28 Haziran 2013 Cuma

GEZİ EYLEMCİLERİNE YAPILAN 2. OPERASYON - EMNİYET TEŞHİSİ AYAKKABIDAN YAPMIŞ !

Ankara'da Gezi eylemleri kapsamında yapılan 2. operasyonla gözaltına alınan 22 kişi dün Adliye'ye getirildi. ÖDP Altındağ İlçe yöneticisi Sercan U. da öğle saatlerinde otobüsten Kızılay'da indiğinde gözaltına alındı ve savcılığa getirildi. Savcılık sorgusunun ardından 19 kişi "tutuklama istemiyle" mahkemeye sevk edilirken, 4 kişi serbest bırakıldı.

MANİFESTONUN YASAĞI KALKTI AMA...
Savcılık sorgusunda ev aramasında alınan Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya'nın seçme yazıları, Komünist Manifesto (Karl Marx) gibi kitapların delil olarak şüphelilerin dosyasına konulduğu öğrenildi.
Kitaplar hakkında verilen yayın ve dağıtım yasakları Temmuz 2012'de yürürlüğe giren 3. Yargı Paketi kapsamında kaldırılmıştı.

MAĞDURU MEÇHUL
Savcılık sorgunda şüphelilerin "örgüt üyesi olmak ve örgüt adına suç işlemek" suçlarının yanı sıra "polisi linç etmekle" de suçlandıkları öğrenildi. Şüphelilere bu konuda sorular yönelten savcılığın olayla ilgili herhangi bir fotoğraf ya da delil gösterilemediği, polisin kim olduğunun da söylemediği öğrenildi. İfade sırasında savcının, "Linç edilmek istenen bir polis varmış. Onu biliyor musunuz? dediği ifade edildi.

SAVCI: "BUNLAR GÜNAH KEÇİSİ"
Stajyerliği biten ve ruhsat başvurusunda bulunan, avukatlık ruhsatını da 1 haftaya kadar alacak olan Mehmet Ferit A. "avukatım" demesine rağmen gözaltına alındı ve hem MKP hem DHKP/C örgütü üyesi olmakla suçlandı. A. savcılık ifadesinde, "Babam İzmir'de hakim. Orada avukatlık yapmayı etik bulmadığım için Ankara'ya geldim. Ruhsatımın gelmesini bekliyorum. Avukat olmama rağmen gözaltına alındım. Eylemlere 2-3 kez katıldım. Demokratik hakkımı kullandım. Suçlamaları kabul etmiyorum" dedi.
Sorgu sırasında avukatların "Yüzbinlerce insanın katıldığı eylemlerle ilgili müvekkillerimiz gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Örgütlere üye yapılıyor" demeleri üzerine, savcının, "Biz de biliyoruz bu insanların günah keçisi olduğunu" şeklinde yanıt verdiği öne sürüldü.

AYAKKABIDAN TANINDI!
Emniyetin eylem sırasında yüzü kapalı çekilen kişinin Halil G. olduğuna ayakkabı ve tişörtüne bakarak kanaat getirdiği öğrenildi. Yapılan bu tespit savcılıkta da soruldu. Gösterilen fotoğrafları kabul etmeyen Halil G. "Eylemlerde yer aldım ama mavi maskeyle değil doktorların kullandığı beyaz maskeyle yüzümü kapattım. Benim olduğum iddia edilen fotoğraftaki ayakkabı çok yaygın  bir ayakkabıdır. Giydiğim tişörtün de aynı olduğu söyleniyor. Ama benim giydiğim tişörtün rengiyle tutmuyor" dedi. Emniyetin Murat B. için ise "mavi gömlek" fotoğrafını delil olarak dosyaya koyduğu ortaya çıktı.

"POLİSE TAŞ ATMA İMKANIM YOKTU"
ODTÜ Kimya Bölümü 3. sınıf öğrencisi Doğukan A. ise sol elinde gaz sıkıldığında kullanmak için Talcid bulundurduğu sağ elinde ise taş tuttuğunu kabul ederek, "Görüntü Kızılay'da çekilmiş. Elimde taş vardı. Ama taşı polise atma imkanım yoktur. Polis benden 500 metre ileridedir. Ayrıca arabayı iterken kişinin arkasında duran benim. Ama ben orada şahsa araba patlayabilir itme diyordum" şeklinde ifade verdi.
Lise'den yeni mezun olan 18 yaşındaki Şüpheli Deniz A. ifadesinde, "İstanbul'daki Gezi Park'ı olaylarını televizyondan izledim. Bir kadının başından gaz fişeğiyle vurulduğunu gördüm. Bu nedenle Kızılay'da yapılan basın açıklamasına katıldım. Kamu malına zarar vermedim, Başbakanlığa yürümedim. Evimde bulunan kitapları da tüm kitapçılarda bulabilirsiniz. Yasal yayınlardır" dediği öğrenildi.
(Çınar ÖZER)

