4 Kasım 2013 Pazartesi

ÇIPLAK ARAMAYA DİRENEN ELİF KAYA'NIN CEZASI ONANDI - SKANDAL KARAR, SKANDAL GEREKÇELER

- HAKİM "ÇIPLAK ARAMAYA" NEDEN İNANMADIĞINI ÇOK TARTIŞILACAK GEREKÇELERLE SAVUNDU:
* "DİRENSEYDİ 4 DAKİKA İÇİNDE ÇIRILÇIPLAK SOYULUP ARANAMAZDI"
* "4 DAKİKA İÇİNDE TAMAMEN SOYULUP SAÇI BAŞI BOZULMADAN GİYDİRİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL"
* "DAR KOT PANTOLONUN VE İÇ ÇAMAŞIRININ ÇIKARILIP TEKRAR GİYDİRİLMESİ ÇOK ZOR"
* "GARDİYANLARIN ÇELİŞKİLİ İFADE VERMESİ DOĞAL. İNSAN BAZEN BİR GÜN ÖNCE YEDİĞİNİ UNUTUR"
* "HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA GÖRE, 4 DAKİKA İÇERİSİNDE KENDİSİNİ ARATMAK İSTEMEYEN BİRİNİN MUKAVEMET ETMESİ DURUMUNDA İÇERİDE KAÇ KİŞİ OLURSA OLSUN ARANMAK İSTEMEYEN KİŞİNİN KIYAFETİNE ZARAR VERİLMEDEN KIYAFETLERİ ÇIKARTILIP ÇIRILÇIPLAK SOYULUP AYNI ŞEKİLDE SAÇI BAŞI BOZULMADAN TEKRAR GİYDİRİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR"
* "KARŞI KOYMASI DURUMUNDA ÜZERİNDEKİ PENYENİN ANCAK YIRTILARAK ÇIKARTILMASI MÜMKÜNDÜR"
* "KAYA'NIN DAR BİR PANTOLON GİYDİĞİ DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE BU SÜRE İÇERİSİNDE BU KOT PANTOLONUN DA HAREKET HALİNDEKİ BİR İNSANDAN ÇIKARTILMASI, İÇ ÇAMAŞIRININ ÇIKARTILMASI VE TEKRAR GİYDİRİLMESİ ÇOK ZORDUR"
* "ARAMA ODASINDAN ÇIKARKEN KIYAFETLERİ GAYET DÜZENLİ VE SAÇLARINDA DAĞINIKLIK YOK"

Şakran Kadın Cezaevinde 8 gardiyan tarafından aranan ve arama odasından elinde iç çamaşırıyla çıkan Kaya odada çıplak aramaya zorlandığını söylemişti. Cezaevi idaresi Kaya'ya aramaya direndiği için "1 ay görüş kısıtlılığı" cezası vermişti. Mahkemeye taşınan bu ceza kadın hakim Nimet Özkavalcı tarafından ilginç gerekçelerle onandı.

"İNSAN NE YEDİĞİNİ UNUTUR"
Hakim Özkavalcı, Kaya'yı aramalarına rağmen "tanık" olarak dinlenen gardiyanların verdikleri ifadelerdeki çelişkilerin "normal" olduğunu belirterek "Zira infaz koruma memurları bir yandan Kaya'yı sabit tutup diğer yandan üzerindeki sütyeni çıkartmaya çalışmaktadırlar. Her tanık kendi gördüğünü anlatmaktadır. Bazen insan bir gün öncesinde ne yediğini unutmaktadır. Bazı insan 10 yıl öncesi gördüğünü bütün detayları ile anlatabilmekte iken bazı insan da 3-5 dakika önce gördüğünü bütün detayları ile anlatabilmekte, bazı insan da gördüğünü gerçeğinden farklı bir şekilde anlatabilmektedir. Her insanın aradan geçen süre içerisinde bir kısım şeyleri yanlış hatırlaması veya unutmasının doğal olduğu kabul edilmiş olup bu anlatımlar arasında esasa etkili aykırılık bulunmamıştır" yorumunu yaptı.

ELİNDE SÜTYENİ VAR AMA...
Gardiyanlar ifadelerinde Kaya'nın sütyenindeki metal baleni çıkartmak için Kaya'dan sütyenini çıkartmasını istediklerini ancak Kaya direnince kendilerinin Kaya'nın "bedenine dokunmadan" sütyeni çıkarttıklarını iddia etmişlerdi. Kaya'nın arama odasından elinde sütyeni ile çıktığını kabul eden hakim Özkavalcı, bunun tanık gardiyanların söylediği gibi "baleni alınmış sütyen" olduğunu belirtti. Özkavalcı "Zira kamera kayıtlarına çıkacağını bile bile hiçbir infaz koruma memurunun Elif Kaya'nın alt çamaşırını eline vermesi mümkün değildir" dedi.  Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun Şakran Cezaevinde çıplak arama yapıldığına dair raporuna da değinen Özkavalcı, her aramanın raporda yazıldığı gibi çıplak arama olmadığını söyledi.

SAÇLARI DAĞILMAMIŞ!
Özkavalcı, VATAN'ın ortaya çıkardığı arama odasına giriş ve çıkışı kaydeden güvenlik kamerasındaki görüntülerde, Kaya'nın ikinci kez odaya girerken ellerinin arkadan tutularak odaya götürüldüğünü, bu sırada gelen müdür yardımcısına yüksek sesle aranmak istemediğini söylediğini anlattı. Kaya'nın arama odasında 4 dakika 6 saniye kaldığını belirten Özkavalcı şöyle devam etti:
"Hayatın olağan akışına göre, bu süre içerisinde kendisini aratmak istemeyen birinin mukavemet etmesi durumunda içeride kaç kişi olursa olsun aranmak istemeyen kişinin kıyafetine zarar verilmeden kıyafetleri çıkartılıp, çırılçıplak soyulup, aynı şekilde kılık kıyafetine zarar verilmeden, saçı başı bozulmadan tekrar giydirilmesi mümkün değildir. Kaya'nın karşı koyması durumunda üzerindeki penyenin ancak yırtılarak çıkartılması mümkündür. Kaya'nın dar bir pantolon giydiği düşünüldüğünde bu süre içerisinde bu kot pantolonun da hareket halindeki bir insandan çıkartılması, iç çamaşırının çıkartılması, sonra iç çamaşırı giydirilmeden tekrar kot pantolonunun giydirilmesi çok zordur. Kayıtlardan görüldüğü üzere Kaya'nın kıyafetleri arama odasına girdiği gibi gayet düzenli olduğu, kıyafetlerinde herhangi bir buruşukluk, yırtıklık, yamukluk ve saçlarında herhang, bir dağınıklık gözlemlenmemişti. Memurların anlattığı şekilde tutuklunun üzerinde bulunan sütyenin baleninin metal içerip içermediğinin tespiti için çıkartılması gerekmişti."
Özkavalcı tüm bu nedenlerle Kaya'nın "çıplak aranmadığına" kanaat getirerek Kaya'nın cezasını onadı.
(Çınar ÖZER)

MİT'İN CİNAYET NOTLARI

MİT'in, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na, faili meçhul cinayetlerle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında Fevzi Aslan ve yeğeni Salih Aslan cinayetiyle ilgili Mehmet Eymür'ün, Tarık Ümit ile yaptığı görüşmenin bant çözümünün yer aldığı bir yazı gönderdiği ortaya çıktı. Bant çözümünde Ümit'in, Eymür'e,  "Gece Fevzi Aslan'ı aldık, işi bitti" dediği ve daha sonra Mehmet Ağar'ı aradığını anlattığı belirtildi. Savcının da Ağar'ı "cinayetin talimatını vermekle suçladığı" ortaya çıktı.

Diyarbakır Lice doğumlu Fevzi Aslan ve yeğeni Salih Aslan, polis olduklarını söyleyen kişilerce gözaltına alındı ve 28 Mart 1994'te Hendek İlçesi Kargalı Yeniköy mevkinde TEM otoyolu kenarındaki otopark alanında ölü olarak bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 16 faili meçhul cinayetle ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamında olan bu iki cinayetlerle ilgili MİT, savcılığa eski MİT Kontrterör Dairesi Eski Başkanı Mehmet Eymür'ün eski MİT'çi Tarık Ümit ile 18 Şubat 1995'te yaptığı görüşmenin bant çözümünü gönderdi. Buna göre Eymür ve Ümit arasında şu konuşma geçti:

"FEVZİ ASLAN'I ALDIK İŞİ BİTTİ"
(Tarık Ümit, Mehmet Eymür'e söylüyor)
"Hadise şu ağabeycim. İlk kapışmamızı... Gece Fevzi Aslan'ı aldık, işi bitti. Yanımızda Ziya ve 3 kişi daha var. Gece saat 23:00'de evrakları, daha önce evrakları almıştık. Ben Ziya'lara dedim ki, 'Siz İstanbul'a dönün'. Cumartesi gecesi oluyor bu hadise. Birinin patronu İbrahim Şahin ve İbrahim'in ekibinin işi bu, tamam mı ağabey. Burada görev İbrahim'in görevi. Ne Mehmet Ağar'a.....ne ona, kattiyet surette olmaz, çirkin. İbrahim Şahin doğuda görevde. Ziya'ya dedim ki 'İbrahim ile temas kuralım'. 'Ağabey bu saatte bulmamız mümkün değil. Ancak yarın öğleden sonra. Her gün öğleyin bir yere gidiyor. Yarım saat orada kalıyor. Askeriyede bir yere gelir. Oradan temas kurarız. Yarım saat birden evvel temas kurmamız mümkün değil' dedi. Peki kardeşim geriye kim kalıyor. Mehmet Ağar, arabadan açtım. Mehmet Ağar'ın emri var. Santralle 24 saat hangi saatte olursa olsun Tarık Ümit aradığı zaman bağlayacaksınız. Onu da biliyorum. Açtım buna, buldular. Dedim ki o konu halloldu. Böyle gayet sevinçli bir şekilde dedi 'Çok memnun oldum gözlerinden öperim'. 'Neredesin' dedi. Dedim 'Yoldayım ağabey Sakarya tarafındayım'. 'Yorgun musun?' dedi. 'Hayır yorgun değilim' dedim... 'Yeni binaya gel' dedi... hadise bu. Gel dedi. 'Bu akşam gitme kal burada, ben seni istersen Polisevi'ne götüreyim, istersen Hilton'a götüreyim'. Yok ağabey... ben çektim döndüm geldim. Sabahleyin Korkut efendiye niye haber vermemişiz."

"BELGE HUSUMET İÇİNDE HAZIRLANMIŞ"
Savcılık sorgusunda Mehmet Ağar'a bu konuşma "Talimatını Şahin'in verdiği, Şahin'in de sizin emir ve talimatınızla hareket ettiği, dolayısıyla bu cinayetin talimatının da tarafınızdan verildiği anlaşılmaktadır. Tespit ile ilgili savunmanızı yapınız" şeklinde soruldu. Ağar ifadesinde, "Bütün kamu görevlerinde fevkalade uyumlu, ülke ve millet yararına hukuk çerçevesinde çok başarılı görevler yaptığımızı biliyorum. Eymür MİT'ten uzaklaştırılmasından dolayı şahsıma karşı kişisel husumet sahibidir. Hiçbir şekilde kendisiyle muhatap olmadığım halde tamamiyle kendi kullandığı ajanlar vasıtasıyla aleyhimde bir takım belgeler hazırlamıştır. Bunların hiçbirisinin MİT'in bilgisi içerisinde olmadığını tahmin ediyorum. Tamamıyla husumet içerisinde meslekli tekniklerden istifade ederek hazırlanan belgelerdir. Benim Ümit ile bu tür bir şey konuşmam söz konusu değildir. Kendisi zamanında makama müracaat etmiş, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'na gönderilmiş, hatırladığım kadarıyla da bir asit anhidrit yakalanması operasyonunda bilgi sağlamış ve daha sonra da teşkilatımızla irtibatını koparmıştır. Bu şahıs haricinde MİT'te en kıdemsiz memura kadar herkesin söyleyeceğini kabul ederim. Yaptığımız çalışmalar müşterek operasyonlarımız devletin arşivindedir. Bütün görevlerimde bu nadide teşkilatın yara almaması için her türlü hassasiyet tarafımdan gösterilmiştir" dedi.

"EYMÜR DEĞİŞİK BİR TİP"
Eken'e ise "Fevzi Aslan ve Salih Aslan'ın öldürülmesi olayında İbrahim Şahin'in başkanlığında kurulan özel ekipteki şahısların gerçekleştirdiği, cinayetin talimatını Şahin ile birlikte verdiğiniz, sizin de seçmiş olduğunuz ve eğitimini verdiğiniz şahıslarca gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.Tespit ile ilgili savunmanızı yapın" denildi. Eken ifadesinde, "Ben Fevzi Aslan ve Salih Aslan'ı tanımam. Öldürülmelerini basından duydum. Eymür ile aramızda şahsi kin ve garez var. Çok değişik bir tip. Aleyhimde bu raporları tutmuştur. Bant çözümündeki beyanları kabul etmiyorum. Ümit de Eymür'ün elemanı ve adamıdır" dedi.

KRİMİNAL RAPORLARI
Dosyada İstanbul Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 30 Mart 1994 tarihli raporuna göre "15 Ocak 1994'te öldürülen Behçet Cantürk ve Recep Kuzgun olayında ele geçirilen 13 adet 9 mm çaplı boş kovanlar ile Fevzi Aslan ve Salih Aslan'ın öldürülmesinde ele geçirilen 2 adet 9 mm çaplı kovanların aynı silahtan atıldığı" şeklinde rapor düzenlediği de yer aldı.

