6 Ağustos 2013 Salı

"GEZİ"CİLERE BİR DE ŞARKI SORUŞTURMASI

Ankara'da Gezi eylemlerine katıldıkları için "örgüt üyesi olmak" suçunun yanı sıra 10 ayrı suç nedeniyle Haziran ayında tutuklanarak Sincan F Tipi Cezaevi'ne gönderilen ve geçtiğimiz günlerde yapılan aylık tutukluluk incelemesiyle serbest bırakılan şüphelilerden Birkan Sabaz, Osman Nuri Orhan ve Ali Yılmaz'a, "toplu şekilde şarkı söyledikleri için" cezaevi yönetimi tarafından soruşturma açıldığı ortaya çıktı.





"HALAY DA ÇEKTİK"
Yılmaz'dan sorgusu sırasında, "Saat 09:45 sularında 'yaşasın mücadelemiz yaşasın direniş', 'Ethem Sarısülükler ölmez' şeklinde sloganlar atıp, toplu şekilde şarkılar söyledikleri olayla ilgili" bildiklerini anlatılması istendi. Yılmaz, "Slogan attığımız doğrudur. Ama sloganlar eksik yazılmış. Biz ayrıca 11:00'de ve 15:00'de düzenli olarak slogan atıyoruz. Ayrıca halay da çektik. Onların da soruşturulmasını istiyoruz" şeklinde cevap verdi.
Tahliye oldukları için haklarında açılan bu soruşturma da düşen Sabaz, Yılmaz ve Orhan'ın cezaevine tekrar girmeleri durumunda aldıkları disiplin cezası infaz edilecek.

"KİMLİK CEZASI"
Öte yandan cezaevinde kendilerine nüfus bilgilerinin yazıldığı ve "sol-terör" ibaresi bulunan kimlik kartlarını "Hakkımızda mahkeme hüküm vermeden cezaevi Sol-terör olarak hüküm veremez" diyerek almayı reddeden Gezi olaylarından tutuklu 11 kişiye de cezaevi tarafından ayrı bir dava açıldığı ortaya çıktı.  11 kişi arasında Birkan Sabaz, Osman Nuri Orhan ve Ali Yılmaz'ın da olduğu belirtildi.

KİTAP VE MEKTUPLARI CEZAEVİNDE
Tahliye edilen Birkan Sabaz'ın, kitapları ve mektupları hala cezaevinde. Tutuklanmasının ardından arkadaşları tarafından kendisine gönderilen kitapların ve mektupların cezaevi yönetimi tarafından kendisine verilmediği söyleyen Sabaz, bugün cezaevine gidip tutuklu olduğu zaman okuması için cezaevine gönderilen kitaplarını alacak.

GEZİ YARGILAMALARININ SKANDALLARI BİTMİYOR - BURCU KOÇLU YÜZDE 52 ENGELLİ RAPORUNA RAĞMEN TUTUKLU

Türkiye genelinde Gezi eylemleri nedeniyle en çok tutuklama yapılan şehir İzmir oldu. İzmir'de eylemlere katıldıkları iddiasıyla bir çok kişi "örgüt üyesi olmak" ve "örgüte yardım etmek" suçlamasıyla tutuklandı. Aylık tutukluluk incelemelerinde tahliye taleplerinin büyük bölümü reddedildi.

Tahliye talebi reddedilenler arasında 5 Temmuz'da tutuklanarak Şakran Cezaevi'ne gönderilen, "Myasthenıa Gravıs" denilen ağır kas zaafı hastası 25 yaşındaki Burcu Koçlu da yer aldı. Koçlu'nun avukatı Serdar Gültekin, genç kızın hastalığı nedeniyle uzun mesafe yürüyemediğini, çoğu zaman kaslarının kenetlendiğini ve kımıldayamadığını, stres ve gergin ortamların hastalığını tetiklediğini belirtti. Koçlu'nun yüzde 52 özürlü raporu olmasına rağmen tahliye edilmediğini belirten Gültekin, "Savcılık ve hakimlik sorgusunda raporu sunduk. Hatta hakimlik sorgusunda hakim 'Rahatsızsınız sanırım. İsterseniz oturun sorgunuza öyle devam edelim' demesine rağmen tutuklamakta sakınca görmedi" dedi.

"CEZAEVİ KOŞULLARINDA YAŞAMASI ÇOK ZOR"
VATAN'a konuşan Koçlu'nun annesi Fatma Koçlu da kızının sağlığı için çok endişeli. 2007 yılında ameliyat olan kızının göğüs kafesinin açıldığını bu nedenle göğüsüne alacağı en ufak darbede bile ölüm riskinin bulunduğunu belirten anne Koçlu şunları söyledi:
"Kızım günlük kortizon kullanmak zorunda. Hastalığından kaynaklı depresyon ve kriz nöbetleri geçiriyor. Çok fazla kapalı yerlerde kalamıyor. Evde bile 'Nefes alamıyorum' deyip balkona çıkardı hemen. Sabah akşam mutlaka yanında oluyoruz. Çünkü krizi başladığı anda hastaneye götürülmesi gerekiyor. Tuzsuz yemekler yemeli yoksa vücudu hemen şişmeye başlıyor. İlk hafta yemek konusunda çok sıkıntı yaşadık. Ben cezaevi müdürüne not bile gönderdim. Sonra yemekler bir nebzede olsun düzeldi ama yeterli değil. Bu koşullarda yaşaması çok zor. Hastalığı günden güne ilerliyor.