SİVİL POLİSTEN AVUKATLARA GEÇİŞ YASAĞI: "YAZILI DEĞİL SÖZLÜ EMİR VAR"

Avukat Mahir Petekbaşı ve Cengiz Yaşar Güvenpark'taki dolmuş duraklarına giderken ön
leri polisler tarafından kesildi. "Buradan geçemezsiniz" diyen polislerden biri duruma itiraz eden Yaşar'a küfrederek,  darp etti. Avukatlar, polisler hakkında suç duyurusunda bulunacak.

"BURADAN GEÇEMEZSİNİZ"
Ankara'da önceki gece tuhaf bir olay yaşandı. Edinilen bilgiye göre olay şöyle gerçekleşti: Gaziantep Barosu avukatı Mehmet Mahir Petekbaşı ve Ankara Barosu avukatı Cengiz Yaşar eve gitmek için Güvenpark'taki dolmuş duraklarına giderken, önleri sivil polisler tarafından kesildi. "Önleme tedbiri var, buradan geçemezsin" diyen sivil polislere Petekbaşı, "Bu konuda verilmiş bir mahkeme veya savcılık kararı var mı?" diye sordu. Bunun üzerine polislerden biri, "Yazılı yok, sözlü talimat var. Geçirmiyoruz, git uzakta bekle" derken, başka bir polis Yaşar'a, "... avukatları, ... olun gidin, provakatörler" diyerek, darp etti.

SAĞ KOLUNDA KANAMALI YARA
Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Kaya Yele ile birkaç avukat saat 23:40'da olay yerine geldi. Olayla ilgili tutulan tutanakta şunlar yazıldı:
"Park içinde henüz Başbakanlık yoluna gelmeden polisin kontrol noktası oluşturduğu ve taşınabilir demir parmaklıklarla geçişleri engellediği görüldü. Polis memurlarından biri 'amirimiz gelsin, bekleyin' derken, tarafımıza bağırarak hitap eden, mavi tişörtlü, esmer, bıyıklı, kilolu, saçının tepesi dökülmüş bir polis memurunun aramızda bulunan Avukat Cengiz Yaşar'a hitaben 'a....k... avukatları, s....tir olun gidin, provakatörler' diyerek, eliyle ittirerek ve el hareketi yaparak, avukat Cengiz Yaşar'a şiddet eyleminde bulunduğu, bu nedenle Avukat Cengiz Yaşar'ın burnunun sağ tarafında kanamalı yara oluştuğu görüldü. Akabinde Bülent isimli polis memurunun geldiği, 'yazılı bir karar yok, sözlü talimat gereği sizi bu noktadan geçiremiyoruz' dediği duyuldu.

POLİSİ GÖTÜRDÜLER
Bu durumda Avukat Cengiz Yaşar'a hakaret ve darp eylemleri gerçekleştiren polis memurundan şikayetçi olduğumuzu ileterek, bahsi geçen polis memurunun isim ve sicil numarasını istediğimizi belirttik. Ancak bahsi geçen darp ve hakaret eylemlerini gerçekleştiren sivil polis memurunun olay yerinden götürüldüğü ve tarafımızdan tespitinin olanaksızlaştırıldığı anlaşıldı. Tarafımıza adı geçen polis memurunun isim ve sicil bilgileri verilmedi. Görüşülen Bülent isimli polis amiri 'biz kendisini uyarırız' dedi. Meslektaşımızın uğradığı darp eylemi fotoğrafı çekilmek suretiyle tespit edildi."
(Çınar ÖZER)


POL-DER ESKİ BAŞKANI DA ETHEM İÇİN "DURDU"

Ankaralılar günlerdir Sarısülük'ün vurulduğu yer olan Güvenpark'ta adalet nöbeti tutuyor. Orayı adeta bir anıt mezar haline çeviren, mumlar yakan, yerleri çiçeklerle donatan vatandaşlar sabah akşam demeden bekliyor. Dün ise 1980 döneminde sol tandanslı ve "halkın polisi" olarak bilinen, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 1982 yılında kadroları dağıtılarak tasfiye edilen POL-DER (Polisler Derneği) eski başkanı Sıktı Öner, Sarısülük'ün vurulduğu yerde "durma" eylemi yaptı. 75 yaşında olan Öner, hastalığı nedeniyle ayakta durmakta zorlansa da elinde tuttuğu "Güzelim yurdumuzda halkın polisi POL-DER vardı" yazılı pankartı bir dakika bile elinden bırakmadı.