ŞAHİN'E TELEKONFERANS
Öte yandan Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın cinayetiyle açılan davanın sanıklardan dönemin eski Özel Harekât Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'in duruşmaya gelmeyeceği ifadesinin ise SEGBİS (Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi) ile kaldığı cezaevinden alınması için Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ara karar verdiği ortaya çıktı.
(Çınar ÖZER)

BU SEFER "PERUKLU" DA GELMEDİ

Ethem Sarısülük'ü vurduğu görüntülere yansıyan Çevik Kuvvet polisi Ahmet Şahbaz'ın yargılandığı davanın ikinci duruşması dün Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. İlk duruşmada duruşma salonuna çok sayıda çevik kuvvet polisi alınmış, bu nedenle duruşma salonunda olayla çıkmış mahkeme de davanın kapalı görülmesine karar vermişti. Ancak bu karar çok sayıda izleyicinin ve milletvekilinin duruşmayı izlemek istemesi nedeniyle bu duruşmada uygulanamadı. Aileye destek olmak için Gezi eylemeleri sırasında hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz'ın abisi Gürkan Korkmaz davaya avukat olarak katılırken, Abdullah Cömert'in abisi Zafer Cömert ise anne Sayfı Sarısülük'ün yanından bir an olsun ayrılmadı. CHP'li milletvekilleri Hüseyin Aygün, İlhan Cihaner, Veli Ağbaba, Müslim Sarı, Aykut Erdoğdu ile BDP'li milletvekilleri Sabahat Tuncel, Hasip Kaplan, Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık da destek verdi. Duruşmada güvenliği ise jandarma sağladı. Geçen duruşmaya perukla gelen sanık Şahbaz ise duruşmaya Şanlıurfa'da görevli olduğu gerekçesiyle katılmadı.

BOMBA ARAMASI
Saat 9:00'da Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayacak olan davaya önce polis koruması eşliğinde sanık avukatları alındı. Müşteki avukatları ise "içeride bomba araması yapılacağı" gerekçesiyle salona alınmadı. Köpeklerle yapılan aramanın ardından salondan çok sayıda robokop giysili jandarma çıktı. Daha sonra avukatlar içeri alındı.

"12 EYLÜL'DE BİLE BÖYLESİ OLMADI"
Mahkeme Başkanı Afak İlleez, sanık avukatlarının mahkemeye müvekkillerinin Şanlıurfa'da görev yaptığı için ifadesinin telekonferans sistemiyle alınmasını talep ettikleri ve "terör örgütlerinin hedeflerinde olup olmadıklarının araştırılmasını istedikleri bir dilekçe verdiklerini açıkladı. Öte yandan sanık Şahbaz'ın duruşmaya neden gelmediğiyle ilgili herhangi bir gerekçe sunulmadığı belirtildi. Bunun üzerine avukat Murat Yılmaz, sanığın ilk duruşmadan önce Şanlıurfa'ya tayininin yapıldığını ve bu durumun bahane olamayacağını belirterek sanığın tutuklanmasını istedi. Avukat Kazım Bayraktar ise, "Siyasi iktidar, yargı ve polis işbirliği içerisindedir. Milyonların önünde olan bir cinayetin sanığını getirtemiyorsunuz. Katil sanık kollama altına alınmıştır. Mahkeme korktuğu için hala tutuklama çıkartmıyor. Çünkü Başbakan "yedirtmeyiz" dedi, ikramiyeler verildi. Polisin ve savcıların delilleri kararttığını belirten Bayraktar, "12 Eylül yargılamalarında bile böyle hukuksuzluklar görmedim. O dönemde ordu yargıyı ayaklar altına almıştı. Şimdi ise polis ayaklar altına alıyor" dedi.

DURUŞMAYA GELMEYECEK
Sanık olmadığı halde önce iddianamenin okunmasını isteyen mahkeme avukatların itirazları üzerine bu talebinden vazgeçti ve savcıdan taleplerle ilgili görüşünü sordu. Savcı önce duraksayarak "Ama iddianamenin okunması vardı" dedi. Daha sonra da sanığın video konferans yöntemiyle ifadesinin alınmasını ve "kaçma şüphesi olmadığı" gerekçesiyle tutuklanma talebinin reddedilmesi yönünde görüş açıkladı. Mahkeme heyeti, sanığın Şanlıurfa'da görevinin başında olduğu, delilleri karartma ve kaçma şüphesi bulunmadığı gerekçesiyle tutuklama talebinin reddine, ifadesinin sesli ve görüntülü alınmasına karar verdi.

ANNE İSYAN ETTİ
Kararın ardından izleyiciler ve Sarısülük’ün yakınları mahkemeyi alkışlarla protesto etti. Anne Sayfı Sarısülük ise, "Ben bir şey yapmayacağım. Korkmayın. Buraya sizin yüzünüzü görmeye değil katilin yüzünü görmeye geldim" diyerek isyan etti. Zafer Cömert ise "Buraya gelsin ve önce aldığı canın hesabını versin" dedi. Sanık avukatlarının "Mahkemenin baskı altına alınmadığı, adil bir yargılama talep ediyoruz" sözleri üzerine salondaki gerginlik yükseldi.

TRAFİK KAZASI ÖRNEĞİ
Karar üzerine Yılmaz, "Bu duruşmada nereye varılmak istendiğini çok iyi anladık. Mahkemenizde adil bir yargılama yapılamayacağı ve sanığın yargı makamları tarafından aklanacağı korunacağı çok açık ortaya çıkmıştır" dedi. Mahkemenin bir kararını örnek veren Yılmaz, "Bir trafik kazasında 9 yıl hapis cezası vereceksiniz, sanığın delilleri karartma şüphesiyle tutukluluğunun devamına hükmedeceksiniz ama bir adam öldürme dosyasında delilleri karartma şüphesi yok diyeceksiniz. Mahkemeniz tarafsız ve adil davranmamaktadır. Bu yargılamayı bu şekilde yapacaksanız, usule uymayacaksanız Adalet Komisyonu'na yazın ve bu davadan çekilin" dedi.
Mahkeme heyeti, sanığın sesli ve görüntülü ifadesinin alınabilmesi için duruşmayı 2 Aralık'a erteledi.

AĞIR YARALI!
Dava için demokratik kitle örgütleri ve vatandaşlar adliyenin önünde toplanmaya başladı. Mahkemenin verdiği kararın ardından ise grup karara tepki göstererek adliyenin kapılarına vurmaya ve slogan atmaya başladı. Polisler gruba tazyikli su ve gaz bombalarıyla müdahale etti. Tekerlekli sandalyede olan bir kadın tazyikli su nedeniyle yere düştü. Müdahale sırasında onlarca kişi çeşitli yerlerinden yaralandı ve çevre hastanelere götürüldü. 16 yaşındaki lise öğrencisi S.I polisin attığı gaz bombasından kaçmak için tellerden atlamak isterken tellere takıldı. Vajina bölgesinde 4 cm'lik kesik meydana gelen genç kızın durumun ağır olduğu ve ameliyata alındığı öğrenildi.
Olaylar nedeniyle Ankara İl Jandarma Komutanlığından takviye ekip istendi. Bir polis helikopteri de havadan eylemcileri takip etti. Olaylarda 19 kişi de gözaltına alındı.

TÜRKİYE’DE HUKUK BİTMİŞTİR
Duruşmayı izleyen CHP Milletvekili İlhan Cihaner, adliye önünde yaptığı açıklamada, "Biraz empati her şeyi çözer, gencecik çocuk herkesin gözü önünde öldürüldü. Bunu protesto etmek Anayasal haktır. Slogan atılabilir. İlk öldürüldüğünde Belediye Başkanı öldürüldüğü yerde polise teşekkür pankartı asmıştı. Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesinden sonra da Devlet’in valisi ‘arkadaşları öldürmüştür’ dedi. Daha dün ODTÜ’de de yanan çocuk için aynı şeyi söylediler. Türkiye’de hukuk, eşitlik ilkesi bitmiştir" dedi.

GEZİ TOPRAĞI GETİRDİLER
Müdahalenin ardından Sarısülük’ün vurulduğu yere gelen Sarısülük'ün ailesi, avukatları ve HDP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel’in de aralarında bulunduğu bulunduğu grup yaşananlarla ilgili bir açıklama yaptı. Avukat Kazım Bayraktar "Bir duruşma yaşanmadı, bir tiyatro sahnelendi. Tiyatronun ardından polis müdahale etti" dedi. Tuncel ise, "Buradan bir adalet çıkmayacağını biliyoruz. Bu davanın peşini bırakmayacağız" derken, Abi Mustafa Sarısülük ise, “Artık adalet meydanlarda, sokaklarda, barikatlardadır. Adaleti orada arayacağız" şeklinde konuştu. İstanbul Forumları Koordinasyonun da "Ethem Gezi’ye gelemedi, ama biz ona Gezi’nin toprağını getirdik" diyerek parktan getirdikleri toprağı Sarısülük'ün vurulduğu yere döktü.
(Çınar ÖZER)

24 Ekim 2013 Perşembe

FEZLEKEDEKİ SKANDAL

Ankara'da yapılan Gezi eylemlerine katıldıkları için gözaltına alınanlardan yüzlerce kişiden biri de üniversite öğrencisi, Öğrenci Kollektifi üyesi Çağdaş Ersoy'du. Polis'in Ersoy hakkında özel olarak bir fezleke hazırladığı öğrenildi. 78 sayfadan oluşan fezlekede suç yeri "Ankara", suç tarihi "31 Mayıs-9 Haziran 2013 günü muayyen saatler" olarak belirtilirken 243 müşteki ismi yazıldı.

ETHEM DE MÜŞTEKİ
Müşteki listesinin 131. sırasında ise 1 Haziran günü yapılan eylem sırasında Çevik Kuvvet polisi Ahmet Şahbaz tarafından başından vurulan ve 14 Haziran'da hastanede verdiği yaşam mücadelesini kaybeden 26 yaşındaki Ethem Sarısülük'ün isminin yer aldığı ortaya çıktı. Fezlekede, Sarısülük hakkında, "Güvenpark civarında meydana gelen toplumsal olaylarda yaralandığından Numune Hastanesi Beyin Cerrahisi Yoğun Bakım Ünitesinde yatmakta olup ifadesi alınamamıştır" denildi.

POLİS DARP ETTİ
Ersoy'un ifadesinin de yer aldığı fezlekede, "Hedefim Başbakanlık ve Bakanlıklar değildi. Gezi Parkı eylemlerini ilk günden bugüne kadar Güvenpark içerisinde herhangi bir şiddet eylemine, kamu malına zarar vermedim. Taşlı sopalı saldırıda bulunmadım. Böyle hareket edenlerin ise yanlış yaptıkları yönünde telkinlerde bulundum. 2 Haziran'da Kızılay'da ağzı maske ile kapalı olarak eylemlere katıldım. Yüzüme taktığım tıbbi maske kimliğimi gizlemek için gazdan korunmak için. 9 Haziran günü gün boyu Güvenpark'taydım. Atatürk Bulvarı'nda toplanmaya başlanıldı. Ben de oradaydım. Grubun yolun kapatılmaması için çaba sarfettik. Daha sonra Konur Sokak'ta bir kafeye çay içmek için gittim. Kafeden yolun açılması için polis tarafından anonsların yapıldığını duydum. Bunun üzerine Ziya Gökalp caddesine gittim. Amacım arkadaşlarının sağlık durumlarının iyi olup olmadığını öğrenmek ve yolu kapatanlarla iletişime geçerek yolu açmalarını sağlayabilmekti. Yaklaşık 15 dakika kadar sonra polisin müdahalesinin başladı ve gazın da etkisiyle Karanfil Sokak'a girdim. Polisler tarafından darp edilerek gözaltına alındım. Suçlamaları kabul etmiyorum" dediği belirtildi.

ERSOY İÇİN 10 ŞUÇ
Fezlekede Ersoy için şu suçlar sıralandı:
- Başbakanlık, Bakanlıklar ve Meclis Başkanlığı binaları çevresinde eylem yapmak.
- Bu binalara zarar vermek ve işgal etmeye çalışmak.
- Görevli memura mukavemet ve etkin direnmek.
- Kamu malına ve özel mülke zarar vermek.
- Halkı kamu düzenine karşı suç işlemek amacıyla tahrik etmek.
- Halkı isyana teşvik etmek.
- Kişilerin huzur ve sükununu bozmak.
- Kasten yaralama, tehditkar söz ve davranışlarda bulunmak.
- Yasadışı işgal eylemi gerçekleştirmek.
- Seyahat ve ticaret özgürlüğünü engellemek.
(Çınar ÖZER)

"YOLA KARŞI DEĞİLİZ AMA İTİRAZLARIMIZ VAR"

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin ODTÜ'nün ormanlık arazisinden geçirmek istediği otoyol projesiyle ilgili sular durulmuyor. Dün ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, belediyenin "gece baskınıyla" başlattığı yol çalışmasıyla ilgili ODTÜ Senato üyelerinin de katıldığı bir basın toplantısı düzenledi.

"YOLA KARŞI DEĞİLİZ"
Yol projesi için ilk onayı 1993'te verdiklerini belirten Acar, "ODTÜ yola karşı çıkmamıştır. Ancak yapılması Koruma Amaçlı İmar Planının onayıyla mümkün olur" dedi. Acar 18 Ekim gecesi belediye ekiplerinin kampüsü izinsiz girdiklerini belirterek, "ODTÜ'nün mülkiyetinde olan üniversitenin diktiği ağaçların izin almadan kesilmesi hem İmar hem de Orman yasalarına aykırı. Önce Orman Bakanlığından izin alınması Bakanlığın ağaçları damgalaması gerekiyor. 3 bini aşkın ağaç kesildi. Bunların 630'a yakını nakledilmeliydi. Bunlar için Bilkent yolunda yer bile ayarladık. Şimdi tespit davası açacağız. Bu çam ağaçları ne oldu?" diye konuştu.