"BURASI ÇOK GRİ ANNE..."
En son geçen hafta pazartesi günü görüştüm. Bana 'Burası çok gri anne. Bana iki tane renkli ve çiçekli tülbent getir' dedi.  Çok şaşırdım. Çünkü Burcu normalde renkli şeyler pek giymez. Psikolojisi gerçekten çok etkilenmiş. Benim kızım eline silah almadı. Sopayla palayla kimseyi kovalamadı. Kimsenin gözünü çıkarmadı. Sadece haklarını savunmak için sokağa çıktı. Ama kızım tutuklandı. Bende sokaktaydım. O zaman beni de tutuklasınlar. Hani herkesin Başbakanıydı?. Demek ki bizim değilmiş. Yok sayıyorlar bizi. Ama yok sayılmakla yok olmuyoruz. Herkes için adalet istiyorum."

2 Ağustos 2013 Cuma

CENAZE TÖRENİ YAPILAMADI AMA DAVASI AÇILDI

*Gezi eylemleri sırasında polis kurşunuyla başından vurulan ve hayatını kaybeden Ethem Sarısülük için Kızılay'da yapılmak istenen, ancak polis müdahalesiyle engellenen cenaze töreninde çıkan olaylarla ilgili 35 kişi hakkında 3 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı. Olay günü başından vurulan Dilan Dursun'un soruşturması ise devam ediyor.

Ankara'da yapılan Gezi eylemlerinin ikinci gününde Ethem Sarısülük Kızılay'da çevik kuvvet polisi Ahmet Ş.'nin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetti. 16 Haziran'da Sarısülük için vurulduğu yerde cenaze töreni yapmak isteyen gruba polis tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etti.
Olayla ilgili soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet  Savcısı Kürşat Kayral, 35 kişi hakkında "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalefet" suçundan 3'er yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırladı. Ankara 16. Asliye Ceza Mahkemesi de iddianameyi kabul etti.

"GÜVENCEYE ALINDI"
İddianamede Kızılay'da yapılmak istenen cenaze töreninin polis tarafından engellenmesi şöyle anlatıldı:
"Tedavi  gördüğü hastanede 14 Haziran günü hayatını kaybeden Sarısülük cenazesinin 16 Haziran Cumartesi Batıkent Cemevi'nden  alınarak, kortejle Kızılay Meydanı'na, sonrasında Sıhhiye'ye getirilmek ve tören yapılmak istendiği, güvenlik güçlerinin Batıkent'te göstericilere Cenazenin Kızılay'a götürülmesine izin verilmeyeceği, provokatif  ve istenmeyen olayların yaşanmaması için cenazenin İstanbul Yolu-Çevre Yolu istikametinden Çorum'a götürülmesinin uygun olacağının söylendiği, konvoyun önünün güvenceye aldığı..."

"ORANTILI ZOR KULLANMA"
Bu sırada cenaze törenine katılmak için bir grubun GMK Bulvarı, Atatürk Bulvarı, Ziya Gökalp Caddesi'ni trafiğe kapatarak Kızılay'a yürüdükleri belirtilerek, "Polisin gruba dağılmaları yönünde uyarıda bulunduğu, dağılmamakta ısrar eden ve direnç gösteren gruplara güvenlik güçlerinin müdahale ettiği, sanıkların da müdahale sırasında Kızılay, Sıhhiye Köprüsü, GMK ve Atatürk Bulvarları, Güvenpark ve Başbakanlık çevreleriyle civar sokak ve caddelerde orantılı zor kullanmak suretiyle gözaltına alındıkları" ifade edildi.

POLİSE DİRENMENİN DELİLİ SÜT, LİMON, SİRKE
İddianamede gözaltına alınanların üst aramalarında çıktığı iddia edilen gaz maskesi, deniz gözlüğü,  solüsyon, iş eldiveni, biber gazı, limon, süt, sirke, sivil toplum örgütlerine ait flama ve kolluk, yüz kapatmaya yarayan poşu ve bezler, laboratuvar gözlüğü,  baret, yüz maskeleri, sprey boyaların da "eyleme katılmak ve güvenlik güçlerine direnç göstermek" için taşındığı iddia edildi.

3 YILA KADAR HAPİS
İddianamede, sanıkların savcılık ifadelerinde suçlamaları kabul etmediğine, "olay yerinde tesadüfen, gezi amacıyla veya basın açıklaması izlemek için bulunduklarını, polisin aniden gaz ve suyla saldırdığını, gözaltı sırasında hakaret ve darba maruz kaldıklarını belirttiklerine" yer verildi.
İddianamede sanıkların Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'nın  32/1. maddesi uyarınca 6'şar aydan 3'er yıla kadar mahkumiyetleri istendi. Öte yandan, aynı soruşturma kapsamında 73 şüpheli hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Bu kişiler arasında İran ve Rusya uyruklu  birer kişi de bulunuyor.

KUTU:
DİLAN'I DA "AKREP" VURMUŞTU
Olay günü Dilan Dursun isimli genç kız gaz fişeğiyle başından vuruldu. Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında incelenen mobese kayıtları sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda "Akrep aracı, trafik ışıklarının bulunduğu yerden atış yaptığı anda, koşmakta olan Dilan Dursun aniden yere düştü" denildi. Ancak gaz fişeğini atan polis hakkında henüz bir işlem yapılmadı.