker grubu dün Twitter hesabından Reyhanlı'da yaşanan bombalı saldırıyla ilgili Jandarma istihbarata ait olduğunu iddia ettiği bazı belgeleri yayınladı.
Hatay İl Jandarma Komutanlığı'nın Merkez İlçe Komutanlığı'na 20 Mayıs Pazartesi günü gönderildiği belirtilen "Gizli" ve "İvedi" damgalı belgelerde, El Kaide yanlısı grupların kullanması için Şanlıurfa plakalı bir araçla patlayıcı madde taşındığı, El Nusra Cephesi'nin bomba yüklü araçlarla Türkiye'de eylem yapacağı iddiaları yer aldı.

EL KAİDE'YE BOMBA MALZEMESİ: "ARAÇLAR ARANIYOR"
Belgelere göre, Hatay İl Jandarma Komutanlığı, 17 Mayıs'ta Genel Komutanlığa gönderdiği bir yazı ile Suriye'de faaliyet yürüten El Kaide yanlısı gruplara ulaştırılmak üzere, 63 E 3... plakalı araç ile patlayıcı yapımında kullanılan yardımcı malzemeler gönderilmesinin planlandığını bildirdi.
20 Mayıs'ta gönderilen başka bir yazıda, konu hakkında teyit ve detaylandırma çalışmalarının devam ettiği ifade edildi.
Kahramanmaraş İl Jandarma Komutanlığı ise yine 17 Mayıs'ta Genel Komutanlığa gönderdiği ve "teknik, hassas kaynak çalışmalarına" dayandırdığı yazıda Suriye plakalı ve bomba yüklü 4 araçla ilgili bilgiler yer aldı.
Saab, Lancer ve Kia markalı 3 aracın bomba ile tuzaklanmış şekilde hazır olduğu, Türkiye tarafından da bir aracın patlayıcı madde ile küçük ve hassas cihazlar taşıdığı ve bu araçların Suriye güvenlik güçleri tarafından arandığı belirtilen belgede şöyle denildi:

"EL NUSRA TÜRKİYE'DE BOMBALI EYLEM YAPACAK"
"Söz konusu 4 aracın Suriye'ye yönelik bir eylemde kullanılacağı ve 25 Nisan 2013'te alınan Suriye'nin Pakka şehrinde El Nusra Cephesi içerisinde faaliyet gösteren şahıslarca 23 Nisan 2013'te Mazda 323 Kia R markası modeli tespit edilemeyen bir araçla birlikte toplam 3 araca bomba düzeneği yerleştirildiği, bu araçlar ile ülkemize yönelik bir saldırıda kullanılacağı konulu bilgi notunda geçen eylem planlamasıyla paralellik arz ettiği değerlendirilmekle birlikte, son gelişmeler ışığında olayın sınır bölgelerimize ve dolayısıyla ülkemize yönelebileceği bilgisi ilgi Kahramanmaraş İl Jandarma Komutanlığı ile bildirilmiştir."

"EYLEM T/C"
Başka bir istihbarat yazısında ise, "terörist gruplar" olarak belirtilen bazı gruplara yönelik iddialar yer aldı:
"18 Mayıs 2013'te Munzur, Mercan, Eylem (T/C) adlı terörist gruplar arasında telsiz görüşmesi yapıldığı, Eylem (T/C)nin kod isminden ve görüşme içeriğinden aşırı sol terörist gruplar olabileceği, eylem (T/C)nin kendi şifre tablosunu oluşturduğunu belirterek 'ayrıca buradaki arkadaşlar bir şey bırakmıştı' şeklinde ifadede bulunduğu (muhtemelen BTÖ - bölücü terör örgütü gruplarının - şifre tablosu bıraktığı) ve görüşme esnasında 40. yıl şifresini kullanmak istedikleri, görüşme içerisinde eylem (T/C)nin kod ses şifre tablosu ve görüşme şekli incelendiğinde Eren ve Ekin(M) isimli diğer aşırı sol terörist gruplarından da faaliyet gösterdiği bilgisi ilgi Sivas İl Jandarma Komutanlığı ile bilgilendirilmiştir."