"MESELE PARA DEĞİL"
Acar, yol planın ekleriyle birlikte 11 Ekim'de kendilerine gönderildiğini, aynı gün belediyeden, "herhangi engel kalmadığı ve yolun yapımına başlanacağına" yönelik ve "güzergahtaki ODTÜ'ye ait ağaçların tespit edilmesi" konusunda yazı gönderildiğini belirtti. Belediyeye "süreç tamamlanmadan herhangi işlem yapılması onaylarının olmadığı" konusunda cevap verdiklerini söyleyen Acar, buna karşın belediyenin 14 Ekim'de "ağaçlar için 211 bin lira değer biçtik, IBAN numarasını gönderirseniz paranızı yatırırız" şeklinde bir yazı geldiğini söyledi. Acar, "Ağaçların kesilmesinin ardından da paranın yatırıldığına dair yazının gönderildi. Bu, para tartışması değil. Zaten süreç tamamlanmadan o para da bizim değildir. Biz parayı iade ettik" dedi.

GÖKÇEK İLE 2 KEZ KONUŞTUK"
Öğrencilerden mahalle sakinlerine, İçişleri Bakanlığından Cumhurbaşkanlığına kadar herkesle konuştuklarını belirten Acar, "Belediye Başkanı ile 2 kez aynı toplantıya katıldık. Toplantıda problemleri nasıl aşabileceğimizi konuştuk. Konuşmalar herkesin bilgisi dahilinde. Sayın Gökçek farklı şeyler biliyorsa orasını bilemeyeceğim. Açıkçası, Gökçek ile konuşulduğu zaman konuları çarpıtabileceğinden korkuyordum ve bu sabahki gazete haberlerinden de bunun ne kadar doğru olduğunu anlıyorum" dedi.

"ENDİŞELİYİZ"
Yol projesi için 2011 ’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile düzenlediklerini ve toplantıda " DOP (düzenleme ortaklık payı) istenmeyeceği" ve "kampüsün içinden geçecek bir yolu kabul etmediklerini" söylediklerini belirten Acar şöyle konuştu:
"DOP olarak talep edilen arazinin kullanım yol, park, okul için kullanılabilir. Yani o alanı alsın da belediye cebine koysun diye değil. ODTÜ'de bu imar planından dolayı oluşmuş bir rant var mı? Bu rantı ODTÜ'nün kara dönüştürmesine imkan var mı? Yok. Dolayısıyla DOP talep edilmesi uygun değildir. DOP olmadan da bu yol buradan geçebilir. Belediyenin DOP formülüyle farklı yerlerin talep edilmesinden endişe ediyoruz. Bunun da Büyükşehir Belediyesi tarafından nasıl kullanılacağını bilmiyoruz. Çünkü belediye daha önce, 'ODTÜ'nün yüzde 40'ını ve gölü alacağım' demişti."

BELEDİYE OTOBÜSLERİ ODTÜ'YE GİRMİYOR
Acar, önceki gün sabah saatlerinden beri bazı belediye otobüslerinin de kampüs içine girmeleri gerekirken öğrenciler kapılarda bıraktıkları söyledi. Üniversitenin araçlarıyla öğrencileri kapıdan aldıklarını belirten Acar, konuyla ilgili kendilerine belediyeden herhangi bir tebligat yapılmadığını, bu durumun neden ya da kimin talimatıyla olduğunu bilmediklerini söyledi.
Acar, ağaçlandırma kampanyası başlatacaklarını ve tüm ODTÜ personeli, öğrencileri ve mezunları ile birlikte 300 bin ağaç dikmeyi hedeflediklerini açıkladı.

BARİKAT KURDULAR
Daha sonra Rektör Acar ve ODTÜ Senatosu basın mensuplarına yol inşaatını anlatmak için çalışmanın olduğu alana gitti. Heyeti gören işçiler alana girişi engellemek için barikat kurdu. İşçilere "Ellerinizi arkadan birleştirin ve dik durun" diye uyaran ve kendisini "Buraların görevlisiyim" diye tanıtan bir kişi basın mensuplarına, "Rektörse rektörlüğünü bilsin. Bu arazi artık belediyenin, izin almadan kimse giremez. Gidin Anadolu Bulvarı'nda dikilen 1,5 milyon ağacı çekin de Başkanın nasıl çalıştığını takdir edin. Buradaki 4 tane ağaç için yol mu yapılmayacaktı? 3-5 çapulcu için değmez. Gidin artık buradan" şeklinde konuştu. Fidan dikme eyleminde işçilerin öğrencileri neden darp ettiği sorusunu ise yanıtsız bıraktı. Bu kişi fidan dikme eylemi sırasında da öğrencilere müdahale etmiş, bazı öğrencileri ise darp etmeye çalışmıştı.
Daha sonra Rektör Acar ve Senato üyeleri alandan ayrıldı.

"ÜSTÜ KALSIN GÖKÇEK"
ODTÜ kampüsünde toplanan bir grup öğrenci ise "ağaç bedeli" diyerek belediyenin üniversiteye verdiği paraya karşılık aralarında toplandıkları paraları üzerinde "Üstü kalsın Gökçek" yazılı kutuya koyarak A1 kapısına bıraktı.

"ORMANA GİRMEK MÜBAH"
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce başkanlığında bazı CHP milletvekilleri  de dün yol çalışmasının olduğu alanda basın açıklaması yaptı. İnce, Başbakan Erdoğan'ın "Yol medeniyettir, yol için cami bile yıkarız" sözlerini hatırlatarak, "Sen geçmişte AVM için de cami yıkmıştın. Biz bunu unutmadık. Başbakan'ın yol konusundaki bilgisinin ne kadar cahilce ne kadar sığ olduğunu hep beraber gördük" dedi. İnce, "Canını kurtarmak için ayakkabıyla camiye, Allah'ın evine girmek günah, rant için camiye, ormana girmek mübah. Ramazan günü suyu yüzü hürmetine PKK'ya sabrediyorum diyenler bayramın hürmetine ormana, yeşile ve doğaya  sabredememiştir. Herkes bilir ODTÜ'ye 500 puanla girilir. Başbakan ve Melih  Gökçek 500 iş makinesiyle, dozerle ve kamyonla girmiştir" şeklinde konuştu.

KORNALI PROTESTO
Önceki akşam ise ODTÜ A1 kapısında bir kadın sürücü yol projesini kornaya basarak protesto etti, bazı sürücüler de araçlarının kornasına basarak destek verdi. Aracının ön camında "Bu yoldan orman geçecek", arka camına ise "Bu  yolun sonu nereye gidiyor" yazan kadın sürücü, Eskişehir yolunda aracını yolun kenarına park ederek protestosunu sürdürdü. Bunun üzerine, bir trafik polisi araca yaklaşarak kadın sürücüden araçtan inmesini istedi. Kadın sürücünün aracından inmeyerek, protestosuna devam etmesi üzerine olay yerine çekici çağrıldı. Kısa sürede olay yerine gelen çekici yardımıyla araç, kadın sürücü ve yanındaki arkadaşının da içinde bulunduğu sırada çekiciyle kaldırıldı.
(Çınar ÖZER)


22 Ekim 2013 Salı

BELEDİYE SÖKTÜ ODTÜ'LÜLER DİKTİ


"Bir gecede katlettiklerini bir günde dikiyoruz" diyen 100. Yıl Mahallesi sakinleri ve ODTÜ'lüler dün sökülen ağaçların yerine 3 bin fidan dikmek için toplandı. Eyleme CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve Levent Gök de destek verdi. Ellerinde fidanlarla yol çalışmasının yapıldığı alana gelen ODTÜ'lülerin yol yapılacak alana fidan dikmesine Çevik Kuvvet polisleri önce engel oldu. Öğretim elemanlarının araya girmesiyle öğrenciler yol kenarına fidanları dikmeye başladı. Bu sırada TOMA, Akrep ve yüzlerce Çevik Kuvvet polisinin arkasında yol çalışması devam etti.



İŞÇİLER MÜDAHALE ETTİ
Kilometrelerce yolun neredeyse her tarafına fidan diken öğrencileri belediye işçileri engellemeye çalıştı. "Fidan zinciri" oluşturarak yolun karşı tarafından araziye elden ele fidan taşıyan öğrencilerin üzerine belediye işçileri yürüdü. Öğrencileri darp etmeye çalışan işçilere, polis ve öğretim elemanları engel oldu. Zaman zaman öğrencilerle polis arasında da gerginlikler yaşandı.

"3 BİN AĞAÇ KESTİLER"
ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Ali Gökmen, 1. derecede SİT alanı durumundaki bölgede 3 bin ağacın kesildiğini, olayı protesto eden ODTÜ'lülerin de darp edildiğini belirterek, "Tüm Ankara halkına karşı sürdürülen bu saldırılara karşı, yasadışı şekilde yok edilen ağaçların yerine diktiğimiz bu fidanlarla bütün Ankara şehrini kucaklayan ve üniversitemiz geleneğinin önemli bir parçası olan ODTÜ ormanına sahip çıktığımızı ve çıkacağımızı bir kez daha gösteriyoruz" dedi.

OTOBÜSLERLE "ELİ SOPALI" SİVİL TAŞIDILAR
Günün ilerleyen saatlerinde iş makineleri öğrencilerin fidan diktikleri yerleri kazmaya başlayınca, öğrenciler bu duruma müdahale etmek istedi. Belediye işçileri çalışmaya engel olan öğrencileri darp etti. Araya tekrar polis girdi. İşçilerden şikayetçi olduklarını söyleyen öğrencilere polis, "O zaman savcılığa gidersin. Biz bir şey yapamayız" şeklinde cevap verdi.
Bu sırada yol çalışmasının olduğu alana otobüslerle "eli sopalı" sivil kişilerin getirildiği görüldü.
ODTÜ'nün A4 kapısında toplanan öğrenciler ise gece geç saatlere kadar polisle çatıştı.

MİMARLAR'DAN SUÇ DUYURUSU
Mimarlar Odası, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in ruhsatsız yol yapım çalışması için ODTÜ ağaçlarını keserek kamu malına zarar verdiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
Mimarlar Odası’ndan yapılan açıklamada, ODTÜ’de yol yapım çalışmalarında tartışmalar sürerken, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin gece baskınıyla ağaçları kestiği hatırlatıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurunda bulunan Mimarlar Odası Ankara Şubesi ODTÜ Mezunları Derneği’nin özel mülküne girilerek ağaç kesildiği bildirdi.
Ankara Şube Genel Sekreteri Tezcan Karakuş Candan, hukuki süreç devam ederken ODTÜ Rektörlüğü’nden izin alınmadan, tatil günü “yangından mal kaçırırcasına ağaç katliamı” gerçekleştirildiğini vurgulayarak, şunları ifade etti:
“ODTÜ’de yapılmaya çalışılan yol için onaylanmış proje ve ruhsat yok. Ankara Büyükşehir Belediyesi hukuka aykırı ve keyfi hareket etmiştir. ODTÜ ağaçları kamu malıdır, Ankara Büyükşehir Belediyesi yetkilileri kamu malına zarar vermiştir. Konuyla ilgili sorumluluğu olan yetkililerle ilgili suç duyurusunda bulunduk Gerekli suç duyusunu yaptık. Sorumlular cezalandırılana kadar sürecin takipçisi olacağız.”

BAKANLIK KARARINA AVUKATTAN İTİRAZ
Ankara Barosuna kayıtlı Avukat Sedat Vural, ODTÜ  arazisinden geçecek yolla ilgili, "koruma amaçlı nazım ve uygulama imar  planlarının", Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanmasına ilişkin karara itiraz etti. Vural, Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne verdiği  dilekçede,  Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Belediye Başkanı Melih Gökçek'in,  yasal süreç tamamlanmadan ODTÜ arazisindeki 1.derece doğal sit alanından yol  geçirilmesi için yapılan çalışmalara izin vermesinin,  2863 sayılı "Kültür ve  Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunun" 65. maddesinin ihlali olduğunu savundu. İtiraz edilen bakanlık kararının, yasa ve yönetmelik hükümleriyle,  Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun ilke kararlarına aykırı  olduğunu iddia eden Vural, söz konusu bakanlık kararının kaldırılması talebinde  bulundu. Vural, kararın kaldırılmaması durumunda hukuki yollara başvuracağını  belirtti.














14 Ekim 2013 Pazartesi

ELİF KAYA'NIN İKİNCİ KEZ GÖRÜŞ YASAĞI ALDIĞI ARAMANIN GÖRÜNTÜLERİ ORTAYA ÇIKTI - BAŞKA BİR TUTUKLU DEDEKTÖRLE ARANIRKEN ELİF KAYA ELLE ARANDI

Gezi tutuklusu Elif Kaya'nın ikinci kez görüş cezası almasına neden olan karşı çıktığı aramanın görüntülerine ulaştık. Görüntülerde Kaya'yı avukat görüşü için koğuşundan alan gardiyanın elinde dedektör olduğu ancak dedektörün aramada kullanılmadığı, onun yerine başka bir gardiyanın "elle" arama yaptığı ortaya çıktı. Elle aramaya karşı geldiği için verilen cezayı onayan hakim gerekçe olarak  her gardiyana dedektör verilemeyeceği için elle aramanın normal olduğunu belirtmişti.