"HALKIN POLİSİ OLUN İKTİDARIN DEĞİL"
Öner şunları söyledi:
"Bu eylemimin nedeni, polisin siyasal iktidarın değil, halkın polisi olduğunu anlatmaya çalışmaktır. Halkına işkence yapan, zulmeden polis değil, halkını koruyan arkasında duran polis istemektir. Biz Pol-Der'i, siyasal iktidarların değil, halkın polisleri olacağımızı söyleyerek kurduk. Bugün halkı susturmak, korkutmak, baskı altında tutmaya çalışıyorlar. Çok kötü şeyler oluyor. Ben 1980 döneminde gençliğe çok sözler söyledim. Onlara asimile olmuşlar dedim. Ama şimdi o gençlerden bu söylediklerim için özür diliyorum. Çünkü bu gençlik beni utandırdı. Biz 1980 cuntası ile tasfiye edildik. 1982 yılında çıkarılan erken emeklilik yasası ile kadrolarımızı dağıttılar. 1982'de 55 bin polis vardı. 20 bini Pol-Der üyesiydi, kayıtlı olmayanlarda vardı. Üye olmasalar bile bizi destekliyorlardı.
Ankara, İstanbul, Adana, İzmir gibi illerde çok güçlüydük. Ankara Tuzluçayır Ege mahallesinde hem Alevileri hem solcuları katletmek için faşistler saldırıyordu. Biz bu faşist saldırıları önlemek için Tuzluçayır'ı koruma altına almıştık, gelemiyorlardı.Yarın beni bu sözlerimden kaynaklı alırlarsa da başlarına da dert alırlar."
(Çınar ÖZER)

24 Haziran 2013 Pazartesi

KADIN AVUKATA POLİS DAYAĞI

Ankara'da 2 Haziran günü saat 21:00'de cübbesiyle Kızılay'da bulunan 24 yaşındaki stajyer avukat E.A.A'nın uğradığı polis şiddetinin boyutu ertesi gün gittiği Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi'nde yaptırdığı muayene sonucu ortaya çıktı.   Genç kadın yaşadıklarını şöyle anlattı:

AVUKAT OLDUĞUNU SÖYLEDİ AMA...
"Cübbelerimizi giymiş vaziyette Kızılay'da bulunduğumuz sırada polis memurları üzerimize gaz bombası atmaya başladı. Arbede çıktı. Bu sırada bir polis memuru beni yakaladı ve copuyla vurmaya başladı. 'Durun ben avukatım' dedim. Bu kez 5 polis memuru birden geldi ve bana vurmaya başladılar. Sırtıma, belime, kafama, kollarıma coplarıyla vurdular. Orada bilinç bulanıklığı yaşadım. Bu sırada bir kız gelip 'Yeter artık vurmayın' dedi. Erkek arkadaşım beni kucaklayıp yerden kaldırırken, coplarıyla vurmaya devam ettiler.

POLİSLERDEN KAÇAMADILAR
Olgunlar Sokağı'na doğru koştuk. Bir süre bilincimi kaybetmişim. Bu sırada da altıma kaçırmışım. Bilinç kaybımın 5 dakikadan uzun sürdüğünü düşünüyorum. Olaydan sonra neler olup bittiğini hatırlamıyorum. İlk hatırladığım Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde gözümü açtığım. Doktorlar revir olarak kullanıyormuş. Orada tıp fakültesi öğrencileri ve doktorlar beni muayene etti. Polisler oraya da geldi. Camı kırdılar ve içeri gaz bombası attılar. Bizi dışarı çıkarıp dışarıda da dövdüler. Sonra bir kafeye sığındık. Tuvaletinde 3 saat bekledik. Gece 01.00'de buradan çıkabildik. Daha sonra evlerimize gittik."

"RAY" TARZINDA EKİMOZ
Hastanede tutulan tutanakta ifadesinin ardından yapılan muayene sonucuna yer verildi. Tutanağa göre, E.A.A'nın kafasının ve sırtının farklı yerlerinde "ray tarzında", sağ ve sol kollarında, sağ kalçada, sağ kulakta, sağ dirsekte, sol diz üstünde farklı büyüklüklerde ekimozların (morluk) oluştuğu belirtildi.  Sırtındaki "ray tarzında" oluşan ekimozların "sert yuvarlak ve düzgün yüzeyli bir cisim vücut kısımlarına hızla tatbik edilmesiyle husulünün mümkün olduğu" kanaatine varıldı. Ayrıca çene kemiğinde kayma tespit edilen E.A.A'nın bu nedenle ameliyat olacağı da belirtildi.