"10 AYNI NOKTAYA SALDIRI YAPILACAK" İHBARI

"19 Mayıs 2013'te Hatay İl Emniyet Müdürlüğü'ne telefon ile yapılan ihbarda, 18 Mayıs 2013'te Hatay Reyhanlı saldırısını planlayan Hoca kod adlı Mihraç Ural'ın evinde toplantı yapıldığı, toplantıya Hoca kod adlı şahısında katıldığı ve toplantıda 10 ayrı noktayı kapsayacak yeni bir saldırı planlandığı, 11 Mayıs 2013'teki saldırıyı organize etmek için aynı gün gece yarısı deniz yolu ile illegal yollardan Samandağ'a geçen Nasır Eskiocak isimli şahsın patlama sonrasında alınan önlemler nedeniyle Suriye'ye geçiş yaptığı, halen Samandağ meydan kırsalında olduğu, bombaların sevkiyatını ve patlama öncesinde Suriye'ye kaçan Balıkçı Cengiz ve Ercan Nasır'ı getirmesi için Samandağ'a gönderildiği, 11 Mayıs 2013'te patlatılan araca Temir D. tarafından yerleştirildiği, Temir'in Suriye'de bir ay patlayıcı eğitimi gördüğü patlayıcıların Suriye'de İbrahim adlı bir komutan aracılığı ile Nisan isimli şahsın aracına taşıtılarak, Samandağ'da balıkçılık yapan Cengiz ve Ercan isimli şahısların tekneleriyle Meydan köyüne gönderildiği, 11 Mayıs 2013'te gerçekleştirilen eylemin ilk önce Ankara Kocatepe Camii olarak planlandığı, ancak son anda Reyhanlı olarak değiştirildiği bilgisi ilgi Jandarma Genel Komutanlığı  ile bildirilmiştir.

DENİZLİ'DEN SİNYAL
İl Jandarma Komutanlığı'ndan Merkez İlçe Jandarma Komutanlığı'na gönderilen bir başka yazıda ise, Nasır E., Mehmet G., Yusuf B.'nin kullandıkları telefonlar olduğu düşünülen numaralar gönderilerek, Yusuf B.'nin 5-6 Nisan günleri Denizli'deki baz istasyonlarından sinyal verdiği belirtildi.

BARTIN JANDARMASININ  HDK HASSASİYETİ!
Belgeler arasında, HDK (Halkların Demokratik Kongresi) tarafından organize edilen ve Cumartesi günü Ankara'da başlayacak olan "Barış ve Demokrasi" konferanslarıyla ilgili de bazı notlar yer aldı. Basında yer alan konferansla ilgili şu ifadeler kullanıldı:
"Bölücü terör örgütü lideri Abdullah Öcalan i,le yapılan görüşmelerin ardından Türkiye'de çözüm sürecine girilmesi ile birlikte Avrupa'da, Irak-Erbil şehrinde, Diyarbakır'da ve Ankara'da Barış ve Demokrasi konferansı düzenlenecektir. Bu konferansın ilki Ankara'da çeşitli sivil toplum kuruluşları ve bölücü ve aşırı terör örgütlerinin sempatizanlarının da katılımıyla düzenleneceği bilgisi ilgi Bartın İl Jandarma Komutanlığı ile bildirilmiştir."

KARAYILAN: "TSK İLE TEMAS KURULMAYACAK"
Belgenin devamında Kandil'de yapılan ve Murat Karayılan'ın başkanlığını yaptığı toplantıdan bahsedilerek şöyle denildi:
"BTÖ elebaşlarının katılımı ile Kandil bölgesinde Nisan ayı sonunda bir toplantı yapıldığı, Cemal (K) Murat Karayılan'ın başkanlık ettiği toplantı sonucunda yurt içerisinde bulunan ve Irak kuzey barınma alanlarına çekilecek olan teröristlerin TSK unsurları ile herhangi bir temastan kaçınmaları, TSK unsurlarını rahatsız edecek eylem ve hareketlerden uzak durmaları, sürece zarar verecek herhangi bir durumda eylemi gerçekleştiren teröristlerin sözde askeri mahkemede yargılanıp en ağır şekilde cezalandırılacakları, terörist grupların verilen cevaplara harfiyen uyacakları, sürecin terör örgütü adına propaganda malzemesi yapılması ve süreçten terör örgütünün adına kazançlı çıkması için geri çekilmenin emniyetli, kademeli ve yavaş yapılması, sürecin olumsuz sonuçlanması ve terörist eylemlere yeniden başlanması ihtimali göz önüne alınarak barınma alanlarında yurt içerisine yönelik düzenleme yapılması sözde askeri ve siyasi eğitimlere devam edilmesi, İKYY yetkilileri ile irtibata geçilerek özellikle Mesut Barzani'nin süreçte Türkiye ve terör örgütü arasında arabuluculuğa ikna edilmeye çalışılması, geri çekilmeyi müteakip Suriye kökenli teröristlerin (özellikle sözde tabur, bölük ve takım komutanı seviyesinde) Suriye içerisine gönderilerek sözde askeri faaliyetlerde görevlendirilmeleri kararının alındığı bilgisi ilgi Jandarma Genel Komutanlığı ile bildirilmiştir."