Şakran Kadın Cezaevi'ne girişi sırasında yapılamak istenen çıplak aramaya karşı geldiği için 1 ay görüş yasağı getirilen Gezi tutuklusu Elif Kaya'ya avukat görüşüne giderken yapılmak istenen aramaya karşı geldiği gerekçesiyle de 1 ay daha görüş yasağı cezası verilmişti.  İddiaya göre Kaya, avukatıyla görüşmek için koğuştan çıktı. Görüş öncesi arama yapacaklarını belirten gardiyanlar elle arama yaparken Kaya'yı taciz etmeye başladı ve "Aramanın nasıl yapıldığını öğrenmişsindir" gibi çıplak arama imasında bulunan sözler söyledi. Bu nedenle kendini aratmak istemeyen Kaya avukatıyla görüştürülmedi.

DEDEKTÖR VARKEN ELLE ARAMA ISRARI
Kaya'nın ikinci kez ceza almasına yol açan aramanın görüntülerine ulaştık. Koğuşların bulunduğu koridordaki güvenlik kamerasına yansıyan görüntülere olay şöyle gelişti:
"- 13:44'te bir gardiyan başka bir tutuklunun üzerini dedektörle aradıktan ve koğuşuna gönderdikten sonra Kaya'nın koğuşuna gidiyor. Bu sırada 2 gardiyan daha koğuşun önüne geliyor.  
- 13:45'te avukat görüşü için koğuştan çıkartılan Kaya, elinde dedektör olan gardiyan tarafından değil diğer gardiyan tarafından elle aranmaya başlanıyor.
- Kaya bunun üzerine gardiyanı herhangi bir şekilde itmeden kendisini geriye çekiyor ve gardiyanlar ile Kaya arasında tartışma yaşanıyor.
- Bu sırada başka gardiyanlar teker teker koğuşun önüne gelmeye başlıyor ve  6 gardiyan daha olay yerine geliyor. 9 gardiyan Kaya'nın etrafını sarıyor.
- 13:48'de Kaya tekrar koğuşuna konuluyor. "

"ELİYLE İTEKLEDİ"
Olayla ilgili İnfaz Koruma Memuru Bahtışen Yaman savunmasında, Kaya'yı elle aramak istediğini ancak Kaya'nın eliyle itekleyerek aramayı engellediğini iddia etti. Yaman, "Kaya 'Beni taciz ediyorsun' diyerek bana iftira atmıştır. 'Daha önce de çıplak arama yaptınız ve bu cezaevinde ne olduğunu dışarıdan duyduk' diyerek aramanın usulüne uygun olarak yapılmadığını iddia etti. Kendisine üst araması yapılırken taciz durumu oluşturabilecek bir şey yapmadığımı açıklamaya çalışsam da beni dinlemeyerek bağırmaya devam etti" demişti.

"KABA ARAMAYA DEĞİL TACİZE KARŞI ÇIKTIM"
Kaya bu olayla ilgili mahkemede verdiği ifadesinde önce elle kaba arama yapılmaya başlandığını ve bu duruma karşı çıkmadığını belirterek, "Gardiyan aramayı tacize varacak boyuta taşıyınca ve vücudumun her yerine eliyle dokununca ben de buna izin vermek istemedim. Eğer sutyenimin içinde bir şey olduğunu düşünüyorsa göğüslerimi ellemeden sutyeni kaldırdığı zaman içindeki nesne düşecektir. Ancak gardiyan böyle yapmayıp vücudumun her yerini ellemiştir. Ben de bunun üzerine memurun omuzlarına dokunarak 'Böyle bir şeye hakkında yok bu taciz olur' dedim. Memur da bana 'Sen sus biz sizin nerelerinize ne sokuşturduğunuzu biliyoruz' dedi. Sonra arama yapmaya izin vermediğimi söyleyerek beni tekrar koğuşa geri gönderdiler" demişti.

HAKİMİN "DEDEKTÖR" YORUMU
Ancak kadın hakim Nimet Özkavalcı cezayı onadığı kararında "Elle aramanın dışında dedektörle de arama yapılabileceğini ancak her memura dedektör vermenin mümkün olmadığını bu nedenle elle arama yapılmasının normal olduğunu" belirtmişti.
(Çınar ÖZER)

13 Ekim 2013 Pazar

TAHİR CANAN'IN İŞKENCE İZLERİ

Tahir Canan'ın 12 Eylül döneminde cezaevinde gördüğü işkencelerin izlerini hala taşıdığı TİHV'nın (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) tıbbi raporuyla ortaya çıktı. Raporda Canan'ın vücudundaki yara izleri ve psikolojik durumunun cezaevi sürecinde yaşadığı işkenceler sonucu olduğu belirtildi.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 12 Eylül davasına katılma talebinde bulunan, 1979 yılında tutuklanarak cezaevine gönderilen ve 32 yıl boyunca çeşitli cezaevlerinde kalan Tahir Canan'ın talebi 12. kez reddedilmişti. Canan'ın avukatı Senem Doğanoğlu geçtiğimiz günlerde mahkemeye itiraz dilekçesi verdi. Dilekçede Canan'ın 12 Eylül döneminde maruz kaldığı işkencelerin  bilimsel kanıta dayalı tıp uygulamaları ile dosyaya konulduğu belirtilerek, "sanıkların toplumun bir kesimine yönelik işkence, eziyet, kişi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarının işlendiği bir yöntemin kurucusu ve yöneticisi oldukları"nı belirterek,  bu nedenle katılma taleplerinin kabul edilmesini istendi.

YARA İZLERİ İŞKENCE İZLERİYLE UYUMLU
Dilekçede bahsedilen Canan'ın başvurusu üzerine TİHV'nın hazırladığı 23 Eylül 2013 tarihli tıbbi raporda çarpıcı tespitlerin olduğu ortaya çıktı. KBB, FTR, Nöroloji, Psikiyatri ve Radyoloji uzmanlarının tespitleri ile fiziksel ve ruhsal tespitlerin yer aldığı ve Adli Tıp uzmanı Prof. Şebnem Korur Fincancı, Patoloji ve Adli Tıp uzmanı Ümit Ünivar ve TİHV başvuru hekimi Dr. Şükran İrençin imzalı raporda Canan'ın maruz kaldığı işkenceler ile vücudundaki yara izlerinin uyumlu olduğu belirtildi.
Raporda Canan'ın, askeri ve sivil cezaevlerinde maruz kaldığı işkence yöntemlerini "göz bağı, kaba dayak, ayak falakası, el falakası, elektrik şoku, düz askı, soğuk su uygulaması, saç yolma, bıyık çekme, tecavüz denemesi, küfür, tecavüz tehdidi, tehdit, çıplak bırakma, aşağılama, yeme-içmenin kısıtlanması, kendisine yönelik tehditler, haya burma, sigara söndürme" olarak tarif ettiği belirtildi ve şöyle denildi:
"Yapılan tıbbi değerlendirme fiziksel muayene sonucunda "Sağ tibia (bacağın iç kısmında bulunan alan) ön yüz 1/3 üstte orta hatta, 1.5x1 cm yüzeyden hafifçe çökük, hiperpigmente nedbe (koyu renkli iz) alanı tespiti müvekkil tarafından vücudunda işkence sonrası yaralar oluştuğu, yaraların iltihaplandığı, iyileşme sürecinin uzun sürdüğü, yara izi olduğu şeklinde tariflenmiş ve rapor kapsamında da se
konder yara iyileşmesinin düzensiz nedbe alanları şeklinde iz bırakarak iyileşme göstereceği dikkate alındığında işkenceler sonrası bu bölgede yara oluştuğu, yaranın iltihaplandığı, iyileşme sürecinin uzun sürdüğü öyküsü ile uyumlu bulunmuştur."

SİGARA SÖNDÜRME, FALAKA, ASKI
Raporda Canan'ın vücudundaki yara izleri için şöyle denildi:
- "Sağ tibia ön yüz 1/3 üst ortada, bir numaralı lezyonun 4 cm altında, 1 cm çaplı yuvarlakça yüzeyden çökük, hiperpigmente nedbe tespiti müvekkil tarafından "sigara yanığı" olarak tariflenmiş ve rapor kapsamında da "yara özellikleri itibarıyla öyküsünde aktarmış olduğu gözaltı sürecinde sigara söndürme ile uyumlu bulunmuştur.
- Falaka işkencesine maruziyet açısından, "Kişi öyküsünde ayak falakasından sonra ağrı, yürüyememe, morarma, yaralar, el falakasından sonra morarma, şişme, elini kullanamama, kaşık tutamama yakınmaları geliştiğini aktarmıştır. Olay sonrası ortaya çıktığı belirtilen yakınmalar falaka uygulamasından sonra beklenen sonuçlarla uyuşmaktadır.
- Askı işkencesine maruziyet açısından, "özellikle askı uygulamalarından sonra bildirdiği; birkaç ay süren ellerini kullanamama, ağrı, uyuşma, baş yıkama, tıraş olma, yemek yeme işlerini yerine getirememe yakınmaları askı uygulamasına bağlı sinir ve yumuşak doku zedelenmesinden sonra ortaya çıkan yakınmalarla uyuşmaktadır."

ÇARESİZLİK VE DEHŞET DUYGUSU
Raporda, psikiyatrik görüşmeler, nörolojik muayene ve Nöropsikolojik İşlevler Değerlendirme test sonuçlarına göre, Canan'ın cezaevinde yaşadıklarından sonra psikiyatrik yakınmalarının başladığı, beden bütünlüğüne yönelik şiddetli kaygı duyduğu, yoğun biçimde acı çektiği, çaresizlik ve dehşet duygusu yaşadığı belirtilerek, "Psikiyatrik yakınmaların ilk işkence maruziyetinden sonra başlamak üzere her işkence deneyiminden sonra tekrarlayarak/yoğunlaşarak devam ettiği muayene sonucu psikiyatrik muayenesinde kaydedilmiştir" denildi.  Canan'ın "Travma Sonrası Stres Bozukluğu (kronik ve tekrarlayıcı)" ve "Major Depresif Bozukluk (tekrarlayıcı)" tanılarını karşılayan ruhsal durumunun bulunduğu kanaatine varıldığı belirtilen raporda ayrıca, Canan'ın "insan eliyle oluşturulmuş fiziksel ve ruhsal travmaya" maruz kaldığı belirtilerek, bu durumun "işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele" kapsamı içinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
(Çınar ÖZER)

İHD'NİN TUZLUÇAYIR RAPORU: "BU ASİMİLASYON PROJESİDİR"

Tuzluçayır'da yapılması planlanan Cami-Cemevi projesi protestoları sırasında mahalleli ve polis arasında günlerce şiddetli çatışmalar yaşanmıştı. İHD Tuzluçayır'daki partiler, dernekler, muhtarlar, mahalle sakinleri ve olaylarda yaralanan kişilerle görüşerek yaşanan olaylar hakkında bir rapor hazırladı.

ÇATIŞMA KAÇINILMAZ
Raporda, görüşme yapılan kişilerin ve kurumların tamamının proje başlamadan önce görüşlerinin sorulmadığını, görüşleri alınmış olsaydı böyle bir projeye olumsuz yanıt vereceklerini söyledikleri belirtilerek, "Cami ve Cemevinin bir arada bulunduğu bir ortamın pek çok provakasyona açık olacağı düşünülmektedir. İbadet biçimleri de düşünüldüğünde bu durum kaçınılmazdır. Cemevinde semah dönülür, deyişler söylenir ve bunlar yapılırken herhangi bir duraksama yaşanmaz, oysa Sünni İslam’da ezan okunurken her türlü müziğin kapatılması gerekmektedir. Başlı başına bu durum bile bir çatışmanın yaşanmasına neden olabilir" denildi.

BUNLAR SADECE TESPİT EDİLEN
Olaylar sürecinde mahallede tıp öğrencilerinin, doktorların ve sağlık çalışanlarının görev aldığı revirlerin kurulduğu belirtilen raporda tespit edilen yaralanmalar şöyle.
"- 4 kişide bacak kırığı, 3 kişide kafa travması, 2 kişide gaz fişeği ile kol kırılması, şakağa gaz bombası isabet etmesi nedeniyle yoğun bakıma kaldırılma ve çok sayıda gaz zehirlenmesi olmuştur.
- 12 kişinin plastik mermi yaralanması oluşmuştur.
- 9 kişide gazdan dolayı geçici körlük oluşmuştur.
- 24 yaşında bir kadının başına akrebin müdahalesi sonucu sallanan sokak lambasının düşmesi nedeniyle kafasında 2 cm'lik açık ve elmacık kemiğinde şişlik ve morluk oluşmuştur.
- İlker isimli genç kimyasal içerikli plastik mermilerin isabeti sonucu kafasının arkasında ve sağ baldırından yaralanmış, 8-9 saat kadar bilinç kaybı yaşamıştır.
- Olayla ilgisi olmayan yoldan geçen 45-50 yaşlarında bir vatandaşı sivil polisler yada sivil giyimli kişiler darp etmiş bunun sonucunda vatandaşın sol elmacık kemiği sağ kaşı ve sol gözü morarmıştır.
- 60 yaşın üzerinde bir kişi TOMA'nın önüne çıkmış ve kendisini darp ederek resmi gözaltı yapmadan alıkoymuşlardır.
- 52 yaşında Özcan Doğan isimli Halkevi üyesi bir kişi plastik merminin sol gözünün yanından geçmesi nedeniyle gözünden yaralanmış birkaç gün gözündeki kanlanma devam etmiştir.
- Olaylar sırasında resmi olarak 16 gözaltı yaşanmıştır, fakat resmi olmayan darp edilerek göz altına alınma ve sonra bırakılma durumları çok sayıdadır."