"ÖLÜM KORKUSU YAŞADIM"
E.A.A'nın "psikiyatrik" değerlendirmesinde ise şunlara yer verildi:
"Daha önceden herhangi bir sebeple psikiyatriste gitmediğini, psikiyatrik bir tedavi almadığını ifade ettiği, olaydan sonra sürekli ağladığını, uyuyamadığını, uyurken sıçrayarak uyandığını, olaydan sonra muayene saatine kadar bir şey yiyemediğini bildirdi. Olay anında ölüm korkusu yaşadığını, halen sokağa çıkmaya korktuğunu, polis tarafından gözaltına alınacakmış gibi hissettiğini, gözünün önüne sürekli olayla ilgili korku verici görüntüler geldiğini, duygusal açıdan hassaslaştığını hissettiğini söyledi. Olay sırasında yaşadığı bildirilen bilinç kaybı dönemi dışında travma öncesi, esnası veya sonrasına ait olayları hatırlayamama (amnezi) öyküsü belirtmedi. Şahsın, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da başkasının fizik bütünlüğüne yönelik bir tehdit olayını yaşaması veya tanık olması sonucunda meydana gelebilecek aşırı korku, çaresizlik, dehşete düşme şeklinde tepkiler gösterdiği, muayene sırasında ağladığı belirlendi."
(Çınar ÖZER)

23 Haziran 2013 Pazar

ANKARA'DA "GEZİ" OPERASYONU - 22 KİŞİ TUTUKLANDI

GEZİ EYLEMLERİNDEN 14 SUÇ ÇIKTI

Ankara'da yapılan Gezi protestolarıyla ilgili Salı günü  (18 Haziran) evlerine baskın yapılan 25 kişi "örgüt üyesi olmak", "Devlet büyüklerine, Başbakan'a hakaret ve küfür etmek", "Adam öldürmeye tam teşebbüs", "Yağma ve nitelikli hırsızlık yapmak" suçlarının da aralarında olduğu 14 ayrı suçtan  gözaltına alındı.

MECLİS'E SALDIRMIŞLAR!
Edinilen bilgiye göre, Emniyette şüphelilere, "şiddet içerikli kanunsuz eylemlerde; cebir ve şiddet kullanarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit yöntemleriyle, devlet otoritesini zaafa uğratmak, devletin iç güvenliğini , kamu düzenini bozmak, Başbakanlık, Bakanlıklar, TBMM binalarına saldırmak, kamu malına ve özel mülke zarar vermek amacıyla gerçekleştirilen eylemlere neden katıldınız?" diye soruldu. Ayrıca "kimden talimat aldınız, eylemeleri kimler organize etti, diğer eylemcilerle ne şekilde irtibata geçerek birlikte hareket ettiniz, eylemdeki nihai amacınız nedir" gibi sorular da yöneltildi.

BAŞBAKAN'A KÜFÜR ETMEK TERÖR SUÇU
Gözaltına alınan bazı şüphelilere delil olarak eylemde çekilen görüntüler gösterildi. Bu görüntülere dayanılarak "31 Mayıs gününden başlayarak günümüze kadar devam eden şiddet ve tahrik içerikli protesto olaylarına katıldığınız" denildi ve şüphelilere şu suçlamalar yöneltildi:
-Örgütü üyesi olamak ve örgüt adına suç işlemek, örgüt propagandası yapmak
-Halkı kamu düzenine karşı suç işlemek amacıyla tahrik etmek
-Patlayıcı yakıcı yaralayıcı madde atmak, hazırlamak
-Devlet büyüklerine, Başbakan'a hakaret ve küfür etmek, Molotof kokteyli ve patlayıcılar hazırlayarak güvenlik güçlerinin araçlarına atmak
-Adam öldürmeye tam teşebbüs etmek ve yaralamak
-Genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak
-Türk bayrağını yırtarak yakarak veya sair suretle ve alenen aşağılamak suretiyle devletin egemenlik alametlerini aşağılamak
-Kamu malına zarar vermek
-Yağma ve nitelikli hırsızlık yapmak
-Kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüz kapatmak
-Sövmek suretiyle bir memurun şeref ve saygınlığına saldırmak suretiyle hakaret etmek
-Yasadışı işgal eylemi gerçekleştirmek
-Seyahat ve ticaret özgürlüğünü engellemek