BELGELER TBMM GÜNDEMİNDE
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, RedHack'in dün yayınladığı "Reyhanlı belgelerini" TBMM gündemine taşıdı. Reyhanlı’da 51 vatandaşın hayatını kaybettiği patlamayla ilgili olarak RedHack tarafından yayınlanan ve Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı’na ait olduğu iddia edilen gizli ibareli istihbarat raporlarında bomba yüklü araçların El Kaide yanlısı gruplarla irtibatlandırıldığı iddia edildi. Bu iddiayı TBMM gündemine taşıyan CHP'li İnce, Başbakan Erdoğan'dan şu sorulara yanıt istedi:
- RedHack tarafından Türkiye kamuoyuna duyurulan istihbarat raporlarının Jandarma İstihbarat Başkanlığı’na ait olduğu yönündeki iddialar doğru mudur?
- 25 Nisan 2013 tarihinde Türkiye'ye yönelik gerçekleşeceği belirtilen eylem hazırlığına ilişkin istihbarat alındığı yönündeki iddia doğru mudur? Doğru ise bu istihbaratın gereği neden yapılmamış ve 51 yurttaşımızın ölümüne neden olunmuştur?
- Sizin Emniyet ve MİT arasından iletişim kopukluğu yönündeki açıklamanızın dayanağı nedir? Bu istihbarat raporunun gereğinin yerine getirilmemesi midir?
- Bu iddialar doğruysa, sizin ve hükümet adına açıklama yapan Bakanlarınızın Reyhanlı saldırısını Suriye yönetimi ile irtibatlandırmasının istihbarat kaynağı hangi istihbarat örgütüdür?
- Suriyeli muhaliflere yönelik olarak sizin tarafınızdan ifade edilen lojistik destek nedir? Suriyeli muhaliflere bugüne kadar yapılan lojistik desteklerin içeriği nedir? Lojistik destek için Türkiye tarafından harcanan para miktarı nedir? Suriyeli muhaliflere destek vermek için Örtülü ödenekten kaynak kullandınız mı?
(Çınar ÖZER)

22 Mayıs 2013 Çarşamba

METİN LOKUMCU DAVASINDA İÇİŞLERİ BAKANLIĞINDAN SKANDAL SAVUNMA



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim öncesinde yaptığı Hopa mitinginde çıkan olaylarda emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun ölmesine ilişkin İçişleri Bakanlığı'na açılan tazminat davasında, Lokumcu ailesi avukatları, Lokumcu'nun kullanılan gaz nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, kullanılan "OC" ve "CS" türü biber gazlarının kimyasal silah konvansiyonu 1.5 sırasında yer alan ölümcül sonuçları olan "kimyasal silahlar" kategorisinde yer aldığını söyledi. Bakanlık ise Lokumcu'nun "kendi kusuru" nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, "Hukuka aykırı davranmanın mazereti olmaz. Hem devletin kamu düzenini bozmak için eylemde bulunup, hem de yaralanınca ya da ölünce devletten tazminat talep etmek, hukuk sisteminin koruduğu bir hak değildir" diye savundu.
Başbakan Erdoğan’ın seçim öncesi Hopa’da düzenlediği miting sırasında çıkan olaylarda hayatını kaybeden emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun ailesinin, İçişleri Bakanlığı'na açtığı 415 bin TL'lik tazminat davasının Ankara 4. İdare Mahkemesi’ndeki duruşması, Lokumcu'nun ikinci ölüm yıl dönümüne 10 gün kala görüldü.