"TEPEDEN İNME PROJE"
Projenin başladığı alanın 50 metre yakınında bir cami, 100 metre yakınında ise bir cemevi bulunduğu ve mahalle halkına yettiği belirtilen raporda, projenin Cem Vakfı ile Gülen Cemaatinin "toplum mühendisliği" kapsamında tepeden inmeci ve baskıcı bir yöntemle hayata geçirilmek istendiği iddia edildi. Raporun tespitler ve önerile kısmında şöyle denildi:
"Alevi inancını kabul etmek ve saygı duymak yerine Sünni inanca yakınlaştırmaya dönük adeta farklı bir asimilasyonu amaçlayan yönelimler olduğu bilinmektedir. Cami-cemevi projesinin böyle bir amaç doğrultusunda hayata geçirilmek istendiği anlaşılmaktadır. Devlet-Hükümet insanların din ve inançlarına müdahale etmekten vazgeçmelidir. Alevi inancını tanımalı, Alevilerin ibadethane olarak tanınmasını istediği cemevlerinin statüsünü kabul etmeli, okullarda zorunlu din dersi uygulamasından vazgeçmeli, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı taleplerini kabul etmelidir."

"POLİS KAFA ATTI"
Çatışmanın yoğun şekilde yaşandığı Abidin Aktaş Sokak'ta esnaf olan Murat Karahan, polislerin bazı dükkanların camlarını dipçikle kırdığını ve içeride insanların olduğu dükkanlara gaz bombası attığını anlatarak, dükkanda olan 65 yaşındaki Mehmet Karacakale'nin gazdan etkilendiğini, polisin CHP Mamak Belediye Meclis Üyesi 60 yaşındaki Durmuş Özcan'a kafa attığını söyledi. Karahan "Burada zarar görmeyen esnaf yok" derken, Özcan Doğan ise çok sayıda gaz ve plastik mermi kullanıldığını belirterek, mermiyle gözünden yaralandığını söyledi.
Aynı sokakta evi bulunan Gül Çümen ise, evinin camının gaz kapsülüyle kırıldığını belirterek, "Bizim sokakta birçok evin camı bu şekilde kırık. Kızım panik atak hastası bir hafta boyunca ne zaman ses gelse koridora kaçıyoruz. Karakola gittiğimde bu konuda bir şey yapamayız dediler. Komiser tutanak tutsak bile bir sonuç alınamayacağını söyledi, ben de tutanak bile tutturmadan geri döndüm" dedi.

"ALEVİ SÜNNİ OLAYI DEĞİL"
Tuzluçayır Mahallesi Muhtarı ise Tuzluçayır’ın büyük çoğunluğunu Alevi vatandaşların oluşturduğu, buradaki insanların mezheplerinden dolayı kendilerini ezilmiş ve ayrımcılığa uğramış olarak gördüğünü belirterek olayların Alevi-Sünni olayı olamadığını belirtti.

BAŞBAKANI PROTESTO EDEN ODTÜ'LÜLERE BİR DE ÖRGÜT DAVASI - SU ISITICISI VE VİZE SORULARI ÖRGÜT DELİLİ OLDU

Göktürk-2 Uydusu'nun fırlatılmasıyla ilgili ODTÜ'de düzenlenen törene Başbakan Erdoğan'ın katılmasını protesto eden öğrencilere örgüt üyeliğinden dava açıldı. Suça delil olarak da şüpheli öğrencilerin evlerinden çıkan vize soruları, üzerinde "2 adet Megafon 1 adet Su Isıtıcısı" yazılı renkli not kağıdı, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya resim ve broşürleri gösterildi.

ODTÜ'de 18 Aralık Göktürk-2 Uydusu'nun Çin'den uzaya fırlatılmasıyla ilgili düzenlenen törene Başbakan Tayyip Erdoğan'ın katılması öğrencileri ayağa kaldırmıştı. Saatlerce süren eylemde polis sayısız gaz bombası atmış, öğrenciler kampüs içinde barikatlar kurmuştu. Olaylarla ilgili Ankara Terörle Mücadele Savcılığının yürüttüğü soruşturma tamamlandı. Savcılık, 11 öğrenci hakkında "Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işlemek sureti ile örgüte üye olmak, görevli memuru kasten yaralama, kamu malına zarar verme, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet, kamu görevlisine karşı görevini yaptırmamak için direnme" suçlarından iddianamede hazırladı.

42 YIL HAPİS
11 öğrenci hakkında 12 yıl 5 aydan  42 yıl 3 aya kadar hapis cezası istenen iddianame Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 47 sayfalık iddianamede, 17 polisin yanı sıra ODTÜ Mühendislik Dekanlığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü mağdur/müşteki olarak yer aldı.

DELİL: SU ISITICISI YAZAN  KAĞIT
Şüpheli öğrencilerin evlerinde yapılan arama sırasında el konulan Mahir Çayan Teorik Yazılar isimli kitap, Tekel Direnişi Dersleri 2010 isimli kitap ve dergiler "delil" olarak iddianamede yer  alırken bir öğrencinin evinden çıkan "2 adet Megafon" ibaresi ile başlayan, "1 adet Su Isıtıcısı" ile biten sarı renkli not kağıdı ve  “2012-2013 Eğitim Öğretim yılı Savaş Dönemi Vize Sınav soruları” başlıklı doküman suçlamalara delil oldu. Bunların yanı sıra şüpheli öğrencilerin daha önceki yıllarda katıldıkları "Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim istiyoruz" eylemi, Ulaşım zammı protestosu, Hopa eylemi, “2.Öğretim Harçları Kaldırılsın" eylemi, Sivas olayları davasında zaman aşımı kararını protesto etmek gibi eylemler de iddianamede tek tek yazıldı.

SAVCININ "DELİL" YORUMU
Hemen hemen her iddianamede olduğu gibi öğrencilerin evlerinde olan İbrahim Kaypakkaya, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan'ın resimlerinin bulunduğu afiş, "Kendimi Türkiye’nin Bağımsızlığına Armağan Etmekten Onur Duyuyorum Deniz Gezmiş" ibareli ve imzalı Deniz Geziş'in posteri iddianame delil oldu.
Tüm bu deliller  "terör örgülerinin fikir ve görüşleri doğrultusunda yayın yaptığı değerlendirilen yayınlar" oldukları iddia edildi ve şöyle denildi:
"Terör örgütlerinin mensupları yada kurucuları ile ilgili resim, fotoğraf ve flamalar, broşürler, olay tarihinde cebir şiddet eylemlerindeki ısrar, eylemlerindeki süreklilik ve çeşitlilik, eylemler sırasında yüzlerini fular ve bez ile kapatmış olmaları, eğitim gördükleri kurum olan ODTÜ binası ve eklentilerine vermiş oldukları zarar birlikte değerlendirildiğinde; şüphelilerin; eyleme terör örgütlerinin ideolojileri doğrultusunda katılarak terörün tanımada yer alan şiddet eylemleri içerisinde yer aldıkları, kamu düzenini bozdukları, terör örgütlerinin gösterisine dönüştürülen bu eylemlere terör örgütlerinin talimatları ile terör örgütlerinin hedef ve stratejileri doğrultusunda bilerek ve isteyerek katıldıkları, demokratik gösteri yapmak ve açıklama haklarını kullanmak yerine öğrenim gördükleri üniversite binası ve eklentilerine zarar verdikleri, güvenlik görevlilerine saldırdıkları, izinsiz gösteri yaparak güvenlik görevlilerine direndikleri, ODTÜ yerleşkesinde terör ve kaos ortamı oluşturdukları değerlendirilmiştir.”

İSTİHBARAT TOPLANMIŞ
İddianamede düzenlenen programdan önce istihbarat çalışması yapıldığı belirtilerek "sol/bölücü terör örgütlerinin gençlik yapılanmalarında faaliyet gösteren şahısların yer aldığı Marksist-Leninist, Bölücü/Ayrılıkçı görüşe müzahir kitle tarafından ODTÜ içerisinde toplanılarak TÜBİTAK Uzay Araştırma Merkezine giderek törene katılan Başbakan diğer protokol üyelerinin protesto edileceğinin duyumunu alan güvenlik güçlerinin gerekli önlemleri aldıkları" belirtildi.

"UYARI YAPILMADI"
İddianamede "Güvenlik görevlilerinin tedbir aldığını gören şüphelilerinin sırt çantalarından çıkarttıkları yanıcı ve yakıcı maddeler, soda şişeleri, taşlar, havai fişekler, sapanlar ve sopalarla saldırıya geçtikleri" iddia edildi. Ancak öğrenciler iddianamede yer alan savunmalarında, "kendilerinin TÜBİTAK binasına inen yokuşa geldiğimizde polis barikatını gördüklerini ve aralarında az bir mesafe kaldığında "ikaz yapılmadan" biber gazı ve su sıkılmaya başlandığını" söyledi.

BARIŞ BARIŞIK'TAN BAHSEDİLMEDİ
Çıkan olaylar ve atılanlar nedeniyle müşteki/mağdurlar olan polislerin "basit tıbbi müdahale ile iyileşebilir" şekilde yaralandıkları belirtilen iddianamede, polisin attığı gaz fişeğiyle başından yaralanan ve beyin kanaması geçirdiği için günlerce yoğun bakımda kalan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Barış Barışık'tan bahsedilmemesi dikkat çekti.  
(Çınar ÖZER)

"GEZİ SAVCISI" GİBİ - 5 İDDİANAME 1 SAVCI

Gezi eylemlerinde gözaltına alınanlar için savcı Ahmet Cemal Gürgen tarafından hazırlanan 5 iddianameden 4'ünün aynı gün, birinin ise bir gün sonra hazırlandığı ortaya çıktı. Sadece olayın anlatıldığı paragrafın farklı olduğu iddianamelerde istenilen cezalara kadar her satırın aynı olması dikkat çekti.

Ankara'da yaklaşık iki ay süren Gezi eylemleri sırasında çok sayıda kişi gözaltına alındı. Kimi Emniyetteki ifadelerinin ardından bırakılırken kimisi savcılığa hatta tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Haklarında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yasasına Muhalefet suçundan soruşturma başlatılan kişiler için de ayrı ayrı iddianameler hazırladı.

1 GÜNDE 4 İDDİANAME
Bu iddianamelerden 5'i Savcı Ahmet Cemal Gürgen tarafından hazırladı. Savcı Gürgen'in, ikisinin 3'er, ikisinin 1'er ve birinin 2 şüphelisi olan iddianameleri 30 Temmuz'da yazdığı, tek şüphelisi olan başka bir iddianameyi ise ertesi gün yazdığı ortaya çıktı. Farklı günlerde yapılan eylemler için hazırlanan iddianamelerde, olayın anlatıldığı bölüm hariç Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden ve yasalardan verilen örneklerden istenilen cezalara kadar tüm satırların aynı olması dikkat çekti.

ETHEM'İN ANMASI İDDİANAMEDE
İddianamelerde, şüphelilerin gözaltına alındıkları gün Ankara'da yapılan eylemler anlatıldı. Ancak şüphelilerin bu eylemlere katılıp katılmadıkları belirtilmedi.
Murat T., Volkan A., Sertay K. hakkında hazırlanan iddianamede, 19 Haziran'da gezi eylemeleri sırasında başından polis kurşunuyla vurulan Ethem Sarısülük'ün vurulduğu yerde yapılan anma yazılarak şöyle denildi:
"Sarısülük'ün vurulduğu yere geldikleri, buraya karanfil, sigara, çakmak bıraktıktan sonra mum yaktıkları, gece saat 23:15'te 200 kişiye ulaştıkları, sonra yolu trafiğe kapatmaları nedeniyle kolluk güçlerince gün boyu yapılan ikazların sonuncusu olarak 'dağılın' ikazı yapıldığı, şüphelilerin dağılmadıkları ve mukavemet etmeleri üzerine haklarında yakalama işlemi yapıldığı belirlenmiştir."
İddianamede, şüphelilerin bu grubun içerinde olduğu yazılırken, "Kenndy Caddesi'nde yapılan eylemde gözaltına alındıklarının" belirtilmesi ise dikkat çekti. Ayrıca şüphelilerin güvenlik güçlerine "cebir ve şiddet" kullanmaksızın direndikleri belirtildi.
Yılmaz A. hakkında da aynı gün hazırlanan iddianamede, 29 Haziran günü yine Sarısülük'ün vurulduğu yerde anma yapıldığı anlatıldı ve Yılmaz A'nın akşam saatlerinde Dikmen'de yapılan eylemde gözaltına alındığı belirtildi.

"ŞİŞE ATILMASIN DİYE UYARIYORDUM"
İddianamede şüphelilerin savunmalarına da yer verildi. Volkan A. "polise cam şişe atılması üzerine gruba bu şekilde davranmamaları için uyarıda bulunurken gözaltına alındığını" söylerken, Murat T. ise "göstericileri polise yönelik eylemleri nedeniyle uyardığı sırada gözaltına alındığını" belirtti. Yılmaz A.'nın ise "Olayları merak ederek seyretmeye başladım. TOMA'nın müdahale etmesi sonucu içinde güneş gözlüğümün bulunduğu poşeti kaybettim. Gözlüğü bulmak için olay yerine geri döndüm. Çöp konteynırına yönelik çabam, gözlüğü kaybetmemin verdiği sinirlilikten kaynaklanıyordu" dedi.