NAZIM HİKMET DELİL OLDU
Şüphelilerin dosyalarına evlerinde yapılan aramalar sırasında toplanan kitaplar ve dergiler de delil olarak konuldu. Bu kitaplardan bazıları şöyle: Nazım Hikmet'i anlatan Mavi Gözlü Dev, Kapital (Karl Marx), Bolivya Günlüğü (Che Guevara), Devrimci Marşlar Ağıtlar (Türkçe-Kürtçe)

25 kişi 22 Haziran günü adliyeye sevk edildi.
Şüphelilere savcılık sorgusunda, "Eylemlere neden katıldınız?", "Bu eyleme katılma talimatını kimden aldınız?", "Katılmış olduğunuz eylemleri kimler organize etti?", "Şiddet eylemi sırasında yüzünüzü neden kapattınız?", "Eylem esnasında güvenlik güçlerine neden taş attınız?", "Kamu malına neden zarar verdiniz?", "Eyleme katılmaları için kimlere çağrıda bulundunuz?", "Diğer eylemcilerle ne şekilde irtibata geçerek birlikte hareket ettiniz?", "Eylemdeki nihai amacınız nedir?", "Taşıdığınız flamayı nereden temin ettiniz?", "Eylemlere bahsi geçen örgüt adına mı katıldınız?" gibi sorular sorulduğu öğrenildi.

SAPAN DEĞİL PLATES LASTİĞİ
Şüpheli Ulaş K. için sapan kullanarak polise taş attığı iddiasıyla ilgili delil olarak alınan lastik, plates lastiği çıktı. Şuçlamaya delil olarak sunulan lastikle ilgili Hacettepe Hastanesi’nden alınan raporda, “Korkut 20 Şubat -  27 Mart  tarihleri arasında 20 seanas ayakta fizyoterapi programına alınmıştır. Bacak kaslarını güçlendirmek için gerekli ekipmanlardan olan iki adet Theraband marka yeşil ve siyah renk egzersiz lastikleri tarafımızdan hastaya önerilmiştir” denildi.

"ELİME TAŞ ALDIM, AMA ATMADIM"
Şüphelilerden Gizem B. ifadesinde eylemin KESK ve DİSK tarafından organize ettiğini duyduğunu belirterek, “Eylemlere Gezi Parkı olaylarını protesto etmek amacıyla katıldım. Herhangi bir örgütle bağım yoktur. Koruma refleksiyle elime taş aldım fakat polise atmadım. Kamu malına da zarar vermedim” dedi.  Avukatı da, "4 kişinin öldüğü, 11 kişinin kör kalması, binlerce yaralının olduğu bir polisin orantısız güç kullandığı ortamda insanların kendilerini taş ile savunmaları suç değildir" savunmasını yaptı.

EYLEMDE OLMAYANA GÖZALTI
Ankara Adliyesi’nde acil yardım stajını yapan ve yüksek lisans için kursa giden şüpheli Hazal K. savcılık sorgusuna üzerinde 112 acil personel kıyafeti ile getirildi. 2 Haziran günü dersanede olduğunu söyleyen K.'ın  "Hemşirelik okulunda yüksek lisans yapmak için dersaneye gidiyorum. Tenefüse çıktığımızda sokakta eylemler nedeniyle kalabalık vardı. Biz de arkadaşlarımızla birlikte onları izliyorduk. Olaylara karışmadım. Herhangi bir eylemde bulunmadım. Sapanla taş atmadım" şeklinde ifade verdi.
Barışçıl ve demokratik eyleme katıldığını belirten Burhan U. ise eylemlerde yüzünü kapatmadığını, gösterilen fotoğraftaki yüzü kapalı kişinin kendisi olmadığını belirterek, eylemlere 3 kere katıldığını ve çöp topladığını söyledi.

ETHEM'İN BİLDİRİSİ DE DELİL
Şüpheli Ali Y.’ın üst aramasında çıkan Ethem Sarısülük hakkındaki bildiri de delil olarak dosyaya konuldu. Bildiriyle ilgili polis tutanağında, “Hayatını kaybeden Ethem Sarısülük isimli şahsın cenaze törenine katılımı arttırmak için davetiye şeklinde hazırlanmış ‘Ethem yoldaş ölümsüzdür’ başlıklı bildiri tespit edilmiştir” denildi ve Yılmaz'a bildiriyi nereden temin ettiği" soruldu.