BİBER DEĞİL KİMYASAL SİLAH
Lokumcu ailesinin avukatlarının yaptıkları savunmada, Lokumcu’nun polislerle konuşup durumu sakinleştirmek isterken bir kez daha gaza maruz kaldığı, kardeşi Osman’a, “Nefes alamıyorum” dediği, ambulansa konurken ambulansın altına gaz bombası atıldığı belirtildi. Avukatlar, Lokumcu'nun, "yoğun ve ölçüsüz gaz nedeniyle hayatını kaybettiğini” ve “devlet eliyle kullanılan kimyasal silah ile öldürüldüğünü” savundu. Olaylarda kullanılan "OC" ve "CS" türü biber gazlarının ölümcül olduğu ve kimyasal silah konvansiyonu 1.5 sırasında yer alan ölümcül sonuçları olan "kimyasal silahlar" kategorisinde yer aldığını belirtilen savunmada, Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'ne göre de bu gazların kullanılmaması gerektiği vurgulandı. Savunmada, TTB'nin (Türk Tabipler Birliği) Lokumcu'nun ölümüyle kimyasal gaz arasında bağ bulunduğu yönündeki raporu da delil olarak sunuldu ve İçişleri Bakanlığı’nın hizmet kusurunun ağır olduğunu belirterek, gazla ölüm arasında bağlantı bulunduğunu ifade edildi.

HEM EYLEM YAPIP HEM TAZMİNAT İSTENMEZMİŞ!
İçişleri Bakanlığı adına katılan avukat Ahmet Saraç,savunmasında, Lokumcu'nun "kendi kusuru" nedeniyle öldüğü belirtilerek şöyle dedi:
"Hukuka aykırı davranmanın mazereti olamaz.Hem devletin kamu düzenini bozmak için eylemde bulunulup,hem de yaralanınca ya da vefat edince devletten tazminat talebinde bulunulması, hukuk sisteminin koruduğu bir hak olmamalıdır. Hiç kimse kendi hukuka aykırı eylemine veya tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği gibi, onun yakınlarının da bundan faydalanması kabul edilemez. Sayın Başbakanımızın mitingi öncesinde kamu düzenini bozan şahıslara gerekli müdahaleyi yapmak suretiyle bozulan kamu düzenini tesis etmiştir. Bu nedenle, meydana gelen olaylarda idarenin hizmet kusuru veya ağır hizmet kusurunun varlığından söz etmeye olanak bulunmamaktadır."

YASA YETKİSİ
“Kusur sorumluluğu, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olmasına bağlıdır. Oysa ki dava konusu olayda idarenin hizmet kusuru, hele ki ağır hizmet kusuru söz konusu değildir. Güvenlik güçleri kamu düzenini sağlamak ve daha büyük hadiselerin oluşumuna engel olmak için yasaların kendilerine vermiş olduğu her türlü yetkiyi kullanarak gerekli her türlü tedbirleri almışlardır."

GAZ YAŞARTICI MÜHİMMAT
Kullanılan biber gazıyla ilgili ise “Güvenlik güçlerince kullanılan göz yaşartıcı gazlar (OC ve CS), kanun uyarınca toplumsal olayların denetim altında tutulması ve iç karışıklıkların bastırılması da dahil olmak üzere asayişin sağlanması ile ilgili yasaklanmamış amaçlar arasında yer almaktadır. Bu kapsamda geçici etki meydana getiren göz yaşartıcı mühimmatların toplumsal olayları denetim altına alınmak amacıyla kullanılmasında herhangi bir sakınca ve hukuki engel bulunmamaktadır” denildi.

"OLAYLARIN BÜYÜMEMESİ İÇİN ORADAYDI"
Duruşmada Lokumcu'nun oğlu Ulaş Lokumcu müşteki olarak konuştu. Lokumcu, "Babamla telefonda konuştuğumuzda bana 'Hopa'ya gideceğim. Gençler var. Ben gitmezsem olaylar büyür' dedi. 40 dakika sonra onu aradım. 'Çok fazla gaz sıktılar. Ben çok kötü durumdayım' dedi. Sonra da babamı kaybettik. O gün babam göstericiler ve polis arasında barikat olmuş. Olayların büyümemesi için oradaydı. Hakim Bey, ben sizin üzerinize 1 saat gelsem siz de 'yeter' diye bağırırsınız. Babam sadece polislere bunu söyledi.... Biz sadece adalet istiyoruz" dedi.