DENİZ GÖZLÜĞÜYLE DİRENDİ
13 Temmuz'da Kenndy Caddesi'nde yapılan eylemde gözaltına alınan Cem A. için hazırlanan iddianamede, polislerin "orantılı güç kullanarak" gruba müdahale ettiği müdahale sırasında Cem A.'nın "elinde inşaat eldiveni, yüzünde gaz maskesi ve deniz gözlüğü bulunduğu halde direnmeye devam etmesi" üzerine yakalandığı ve emniyete götürüldüğü iddia edildi. Cem A. ise savunmasında, "barışçıl bir amaçla toplanma hakkını kullanmak için orada olduğunu, yolu kesmediğini sokak köşesinde beklerken gözaltına alındığını" söyledi.

3 YIL HAPİS
İddianamelerin hepsinde şüpheliler için "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşüne Muhalefet" suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istenirken, soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki giderlerin de şüphelilere yüklenmesi istendi.  İddianameler 6., 2. 19. ve 13. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Gezi sanıkları önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.



LİSELİLERİN "AMPUL TAYYİP" SLOGANINA CEZA

Giresun  1. Sulh Ceza Mahkemesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhine, AKP'nin ambleminde yer alan "ampul" kelimesine gönderme yaparak "Ampul Tayyip" diye slogan atan 7 liseli çocuğa 4 bin 700 TL ile 9 bin 400 TL arasında değişen para cezaları verdi. Savcının çocukların "Dünya yerinden oynar, Meclis'ten adam çıksa" sloganı için de dava açmak istediği, ancak Adalet Bakanlığı'nın soruşturma izni vermemesi üzerine dava açamadığı da ortaya çıktı.

BAKAN ERGİN: "ELEŞTİRİ SUÇ OLMAZ"
Giresun'da Liseli Genç Umut üyeleri, 2 Ocak 2011'de oynadıkları bir piyesle eğitim sistemini protesto ederken Başbakan Erdoğan aleyhinde slogan atılması üzerine savcılık soruşturma başlatıldı. Bu eylemle ilgili olarak savcılığın bildirimi üzerine, Başbakan Erdoğan da avukatları aracılığıyla soruşturmanın şikayet olmadan da yürütülmesi gerektiği yönünde cevap verdiği belirtildi.
Savcı "Dünya yerinden oynar Meclis'te adam çıksa" sloganı atan 18 yaşından küçük 7 öğrenci hakkında TCK'nın 301. maddesinden soruşturma açmak için de Adalet Bakanlığı'ndan soruşturma izni istedi. Ancak Bakan Sadullah Ergin imzalı yanıtta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne atıfta bulunularak "Eleştiri hakkı ifade özgürlüğünün doğal bir parçasıdır. Kişilerin bu hakkı kullanmaları sonucu ortaya koydukları düşünceler suç oluşturmaz. Yargıtay ve AİHM kararlarında da belirtildiği üzere ağır sert veya incitici nitelikte de olsa eleştiri hakkı kullanıldığında kişiye yaptırım uygulanmaz. Bu husus çoğulcu demokrasilerin vazgeçilmez bir unsurudur" denilerek soruşturma izni talebi reddedildi.

SAVCIDAN AMPUL TANIMI
Savcı Şinoforoğlu'nun 8 Ekim 2012 hazırladığı iddianamede çocukların iki ayrı yürüyüşte içinde "ampul Tayyip" ifadesi geçen sloganlar attıkları belirtildi. İddianamede "Başbakan Erdoğan aleyhine atılan ve halk arasında özellikle bazı kesimler tarafından argo olarak 'başı bedeninden büyük olan insan, beceriksiz, ahmak, çağın gerisinde kalmış, yobaz insan' gibi anlamlarda kullanılabilen 'ampul' sloganıyla diğer bazı sloganlar müştekinin onur, şeref ve saygınlığına saldırı mahiyetindedir" denildi.

AĞIR PARA CEZALARI
İddianamede çocukların "kamu  görevlisine  görevinden dolayı  hakaret  suçu" işledikleri belirtilerek U.E.H, U.Ö, F.Y, E.B hakkında 2 yıl 4 aydan 4 yıl 8 aya, diğer 3 çocuk için ise 1 yıl 2 aydan 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası istendi. Giresun 1. Sulh Ceza Mahkemesinde görülen davada sanık çocuklar için istenen hapis cezası günlüğü 20 TL'den para cezasına çevrildi ve çocuklara 4 bin 700 TL ve 9 bin 400 TL arası para cezası verildi. Cezalar ertelenmedi
(Çınar ÖZER)

İZMİR SAVCISI GEZİ'DEKİ DIŞ MİHRAKLARI BULMUŞ!

İzmir'deki Gezi eylemlerine katıldıkları için 8 kişi hakkında TKP/ML örgütüne üye oldukları iddiasıyla dava açıldı. 4 klasörden oluşan dava dosyasında suçlamalara dayanak olarak "polisin "sakıncalı" bulduğu kitap veya dergiler, araçları ya da dükkanları eylemler sırasında zarara uğrayan kişilerin ve yaralandıklarını belirten polislerin ifadeleri gösterildi. Ancak müşteki ifadelerinde sanıkları tanımlayacak herhangi bir anlatım olmaması dikkat çekti.

YUNANİSTAN - GEZİ BAĞLANTISI
Bunların yanı sıra bazı sol grupların internet sitelerindeki açıklamaları da konulduğu dava dosyalarında, www.kaypakkayahaber.com sitesinde 3 Haziran 2013'te "Militan Türkiye halkı ile dayanışmaya. Türk devletini kitlesel lanetlemeye" başlığı altında Yunanistan Komünist Partis'nin yayınladığı çağrı metninin olması dikkat çekti. Sanıklara emniyetteki ifadeleri sırasında, Yunanistan Komünist Partisi'nin, Yunanistan halkını, "Türkiye halkının mücadelesi ile dayanışmaya çağırdığı" açıklamasının yayınladığı belirtilerek, "eylemlere katılma kararını bu çarılar doğrultusunda alıp almadıkları" soruldu.

DENİZ GEZMİŞ ANMASI DA DOSYADA
Dosyada ayrıca sanıkların Gezi eylemleri dışında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnana, Yusuf Aslan ve İbrahim Kaypakkaya amasına katıldıkları sırada çekilen fotoğrafları da yer aldı. Emniyette katıldıkları anmalarda soruldu.  Ev araması sırasında el konulan Karl Marx'ın Komünist Manifesto, Nihat Behram'ın Bir Komünistin Biyografisi, Marksist Felsefenin Temelleri isimli kitaplar dava dosyasında delil olarak görülürken, sanıkların telefonlarının dinlendiği ancak suç unsuruna rastlanamadığı için kayıtların imha edildiğinin belirtildiği belgelerin de dosyada olması dikkat çekti.

"YANIMDA ÇOCUKLARIM VARDI"
Davanın sanıkları herhangi bir örgütün emir veya talimatıyla eylemlere katılmadıklarını demokratik haklarını kullandıklarını, polise taş atmadıklarını belirtti. Sanıklardan Erhan İnal ise hakimlik sorgusunda şu ifadeyi verdi:
"Demokratik hakkımı kullanmak için protestolara katıldım. Kimseden de talimat almadım. Ben 3 ve 5 yaşındaki iki kızımla birlikte protestolara katıldım. Dolayısıyla güvenlik görevlilerine direnmek gibi bir eylemin içerisine girmem mümkün değil. Protestolar bittikten sonra herhangi bir eyleme katılmadan evime döndüm. Gözaltına alındıktan sonra bana yüzü kapalı bir kişinin fotoğrafını gösterdiler. Ama fotoğraftaki kişi ben değilim."
(Çınar ÖZER)

GEZİ'DE TERÖRİST OLMAK ÇOK KOLAY - İZMİR SAVCISINDAN SKANDAL GEZİ İDDİANAMESİ

İzmir'deki Gezi eylemlerine katıldıkları için haklarında dava açılan 15 kişiyle ilgili düzenlenen 3 ayrı iddianamede sanıklara yöneltilen "terörist" suçlamasının dayanağını, "terör örgütlerinin" internetteki açıklamaları ve polisin "sakıncalı" bulduğu kitap veya dergiler olduğu ortaya çıktı.

İzmir'de Terörle Mücadele Kanunu ile görevli Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma sonunda 15 kişi gözaltına alınmış, 14'ü tutuklanmıştı. Başsavcılık 8 kişiye TKP/ML - Konferans, 5 kişiye MKP ve 2 kişiye DSİH örgütleri adına faaliyet gösterdikleri iddiasıyla dava açtı. Bu davalarda yargılanan tutuklu sanıklar 10 Eylül'de duruşmaya çıkacak.

TIPKI BASIM 3 İDDİANAME
Farklı örgütler ve sanıklar hakkındaki 3 ayrı iddianamenin, sanıkların adına faaliyet gösterdikleri iddia edilen örgütle ilgili tarihçe kısmı ve sanıkların "eylemleri" dışındaki değerlendirme kısımlarının aynı olması dikkat çekti. Bir suikaste kurban giden Prof. Ahmet Taner Kışlalı'nın Siyaset Bilimi kitabından Terörizmin amacı ve yöntemleri üzerine kısa değerlendirmeler yapılan iddianamelerde "sol terör örgütleri" başlığı altında da Türkiye sol hareketinin önde gelen teorisyenlerinin ve fraksiyonların tarihçesine yer  verildi. Gezi eylemleri ile terörizmin ilişkilendirildiği bölüm de bütün iddianamelerde yer aldı.
İddianamelerde, Gezi eylemine katılan sanıklara yöneltilen "terör" suçlamasının dayanağı ise şöyle oluşturuldu:
Savcılık, örgütlerin internet sitelerinde Gezi eylemlerini öven ve katılma çağrısı yapan genel açıklamalarını uzun uzun iddianameye aldı. Ardından sanıkların Gezi eylemlerinde taşıdıkları flama, pankart veya attıkları sloganlar ile evlerinde bulunan ve hiçbiri yasaklanmamış dergi ve kitapları sıraladı. Böylece sanıklar hakkında, hiçbir terör örgütü ile somut bağları tespit edilmemesine rağmen "örgüt adına faaliyet gösterme suçlamasıyla" ağır cezalar istendi.

TAŞ, SİLAH SAYILDI
"2911 Sayılı Yasaya Muhallefet. Görevi Yaptırmamak İçin Direnme ve Terör Örgütü Üyesi Olmamakla Birlikte Terör Örgütü Adına Suç İşlemek’ iddiasıyla suçlanan sanıklarla ilgili iddianamelerde yüzleri tanınmayacak şekilde kapalı olan ve şüphelilere ait oldukları iddia edilen fotoğraflardaki şahısların ellerindeki taşlar silah sayıldı.
Şakran Cezaevinde 8 gardiyan tarafından çıplak aranan Elif Kaya ve yine Gezi olayları nedeniyle tutuklu bulunan abisi İbrahim Kaya'nın da şüpheliler arasında yer aldığı 8 sanık hakkındaki iddianamede şu ifade kullanıldı:
"Taksim Gezi Parkı eylemlerine katıldığı, kanuna aykırı gösteri yürüyüşüne katılan şüphelinin güvenlik güçlerinin dağılın ihtarına rağmen dağılmadığı gibi eline taş alarak güvenlik güçlerine attığı, bu suretle üzerine atılı kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerine silahla katılarak, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar etme, birden fazla kişi tarafından görevi yaptırmamak için zincirleme etkin direnme ve silahlı terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçlarını işlediği toplanan deliller ve tüm evrak kapsamından anlaşılmıştır."

DUVAR YAZISIYLA SOSYALİZM GELECEKMİŞ!
İddianamede eylemler sırasında duvarlara yazılan "Tek yol devrim" ile ilgili "Tek yol devrim ibaresini kullanarak mevcut anayasal düzeni yıkarak yerine sosyalist bir düzen kurma içerisinde oldukları ve şiddet ve diğer terör yöntemlerine başvurmayı teşvik eder mahiyette terör örgütünün propagandasını yaptıkları"  iddia edilerek şöyle denildi:  
- Taraftar grupları tarafından kullanılan anarşist ibareli yazılamalar ile taraftar gruplarının eylem içerisinde aktif hale getirildiği, halkı isyana teşvik ettikleri
- Güvenlik güçleri ile vatandaşlarımız arasında güvensizlik ortamı sağlanarak, yapılan eylemleri halk ayaklanması gibi göstererek meşrulaştırma çabası içerisinde oldukları
- Ülkemizi dünya kamuoyu önünde ekonomik, siyasi,  kültürel açıdan zor duruma sokarak, istikrarsızlık, kargaşa ve yönetim zafiyeti oluşturmayı amaçladıkları anlaşılmaktadır.
- İncelenen video ve fotoğraflarda sinkaflı kelimeler kullanılarak yazılamaların yapıldığı, Başbakanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan ve eşine yönelik küfür içerikli yazılamalar yapılarak hakaret edildiği tespit edilmiştir.

GEZİ'NİN DELİLİ; KOMÜNİST MANİFESTO
Şüphelilerin katıldıkları diğer eylemelerin de iddianamede yer alması dikkat çekti.  Bazı şüphelilerin Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve İbrahim Kaypakkaya'nın anmalarına  katılmaları, iddianamede yer aldı.  Ev araması sırasında el konulan Karl Marx'ın Komünist Manifesto Türk Solu gazetesi ve Yeni Demokrat Gençlik dergileri, suçlamalara "delil" gösterildi.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının anmalarına katıldığı belirtilen şüphelilerden biri de Elif Kaya. Elif Kaya ve abisi İbrahim Kaya'nın evlerinde yapılan aramada el konulan Nihat Behram'ın Bir Komünistin Biyografisi İbrahim Kaypakkaya ile Marksist Felsefenin Temelleri isimli kitaplar da haklarında "delil" olarak gösterildi.