BAYRAK YAKTIĞI İDDİA EDİLDİ
Eylemler sırasında Türk bayrağı yaktığı iddia edilen Mazlum D. için bu suça delil olarak ateşin önünde elinde Türk bayrağı bulunan bir kişinin uzaktan çekilen fotoğrafının gösterildiği öğrenildi. Demir ifadesinde, bayrak yakmadığını, o saatte orada bile bulunmadığını söyledi.
Bayram D. de bayrak yakmadığın söyleyerek, “Polis gaz attı. Kolumdan hafif şekilde yaralandım. Kendimi korumak için taş attım. Polis gaz yanında taş da atıyordu. Yüzümü kapatmadım. Gaz için maske taktım” dedi.

HAKİM İNTERNET ÜZERİNDEN ÇAĞRI YAPMAYI TUTUKLAMA NEDENİ SAYDI

Savcılık sorgusundan sonra şüpheliler "tutuklama istemiyle" TMK'nın 10. maddesiyle görevli nöbetçi 3 Nolu Hakim Halil İbrahim Kütük'e sevk edildi.

EMNİYETİN İDDİASI HAKİMDEN DÖNDÜ
Kütük, şüphelilere Emniyet ve savcılık sorgularında yöneltilen 14 suçtan "adam öldürmeye tam teşebbüs" suçuyla ilgili, "Her ne kadar şüphelilerin bir kamu görevlisini öldürmeye teşebbüs ettiklerine dair suç şüphesiyle tutuklanmaları talep edildiyse de dosya kapsamında kuvvetli suç şüphesi bulunmadığından tutuklanma talebinin reddine karar verilmiştir" dediği öğrenildi.

KİM ÖLDÜRÜLDÜ?
Öte yandan şüphelilerin "kamu görevlisini öldürmeye teşebbüs" iddiasıyla ilgili olarak avukatların Emniyette ve savcılıkta öldürülmeye teşebbüs edilen kişinin kimliğinin belirtilmesini istedikleri öğrenildi. Ancak avukatlara herhangi bir kimlik bilgisi verilmediği hatta açıklama bile yapılmadığı öğrenildi.

İNTERNET ÜZERİNDEN ÇAĞRI TUTUKLAMA GEREKÇESİ
Edinilen bilgiye göre Hakim Kütük şüphelilerin "internet üzerinden çağrı yapmalarını" da tutuklanmalarına gerekçe olarak gösterdi. Kütük tutuklama nedeni olarak şunları sıraladı:
"- Kuvvetli suç şüphesinin bulunması
- El koyma tutanaklarının kapsamı
- Video ve fotoğraf görüntüleri
- İnternet üzerinden yapılan çağrıların tespit tutanakları
- Kamu ve özel kişilerin şikayetleri
- Tutuklanma nedeninin yasaya göre varsayılabileceği
- Şüphelilerin kaçma ihtimali, delilleri karartılması ve tanıklar üzerinde baskı kurma tehlikesinin bulunması,
- Adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalması
- Aydınlatılması gereken eylemlerin çokluğu"
(Çınar ÖZER)

22 Haziran 2013 Cumartesi

TUTANAKLARDAKİ POLİS ŞİDDETİ: SİLAHINI DOĞRULTTU VE...

İstanbul’da Gezi Parkı eylemlerine destek vermek için Ankara’da yapılan protestolar sırasında kiminin Güvenpark’ta çekirdek çitlerken kiminin ise biber gazı nedeniyle sığında kadın kuaföründe gözaltına alındığı ortaya çıktı.Kimin "eylemlere katılmadım" kiminin ise "eylemlere katıldım. Demokratik hakkımı kullandım" dediği ifadelerde tek ortak nokta ise “polis şiddeti.”

POLİS SİLAHLA KOVALADI
Gözaltına alındıkları sırada darp edildiklerini iddia eden şüphelilerden bazılarının ifadeleri şöyle:
- Ö.Ç.:"Kızılay’da polis müdahalesi olduğu sırada bir grup Karanfil Sokak’a kaçmaya başladı. Bende oraya doğru koştum. Polis kıskacında kaldık. Yoğun gaz ve polisin tekmeleme ve coplaması neticesinde baygınlık geçirmiş olacağım ki yere düştüm. Tanımadım kişiler beni yerden kaldırdı. Daha sonra eve gitmek üzere Kurtulu’a doğru yürüdüm. Akabinde sivil kıyafetli üç kişi üzerimize doğru geldi. Bu şahıslardan birinin elinde silah vardı. Önümüzü kestiler. Etrafta bulunan polis aracından inen resmi kıyafetli kişiler beni gözaltına aldı."
- R.A.:"Kolaj’de yapılan eyleme katıldım. Ancak Kolej polis müdahalesiyle dağıtıldı. Ben de kaçtım. Polis olduğunu düşündüğüm kişiler peşimizden koşmaya başladı. Benim önümü bir araba direksiyon kırarak kesti. Arabadan iki sivil kıyafetli kişi indi.  Sivil kişilerden biri yere yatmamı istedi ve silahın kabzasıyla başıma vurdu. Yere düştüm. Diğer sivil memurlar da beni yerdeyken dövmeye başladı. Yaklaşık 10 dakika sopa yedim. Daha sonra gözaltına alındım."

“SENİ ÖLDÜREYİM Mİ?”
- A.Ç.: "Dışarıda olaylar olduğu için bir kafeye sığındım. Kafede otururken biber gazı atılınca eylemciler kafeye sığındı. Polisler kafeye girdi. Kasklı polislerden biri benim saçımdan tutarak, beni götürmeye çalıştı. Başka bir polis de copla kalçama doğru vurmaya başladı. Bir başka polis kasıklarıma tekme attı. Başka bir polis tabancasını benim kafama dayadı ve seni öldüreyim mi dedi. Saçımdan tutan polis ona yapma diyerek oradan uzaklaştırdı. Daha sonra gözaltına alındım. Emniyete ait spor salonuna götürdüler. Herhangi bir eyleme katılmadım. Mala zarar vermedim."
H.B: Arkadaşımla birlikte simitçiye çay içmeye gittik. Polisin birine yumruklarla vurduğunu görünce olay yerine gittim. Polise "İşinizi yapabilirsiniz ama dövmeye hakkınız yok" diyerek engel olmaya çalıştım. Onlarda beni gözaltına aldı. Gözaltına alırken saçımı çektiler ve hırpaladılar. Güvenpark girişindeki bariyerlere beni vurarak darp ettiler. 

HAKİMİN SINAV HASSASİYETİ
Öte yandan Gezi Parkı protestoları sırasında Kızılay'da gözaltına alınan ve savcılık tarafından, "2911 sayılı Yasa'ya muhalefet, görevli memura görevini yaptırmamak için direnmek, kamu malına zarar vermek" suçlarından tutuklanmaları istemiyle 2 Haziran’da mahkemeye sevk eden 12 kişi mahkemece serbest bırakıldı. Mahkemenin verdiği kararda ilginç bir ayrıntı ortaya çıktı.
Şüphelilerin büyük çoğunluğunun üniversite öğrencisi olduklarını ve finalleri olduğunu söyledikleri kaydedilen kararda, "tutuklama nedenlerinin oluşmadığı, tutuklamanın orantısız bir uygulama ile şüphelilerin mağduriyetlerine yol açması hususları gözetilerek derhal serbest bırakılmaları"na hükmedildi.

EYLEM KIYAFETLERİ SORULMUŞ
"Başbakanlık, Bakanlıklar ve TBMM'nin işgal edilmesine çalışıldığı" iddiasıyla özel yetkili savcılığın başlattığı soruşturma kapsamında gözaltına alınan kişilere, TEM'deki sorguları sırasında "Eylem sırasında şu anda üzerinizde bulunan kıyafetler mi vardı?" diye sorulması, avukatlar tarafından "önce gözaltına alıp sonra mı teşhis ediyorlar" şeklinde yorumlandı.
(Çınar ÖZER)

19 Haziran 2013 Çarşamba

ANKARA'DA "GEZİ" OPERASYONU

Gezi Parkı eylemlerine destek vermek için Ankara'da 19 gün boyunca yapılan protestolar sonunda dün Terörle Mücadele Şube ekipleri 26 ayrı adrese eş zamanlı operasyon yaptı. Hakimin arama ve gözaltına alma kararında, Gezi Parkı eylemini düzenleyen Taksim Dayanışma Platformu'nda "marjinal sol grupların" olduğu ve eylemlere illegal örgütlerin "açık alan yapılanmalarıyla" katılanların, eylemleri "kalkışma" haline getirdiği iddia edildi. Kararda, şüphelilerin "kamu kurumlarını işgal etmeye teşebbüs ettikleri, görevli memura etkin direnişte bulunarak kasten yaraladıkları, linç girişiminde bulundukları" iddia edildi. Kararda, TRT'de yayınlanan ancak daha sonra PKK'lıların eski tarihteki bir eyleminde çekildiği ortaya çıkan "Türk bayrağının yakılması" iddiasının da dile getirilmesi dikkat çekti. Ankara dışında birçok ilde de dün sabah benzer operasyonlar yapılması, sosyal medyada "cadı avı başladı" yorumlarına neden oldu.