5 GÜNDE 393 KİŞİ
Olaylar sırasında 1'i ağır 64 polisin yaralandığı belirtilerek, "Facebook ve Twitter isimli sosyal medya üzerinden örgütlenen bazı sivil toplum kuruluşlarına mensup şahıslar tarafından İstanbul/Taksim Gezi Parkı'nda yapılan düzenlemeyi ve burada bekleme eylemi yapan gruba yapılan müdahaleyi protesto etmek amacıyla 31 Mayıs Cuma günü ilimiz genelinde başlayan olaylarda, çok sayıda güvenlik görevlisinin yaralandığı, polis araçlarının zarar gördüğü, AKP ilçe binasına saldırı yapıldığı, bankalar, dershaneler ve iş yerleri yağmalanarak zarar verildiği tespit edilmiştir" denildi.  İddianamede eyleme katılan ve yaralanan vatandaşlardan bahsedilmezken sadece 5 günde 393 kişinin gözaltına alındığına yer verildi.
(Çınar ÖZER)






GEZİ TUTUKLUSU ELİF KAYA'YA YAPILAN ARAMA İŞKENCESİ BİTMİYOR - ŞİMDİ DE TACİZ VE "ÇIPLAK ARAMA" TEHDİDİ

Şakran Kadın Cezaevi'ne girişi sırasında yapılamak istenen çıplak aramaya karşı geldiği için 1 ay görüş yasağı getirilen Gezi tutuklusu Elif Kaya'ya bu sefer de avukat görüşüne giderken yapılan aramaya karşı geldiği gerekçesiyle 1 ay görüş yasağı cezası verildi. Kaya, "Elle yapılan kaba arama taciz boyutuna varınca kendimi aratmak istemedim" dedi ama kadın hakim Nimet Özkavalcı, "Kaya'nın üst aramasına izin vermediği hususunda hakimliğimizde tam bir vicdani kanaat oluşmuştur" diyerek cezayı onadı.

Gezi eylemlerine katıldığı için Şakran Kadın Cezaevi'nde tutuklu bulunan üniversite öğrencisi 22 yaşındaki Elif Kaya gardiyanlar tarafından çıplak aramaya zorlandığını söylemiş VATAN'ın yayınladığı görüntülerde de Kaya'yı 8 gardiyanın aradığı ve arama odasından elinde iç çamaşırıyla çıktığı görülmüştü. Kaya'ya "arama direndiği" için de 1 ay görüş yasağı verilmişti.

ÜST ARAMA TACİZE DÖNÜŞTÜ
Tüm bunlar yaşanırken 6 Ağustos günü başka bir arama skandalı ortaya atıldı. İddiaya göre Kaya, avukatıyla görüşmek için koğuştan çıktı. Görüş öncesi arama yapacaklarını belirten gardiyanlar elle kaba arama yaparken Kaya'yı taciz etmeye başladı, "Aramanın nasıl yapıldığını öğrenmişsindir" gibi çıplak arama imasında bulunan sözler söyledi. Bu nedenle kendini aratmak istemeyen Kaya avukatıyla görüştürülmedi. Avukatı Ali Aydın'a da, "Elif Kaya görüşe gelmek istemiyor" dendi. Bunun üzerine Aydın, avukat görüş odasından çıkarak infaz koruma memurlarına yetkili biriyle görüşmek istediğini söyledi. Daha sonra memurlar bir yetkilinin ikna etmek için Kaya'nın yanına gittiği söyledi. Ardından da "Tamam görüşebilirsiniz" denilerek avukatı ve Kaya'yı görüş odasına aldılar.

"KABA ARAMAYA DEĞİL TACİZE KARŞI ÇIKTIM"
Bu olayla ilgi cezaevi yönetimi Kaya'ya ikinci bir soruşturma açtı ve aramaya direndiği gerekçesiyle 1 ay görüş cezası verdi. Avukatların itirazı üzerine disiplin cezası mahkemeye taşındı. Kaya mahkemede verdiği ifadesinde önce elle kaba arama yapılmaya başlandığını ve bu duruma karşı çıkmadığını belirterek, "Gardiyan aramayı tacize varacak boyuta taşıyınca ve vücudumun her yerine eliyle dokununca ben de buna izin vermek istemedim. Eğer sutyenimin içinde bir şey olduğunu düşünüyorsa göğüslerimi ellemeden sutyeni kaldırdığı zaman içindeki nesne düşecektir. Ancak gardiyan böyle yapmayıp vücudumun her yerini ellemiştir. Ben de bunun üzerine memurun omuzlarına dokunarak 'Böyle bir şeye hakkında yok bu taciz olur' dedim. Memur da bana 'Sen sus biz sizin nerelerinize ne sokuşturduğunuzu biliyoruz' dedi. Sonra arama yapmaya izin vermediğimi söyleyerek beni tekrar koğuşa geri gönderdiler" dedi.

"TACİZ ETMEDİKLERİNİ İSPAT ETSİNLER"
Kaya'nın diğer avukatı Gül Kireçkaya da Gezi eyleminde tutuklanan erkeklerin cezaevinde elle dokunmadan, alt çamaşırları çıkartılmadan arandığını ancak Şakran Kadın Cezaevi'nde bunun uygulanmadığını belirtti. Tüm cezaevlerindeki arama uygulamalarının aynı olması gerektiğini söyleyen Kireçkaya, "3 infaz koruma memurunun tuttuğu tutanakla Elif Kaya'ya disiplin cezası verildi. Taciz konusunda mağdurun beyanı esastır. Mağdur orada tek başınadır ve bunun ispatını yapamaz. Taciz etmediklerini memurların ispat etmesi gerekir. Onlarda ispat edemedi" dedi.

KADIN HAKİMDEN CEZA
Hakim Nimet Özkavalcı ise Kaya'ya verilen 1 ay görüş yasağı cezasını onadı. Özkavalcı verdiği kararın gerekçesinde elle aramanın dışında dedektörle de arama yapılabileceğini ancak her memura dedektör vermenin mümkün olmadığını bu nedenle elle arama yapılmasının normal olduğunu belirtti. Kaya'nın elle ara başladığında kendisini geriye çektiğini ve ellerini öne uzatarak aramaya engel olduğunu belirten hakim "Kaya'nın avukat görüşüne giderken yapılması zorunlu olan üst aramasına izin vermediği hususunda hakimliğimizde tam bir vicdani kanaat oluşmuştur" dedi.
(Çınar ÖZER)

ELİF KAYAYI "ÇIPLAK ARAYAN" GARDİYANLARIN İFADELERİ GÖRÜNTÜLERLE TUTMADI

Şakran Kadın Cezaevi'ne girişi sırasında yapılamak istenen çıplak aramaya karşı geldiği için 1 ay görüş yasağı verilen Gezi tutuklusu Elif  Kaya'nın, cezasıyla ilgili görülen duruşmada Kaya'yı arayan gardiyanlar "tanık" sıfatıyla ifade verdi. Gardiyanlar Kaya'yı çıplak aramadıklarını, sutyeninde metal olduğunu için çıkartmasını istediklerini iddia etti. Bir gardiyan Kaya'yı "2 kişi aradık" derken, başka bir gardiyan odaya başkalarının da girdiğini ve Kaya'yı tuttuklarını iddia etti. Görüntülerde arama odasına 8 gardiyanın girdiği görülmüş, Kaya'nın sutyeninin de x-ray'den geçirildiği görülmemişti. Öte yandan cezaevinin 2. Müdür Tuğba Yıldız'ın görev yerinin değiştirildiği, Ankara Çocuk Eğitim Evi'ne atandığı ortaya çıktı.

Çıplak arandığını söyleyen ve buna direndiği için 1 ay görüş yasağı cezası alan Gezi tutuklusu Elif Kaya'nın, avukatların itiraz etmeleri sonucu verilen ceza mahkemeye taşınmıştı. Önceki gün 6. celsesi görülen duruşmada Kaya'yı arayan gardiyanlar "tanık" sıfatıyla ifade verdi.

ÇELİŞEN İFADELER
Vardiya sorumlusu Mesude Kalın ifadesinde şunları iddia etti:
"Arkadaşım el ile arama yaparken Kaya'nın sutyeninde metal olduğunu söyledi. Çıkarmasını söyledik. 'Ben çıkartmıyorum siz çıkartın, sizin işiniz' dedi. Kopçasını çıkardık. Kaya'da askısını çıkartarak 'alın' diye fırlattı. X-ray'den geçirmek için sutyeni hırkasına sarmak istedik. Hırkasını istedik. Sutyeni x-ray'den geçirdik ve metal olduğunu gördük. Metal kısmını çıkardık. Sutyeni hırkasının içine sarıverdik. O da hırkasını giydi ama sutyenini giymedi. Dışarıda eşyalarının olduğu poşete koydu."
Aramayı Şerife Kalay ve kendisinin yaptığını söyleyen Kalın, Kaya'nın devamlı bağırdığını, bu nedenle cezaevi 2. Müdürü Tuğba Yıldız'ın odaya bir gardiyan daha gönderdiğini, gardiyanın da daha sonra durumu Yıldız'a anlatmak için dışarı çıktığını söyledi.
Kalın, avukatların aramayı nasıl yaptıklarını sorması üzerine ise, ilk ifadesiyle çelişen ifade verdi. Kalın, Kaya'nın önce x-ray cihazından geçirildiğini, cihaz sinyal verdiği için üst aramasında sutyeninde metal olduğunu anladıklarını söyledi. Bağırışmalar nedeniyle başka memurların da olay yerine geldiğini söyleyen Kalın, memurların odaya girmediğini iddia etti.

"KENDİNİ DUVARLARA VURDU"
Mahkum kabul görevlisi Şerife Kalay ise ifadesinde Kaya'nın sürekli "İşkenceciler" diye bağırdığını ve kendisini "duvarlara vurduğunu" iddia etti. "Sağa sola vurup kendisini yaralamaması için tuttuk" diyen Kalay, "El aramamızı yaptık. Sutyeninde balen olduğunu ve metal olduğunu tespit ettik. Çıkarmasını istedik. 'Bu sizin göreviniz' dedi. Biz de hırkasını çıkardık. Tişörtünün üzerinden vücuduna dokunmadan sutyeni çıkarmasını sağladık" dedi. Kalay, Kaya'nın bağırması ve kendisini sağa sola çarpması nedeniyle Yıldız'ın talimatıyla başka kişilerin Kaya'yı "tutmak" için içeri girdiklerini de söyledi.

ÇELİŞKİYİ HAKİM DE FARK ETTİ

Gardiyanların ifadelerindeki çelişkiler nedeniyle Hakim Nimet Özkavalcı, Kalın'ı tekrar huzura aldı. İfadelerdeki çelişkiyi soran hakime Kalın şu yanıtı verdi:
"Kalay'ın anlattıkları doğrudur. Ben aramayı ikimizin yaptığını söyledim. Yoksa Kaya sağa sola savrulduğu için müdüre hanım kendisine zarar vermesin diye bir kaç arkadaşı Kaya'yı tutması için odaya yolladı."

GÖRÜNTÜLER BAŞKA SÖYLÜYOR
Daha önce VATAN'ın ortaya çıkardığı cezaevinin güvenlik kamerasına ise olay şöyle yansımıştı:
- 03:58'de Elif Kaya mahkum kabul odasından çıkıyor ve yan odaya, yani üst arasının yapılacağı odaya alınıyor. Kaya odaya yanında herhangi bir gardiyan yokken tek başına giriyor. Bu sırada odaya 3 gardiyan giriyor. Bir dakika sonra da başka bir gardiyan odaya giriyor.
- 04:06'da odadan 2 gardiyan çıkıyor. Sonra diğer iki gardiyan kapının önüne çıkıyor. Kaya ise 17 dakika odada kalıyor ve tekrar mahkum kabul odasına alınıyor. Daha sonra 2. Müdür Tuğba Yılmaz geliyor. Kaya elleri arkadan tutularak arama odasına tekrar alınıyor.
- 04:46'da arama odasından elinde sutyeniyle çıkan Kaya, gardiyanların getirdiği poşete sutyenini koyduktan sonra x-ray cihazından geçiyor. Daha sonra gardiyanlar sutyenin içinde olduğu poşeti x-ray cihazından geçiriyor.

GÖREV YERİ DEĞİŞTİ
Cezaevinde Kaya hakkında açılan disiplin soruşturmasında ifadesi alınan Müdür Yıldız'ın ise görev yerinin değiştirildiği, Ankara Çocuk Eğitim Evi'ne atandığı ortaya çıktı. Mahkeme Yıldız'ın dinlenmesinin duruşmaya yenilik getirmeyeceği, aksine uzatacağı gerekçesiyle dinlenmesinden vazgeçilmesine karar verdi. Kaya'nın avukatları da tanık beyanlarını kabul etmediklerini, çünkü gardiyanların "olayın failleri" olduğunu söyledi.
(Çınar ÖZER)

12 Ekim 2013 Cumartesi

"ÇIPLAK ARAMA" SAVUNMASINDA KES-KOPYALA-YAPIŞTIR İFADELER

Şakran Kadın Cezaevindeki Gezi tutuklusu Elif Kaya hakkında aramaya karşı geldiği için açılan disiplin soruşturması kapsamında kurumun ikinci müdürü Tuğba Yıldız "Kaya'ya az sayıda memurla aramanın vücut teması olmadan yapılacağını söyledim" şeklinde ifade verdi. Kaya'nın avukatı Ali Aydın ise "Bu zaten çıplak arama ya da ince arama dediğimiz aramanın tanımıdır" dedi.