26 AYRI ADRESE OPERASYON
Gezi Parkı eylemleri sırasında olaylara karıştıkları, yönlendirdikleri iddia edilen ve görüntülerden tespit edildiği ileri sürülen 26 kişi hakkında arama ve gözaltı kararı verildi. TMK'nın (Terörle Mücadele Kanunu) 10. maddesiyle görevlendirilen 3 No'lu Hakimlik (özgürlük hakimi) tarafından verilen karar üzerine dün sabah saatlerinde Terörle Mücadele Şube ekipleri 26 ayrı adrese eş zamanlı baskın yaptı. 23 kişi gözaltına alınırken, 3 kişinin de arandığı belirtildi.

EYLEMİ "KALKIŞMA" HALİNE GETİRDİLER
Kararda, Gezi Parkı eylemlerine ilişkin savcılığın şu değerlendirmesi dikkat çekti:
"2011 yılında Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi' kararının açıklanmasının ardından  marjinal sol gruplar, sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve siyasi partilerin yer aldığı Taksim Dayanışma Platformu'nun oluşturulduğu, günümüze kadar Taksim Dayanışma Platformu organizesinde proje ile ilgili olarak hafta içi, hafta sonu sayıları 20-50 arasında değişen gruplar tarafından Gezi Parkı'nda düzenli olarak basın açıklamaları yapılmıştır.
Eylem sürecinde DHKP-C (Devrimci Halkın Kurtuluş Partisi), MLKP (Marksist Leninist Komünist Partisi), THKP-C  Direniş Hareketi (Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi), Dev-Yol Devrimci Hareket, Troçkistler, MKP (Maoist Komünist Parti), TKP/ML (Türkiye Komünist Partisi/ Markist Leninst), DSİH (Devrimci Sosyalist İşçi Partisi) ve TKİP (Türkiye Komünist İşçi Partisi Leninist) örgütlerinin adı altında ve bu yapılara ait açık alan yapılanmaları ile eyleme katıldıkları ve eylemleri bir kalkışma haline getirerek etkin oldukları gözlemlenmiştir."

"AÇIK ALAN YAPILANMASI"
Savcılık, şüphelilerin "terör örgütlerinin çağrısı doğrultusunda hareket ettikleri ve masum hak arama eylemelerinin arkasına sığındıklarını" iddia etti, ancak bu kişilerin "Terör örgütlerinin açık alan yapılanmaları içerisinde faaliyet gösterdiğini" belirtti. Savcılık bu ifadesi ile sanıkların legal kurumlarda yer aldıklarını belirtmiş oldu.
Savcılık şüphelilerin "şiddet içerikli fiiller yaptıkları, yüzlerinin kapatmak suretiyle güvenlik güçlerine ve kamu binalarına taş ve sopalarla saldırdıkları, yola barikat kurdukları, kamu malına zarar verdiklerini" iddia etti. Kararda şüphelilere "kamu kurumlarını işgal etmeye teşebbüs, kolluk kuvvetlerine molotoflu havai fişekli saldırı, Türk bayraklarını yakma, görevli memura etkin direnişte bulunarak kasten yaralama, linç girişiminde bulunma" suçlamaları yöneltildi.
Kararda ileri sürülen, "Ankara'daki bazı göstericilerin bayrak yaktığı" iddiası TRT'de haber olarak yayınlanmıştı. Ancak bu haberde kullanılan fotoğrafın PKK'lıların eski tarihteki bir eyleminde çekildiği ortaya çıkmıştı. Buna rağmen savcılığın bu iddiayı suçlamalar arasına koyması dikkat çekti.

AVUKATLARA YASAK
Kararda, şüphelilerin çantalarında ve arabalarında elde edilebilecek, örgütsel dokümanlarla suç olabileceği değerlendirilen diğer malzemelere el konulması, dijital malzemelerin kopyalarının alınmasına karar verildi.  Ayrıca şüpheliler için "24 saat"  görüş kısıtlamasına da karar verildi.
Avukatlar, gözaltı kararında şüphelilerin isimlerinin karartıldığı için kimlerin gözaltına alındığını bilmediklerini kendilerine ulaşan aileler aracılığıyla isimlere ulaştıklarını belirtti. Avukatlar, 24 saat görüşü kısıtlılığı verilen karar itiraz edeceklerini belirtti.
(Çınar ÖZER)