Şakran Kadın Cezaevinde 8 gardiyan tarafından aranan ve arama odasından elinde iç çamaşırıyla çıkan Gezi tutuklusu Elif Kaya'ya "aramaya direndiği" için "1 ay görüş kısıtlılığı" cezası verilmişti. VATAN açılan disiplin soruşturması kapsamında kurumun 2. Müdür Tuğba Yıldız, Vardiya Sorumlusu İnfaz Koruma Memuru Mesudiye Kalın ve İnfaz Koruma Memuru Şerife Kalay'ın verdiği ifadelere ulaştı.

"VÜCUDA DOKUNMADAN ARAMA"
Yıldız İzmir Kadın Kapalı Ceza İnfaz Koruma Müdürlüğü'ne verdiği ifadesinde Kaya'nın kendisini aratmak istemediğini vardiya sorumlusundan öğrenince cezaevine gittiğini ve Kaya ile konuştuğunu ancak Kaya'nın üst araması yaptırmadığını ve "Çıplak aramanın insanlık onuruna aykırı olduğunu" söylediğini belirterek "Kendisine üst aramasının en seri şekilde onu rencide etmeden tamamlanacağını kurumun güvenliği açısından bunun bir zorunluluk olduğunu az sayıda memurla aramanın vücut teması olmadan sonlandırılacağı bilgisini aktardım. Kendisi 'Üzerimdeki hırkayı bile çıkartırsanız benim için onursuz bir davranıştır. İki kişi de arasa on kişi de arasa benim için fark etmez' dedi" şeklinde ifade verdi. Yıldız gardiyanlara Kaya'yı arama odasına götürmelerini ve arama yapmaları talimatı verdiğini, Kaya'nın direnmeye devam ettiğini görünce de diğer memurları takviye ederek en seri şekilde aramayı tamamlattığını söyledi.
Kalın ve Şerife'nin verdiği ifadelerin ise Yıldız'ın olayı anlattığı bölümle noktasından virgülüne kadar aynı olması dikkat çekti.

"BU ÇIPLAK ARAMA TANIMIDIR"
Kaya'nın avukatı Ali Aydın, verilen ifadelerin matbu ifade olduğunu belirterek, aramaya katılan diğer gardiyanların da ifadesin alınması gerektiğini ancak kurumun nedense buna ihtiyaç duymadığını söyledi. Ayrıca ifadelerde söylenilen "arama vücut teması olmadan yapılacak" cümlesinin çıplak aramanın tanımı olduğunu belirten Aydın, "Kişinin kıyafetleri üzerindeyken yapılan arama elle yapılan aramadır. Çıplak arama ya da ince arama dediğimiz arama ise vücuda dokunulmadan yapılır" dedi. Gardiyanların "arama yapılacaklarını" söyledikleri anda Kaya'nın "Çıplak arama insanlık onuruna aykırıdır" şeklinde tepki gösterdiğini hatırlatan Aydın, "Normal arama yapacaklarını söylemiş olsalar Elif Kaya böyle bir cümle kurmaya ihtiyaç duymazdı. Zaten kendisi her defasında 'Ben normal aramaya karşı değilim çıplak aramaya karşıyım' demiştir" şeklinde konuştu.
(Çınar ÖZER)


ŞAKRAN CEZAEVİNDE SKANDAL ARAMA - GEZİ TUTUKLUSU ELİF KAYA BÖYLE ARANDI !!

Gezi eylemlerine katıldığı için Şakran Kadın Cezaevi’nde tutuklu bulunan 9 Eylül Üniversitesi öğrencisi 22 yaşındaki Elif Kaya’nın cezaevine girişi sırasında çıplak aramaya zorlandığı ve bu sırada darp ve tacize maruz kaldığı iddialarını gündeme getiren VATAN, Kaya’nın arama odasına alındığı günün güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerine ulaştı. Mahkum kabul girişinde bulunan güvenlik kamerasının kayıtlarına göre arama odasında bekletilen Elif Kaya;

04:21’de mahkum kabul kayıt odasına alınıyor. Bu sırada odaya gardiyanlar girip çıkıyor.

04:34’te cezaevinin 2. Müdürü odaya giriyor.

04:42’de odadan önce müdür çıkıyor. Arkasından ellerini arkadan bir gardiyanın tuttuğu Elif Kaya, beraberinde 7 gardiyanla odadan çıkıyor. Bu sırada Kaya ile müdürün tartıştığı görülüyor.

04:43’te 3 gardiyan Kaya ile arama odasındayken dışarıda müdür ile 4 gardiyan bekliyor.

04:43’te bir gardiyan daha içer girerken, 7 saniye sonra diğer 3 gardiyan da arama odasına giriyor. Müdür bir ara içeriye bakıyor, daha sonra kapıyı kapattıp dışarıda beklemeye başlıyor.

04:43’te bir gardiyan daha arama odasına giriyor.

04:45’te odadan çıkan gardiyan, müdüre, arama sırasında Kaya’nın üzerinden çıkan bir kağıt veriyor.

04:45’te odadan iki gardiyan çıkıyor. Gardiyanların biri yorulduğunu ve terlediğini belirten el işaretleri yapıyor. Ardından 4 gardiyan daha dışarıya çıkıyor ve odanın önünde müdür ile birlikte 8 gardiyan beklemeye başlıyor. Daha sonra bir tanesi içeriye girerek elinde sopaya benzeyen aletlerle dışarı çıkıyor. 7 gardiyan ve müdür odanın önünde bekliyor.

04:46’da Kaya arama odasından bir gardiyanla çıkıyor.


İç çamaşırı elinde

Odaya girerken hırkasının önü açık olan Kaya’nın odadan çıkarken ki görüntülerinde hırkasının önü ilikli, yüzü yere bakar görünüyor. Avukatların belirttiğine göre elindekiler iç çamaşırı.
Müdür, gardiyanlar tarafından kendisine verilen kağıdı Kaya’ya geri veriyor. Bu sırada kayıt odasından bir gardiyan Kaya’nın eşyalarının olduğu poşeti getiriyor. Kaya, gardiyanın elindeki poşete uzanarak iç çamaşırını poşete koyuyor. Daha sonra Kaya x-ray cihazından geçirilerek koğuşların olduğu yere alınıyor.

ELİK KAYA'NIN MEKTUPLARINA SANSÜR

Şakran Kadın Cezaevinde 8 gardiyan tarafından aranan Elif Kaya'nın, gazetecilere göndermek üzere maruz kaldığı çıplak aramayı ve cezaevindeki olumsuzlukları yazdığı mektuplar, karalanarak cezaevi yönetimi tarafından Kaya'ya geri verildi. Kaya'nın yapılan aramanın ardından da koğuşuna değil hücreye götürüldüğü ve 2 gün hücrede bekletildiği de ortaya çıktı.

Şakran Kadın Cezaevindeki Gezi tutuklusu üniversite öğrencisi 22 yaşındaki Elif Kaya gardiyanlar tarafından çıplak aramaya zorlandığını söylemiş VATAN'ın yayınladığı görüntülerde de Kaya'yı 8 gardiyanın aradığı ve arama odasından elinde iç çamaşırıyla çıktığı görülmüştü. Tüm bu olayların üzerine Kaya'nın ailesiyle görüştük.

"UTANMIYORUZ ÖFKELİYİZ"
Elif'in ablası Aysel Kaya görüntüleri izlediklerinde çok öfkelendiğini söyledi. Şakran Cezaeviyle ilgili bu konularda çokça haber duyduklarını belirten Aysel Kaya, "Bu yaşananlar sadece Elif'in başına gelmiyor bunu biliyoruz. Ancak kardeşim olduğu için elbette canım daha çok yanıyor. Bu tarz aramaların korkutmaya göz dağı vermeye yönelik olduğunu düşünüyorum. Görüş günü Elifle konuştuğumuzda yapılan çıplak aramadan utanmadığını sadece çok kızgın olduğunu bizim de üzülmememiz, utanmamamız gerektiğini söyledi. Hatta 'Görüş günü sizi aradıklarında tacize varan davranışları olursa görüşe gelmememizi söyledi" şeklinde konuştu.

2 GÜN HÜCREDE BEKLETİLMİŞ
Elif'in 2 gün boyunca hücrede bekletildiğini de anlatan Kaya, "İlk alındığında aramadan sonra koğuşuna götürmek yerine 2 gün hücrede bekletmişler. Avukatı gidinceye kadar su bile vermemişler. Sonraki gün de savcılıktan özel izin alarak Elif'i görmeye gittim. Yaklaşık 2 saat Elif'le görüşmek için bekledim. Görüşte Neyin var?' diye sorduğum da 'Aç ve susuzum. Beni az önce koğuşuma aldılar. Günlerdir hücredeyim' dedi. Belki o gün görüşe gitmeseydim koğuşa götürmeyeceklerdi kardeşimi" dedi.

MEKTUPLARA ÖZEL SANSÜR
Görüşe gittiklerin de 1 kere x-ray cihazından geçirildiklerini 2 kere de elle arama yapıldığından bahseden Kaya, "Bu mesele duyulduğu için Elif'e özel olarak baskı kurduklarını düşünüyorum. Elif çıplak aramaya maruz kaldıktan sonra gazetecilere, kadın platformlarına  mektuplar yazmış. Çıplak arama ve cezaevindeki olumsuzlukları anlatmış. Cezaevi yönetimi mektupları göndermek yerine özellikle o bölümleri karalanmış ve Elif'e geri verilmiş. Ama bunlardan bahsetmediği her mektup istediği yere iletilmiş" şeklinde konuştu. Daha sonraki avukat görüşünde de çıplak arama dayatıldığını ve "Sen artık nasıl arama yapıldığını biliyorsun" gibi sözle taciz edildiğini söyleyen Aysel Kaya, aramayı kabul etmediği için avukatıyla görüştürmediklerini daha sonra avukatının yönetimle görüşmesi üzerine arama yapılmadan görüşe çıkartıldığını belirterek çıkan haberlerin cezaevi yönetimini rahatsız ettiğini söyledi.

"İSYAN ETMEK İSTİYORUM"
Elif'in annesi Meryem Kaya Gaziantepte yaşıyor. Kızının yaşadıklarını diğer çocuklarından dinleyen ve görüntüleri izlemeyen anne Kaya, isyan etmek istediğini söylerken bu olaylarla ilgili Avusturya'dan gelen ağabeyi Ercan Kaya ise, "Bir kişinin üzerine 8 gardiyan göndermek ne demek. Devler bize hukuksuzluğu mu öğretecek?" şeklinde konuştu.
Elif Kaya'nın aramaya karşı geldiği için aldığı  disiplin cezasının kaldırılmasıyla ilgili dava 3 Eylül’de görülecek. Aile 3 Eylül'de duyarlı olan herkesin kendilerine destek olmasını ve Karşıyaka İnfaz Hakimliği'ne gelmesini için çağrıda bulundu.
(Çınar ÖZER)

6 Ağustos 2013 Salı

"GEZİ"CİLERE BİR DE ŞARKI SORUŞTURMASI

Ankara'da Gezi eylemlerine katıldıkları için "örgüt üyesi olmak" suçunun yanı sıra 10 ayrı suç nedeniyle Haziran ayında tutuklanarak Sincan F Tipi Cezaevi'ne gönderilen ve geçtiğimiz günlerde yapılan aylık tutukluluk incelemesiyle serbest bırakılan şüphelilerden Birkan Sabaz, Osman Nuri Orhan ve Ali Yılmaz'a, "toplu şekilde şarkı söyledikleri için" cezaevi yönetimi tarafından soruşturma açıldığı ortaya çıktı.





"HALAY DA ÇEKTİK"
Yılmaz'dan sorgusu sırasında, "Saat 09:45 sularında 'yaşasın mücadelemiz yaşasın direniş', 'Ethem Sarısülükler ölmez' şeklinde sloganlar atıp, toplu şekilde şarkılar söyledikleri olayla ilgili" bildiklerini anlatılması istendi. Yılmaz, "Slogan attığımız doğrudur. Ama sloganlar eksik yazılmış. Biz ayrıca 11:00'de ve 15:00'de düzenli olarak slogan atıyoruz. Ayrıca halay da çektik. Onların da soruşturulmasını istiyoruz" şeklinde cevap verdi.
Tahliye oldukları için haklarında açılan bu soruşturma da düşen Sabaz, Yılmaz ve Orhan'ın cezaevine tekrar girmeleri durumunda aldıkları disiplin cezası infaz edilecek.

"KİMLİK CEZASI"
Öte yandan cezaevinde kendilerine nüfus bilgilerinin yazıldığı ve "sol-terör" ibaresi bulunan kimlik kartlarını "Hakkımızda mahkeme hüküm vermeden cezaevi Sol-terör olarak hüküm veremez" diyerek almayı reddeden Gezi olaylarından tutuklu 11 kişiye de cezaevi tarafından ayrı bir dava açıldığı ortaya çıktı.  11 kişi arasında Birkan Sabaz, Osman Nuri Orhan ve Ali Yılmaz'ın da olduğu belirtildi.

KİTAP VE MEKTUPLARI CEZAEVİNDE
Tahliye edilen Birkan Sabaz'ın, kitapları ve mektupları hala cezaevinde. Tutuklanmasının ardından arkadaşları tarafından kendisine gönderilen kitapların ve mektupların cezaevi yönetimi tarafından kendisine verilmediği söyleyen Sabaz, bugün cezaevine gidip tutuklu olduğu zaman okuması için cezaevine gönderilen kitaplarını alacak.