15 Mart 2013 Cuma

POLİSE TERFİ AİLEYE CEZA


Ankara Keçiören'de 30 Ağustos günü "dur" ihtarına uymadığı gerekçesiyle polisin açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden 24 yaşındaki Cem Aygün'ün ölümü protesto etmek için Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne giden Cem'in 6 kız kardeşi, eniştesi ve yeğeni hakkın "adam öldürmeye teşebbüs, basit yaralama, görevi yaptırmamak için direnme, hakaret, mala zarar verme"  suçlarından açılan davada karar verildi.

CAN GÜVENLİĞİ YOKMUŞ!
Duruşmaya Aygün'ün kız kardeşi Nazlıcan Aygün katılırken, bir çok sivil polisin de duruşmayı izlemesi dikkat çekti. Duruşmaya Aygün'ü öldürmekten hakkında dava açılan polis Fatih Yılmaz ile hakkında takipsizlik verilen Olcay Hankulu da katıldı. Aileyle olaydan sonra ilk kez karşılaşan polisler, aile bireylerinin kendilerini tehdit ettiğini ve can güvenliklerinin olmadığını söylediler.

"İNTERNETE YAZ TEHDİTLER ÇIKAR"
Hankulu savunmasında, "Kardeşleri yaralama nedeniyle öldü. Fatih yaraladı. Cuma günü bir gün gözaltında kaldık. Emniyet'i bastıklarında görevdeydim. Olay cumartesi oldu. Şahısları görmedik ama arkadaşlar bizi tehdit ettiklerini söylediler. Ben duymadım. Bizi görmek istemişler. 'O şerefsizleri öldüreceğiz' demişler. Arkadaşlar da buraya sizi almaya gelmişler dedi. Aynı gün televizyonlarda da gördük. Kardeşimizin kanı yerde kalmayacak, hesabı sorulacak gibi sözler ediyorlardı. Hiç doğrudan tehdit almadım. Ama internete 'Cem Aygün' yazarsanız bize yönelik tehdit mesajlarını görürsünüz. Evimin adresini sürekli değiştiriyorum. Sürekli tehdit alıyorum" dedi.

"OLCAY ABİME KATILIYORUM"
Yılmaz ise, "Olcay abimin dediklerine katılıyorum. İlk defa burada karşılaştık. Emniyete geldiklerinden akşam haberim oldu. Sıkıntılı insanlar oldukları belli. Kapıyı zorlamışlar. O şerefsizleri görmek istiyoruz demişler. Olcay abinin dediği gibi basından takip ettik. Yaşlı annem ve babam var. Onlarda televizyondan görmüş. Korkmuşlar. Bazı sitelerden bizi tehdit ediyorlar. Şikayetçiyim" dedi.

GÖZALTINDA TERFİ
Karar duruşmasında, Yılmaz ve Hankulu'nun Aygün'ün ölümüyle sonuçlanan olayın ardından görev yerlerinin değiştirildiği de ortaya çıktı. Sanık avukatlarından Halil İbrahim Vargün, polisleri olayın ardından bir gün gözaltında kaldıktan sonra görevli oldukları Keçiören İlçe Emniyeti'nden alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde Personel Şube'de göreve başlatıldıklarını belirtti.

SON SÖZ YOK
Savunmaların ardından mütalaasını veren savcı İsmail Kırışık, sanıkların tüm suçlardan beraatlerine karar verilmesini talep etti.  Son sözü sorulan sanık Nazlıcan Aygün ise, "Son söz yok artık. İş işten geçti. Yapmadığımız suçlarla yargılanıyoruz" dedi. Mahkeme Aygün'ün eniştesi ve yeğeni hakkında tüm suçlardan beraat kararı verdi. Ancak Aygün'ün kız kardeşleri için ceza istedi.

DARP VE HAKARETTEN CEZA
Mahkeme Aylin, Sonay, Yasemin, Songül, Nazlıcan ve Aynur Aygün için "adam öldürmeye teşebbüs" suçundan beraat kararı verirken, kapıda görevli olan iki polis memurlarına karşı "darp ve hakaret" suç işlediklerini belirterek toplamda 54 bin 480 lira para cezası verdi. Heyet, sanıkların "tekrar suç işlemeyecekleri yönünde olumlu kanaat geşilmediğini" belirterek cezayı ertelemedi.
(Çınar ÖZER)

11 Mart 2013 Pazartesi

"HRANT DİNK'İ DEVLET ÖLDÜRDÜ" DEDİ 301'DEN SORUŞTURMA BAŞLATILDI


Yazar Temel Demirer, Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde "Türkiye Cumhuriyeti Devletini aşağılamak" ve "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçlarından yargılandığı davanın son duruşmasında, "Ermeni soykırımı vardır. Hrant’ın katili devlettir" dediğini ifade etmiş ve halen aynı görüşte olduğunu açıklamıştı. Dava ise "3. Yargı Paketi" kapsamında ertelenmişti. Ancak Demirer, 19 Şubat günü kararın açıklanmasının ardından adliye önünde yaptığı basın açıklamasında, "Ben üç yıl süresince ’Türkiye’de Ermeni soykırımı vardır’ demezsem, ben üç yıl süresince Türkiye’de ’devlet katildir” demezsem beraat edecekmişim. Hemen şimdi davadan beş dakika sonra, üç yıl beklemeden ’Hrant Dink’in katili devlettir’ diyorum" dedi.

JET HIZIYLA SORUŞTURMA
Bu açıklama üzerine Ankara Emniyet Müdürlüğü bir tutanak hazırladı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Tutanakta, Demirer’in yaptığı açıklamada TCK'nın 301. maddesinde yer alan  "Türkiye Cumhuriyeti Devletini aşağılamak" suçu işlediği iddia edildi. Savcılık gönderilen tutanak üzerine Demirer hakkında yeniden soruşturma başlattı.

"HRANT'IN KATİLİ DEVLETTİR"
Söz konusu tutanakta şu ifadelere yer verildi:
"Ben üç yıl süresince 'Türkiye’de Ermeni soykırımı vardır' demezsem, ben üç yıl süresince Türkiye’de 'devlet katildir' demezsem beraat edecekmişim. Hemen şimdi davadan beş dakika sonra, üç yıl beklemeden 'Hrant Dink’in katili devlettir' diyorum. Ayrıca 'Bu ülkede Ermeni soykırımı olmuştur' diyorum. Eğer adliye, eğer kolluk güçleri, eğer davamı erteleyen adaletsizlik bakanlığı bana dava açmazsa, suç işlemiş olacaktır. Ben burada kimseyi suça falan davet etmiyorum. Benim söylediğim şey şu, bu ülkede fikirlere pranga vurulamaz. Özgür düşünce benim İsmail Beşikçi’den, özgür düşünce benim Fikret Başkaya’dan, özgür düşünce benim Baskın Oran’dan öğrendiğim üzere dik durmaktır. Bu ülkede Ermeni soykırımı olmuştur. Hrant’ın katili devlettir. Bunlar benim düşüncelerimdir. Hadi gücünüz yetiyorsa bir kez daha yargılayın beni."

"ALO.. KIZINIZ ŞU AN EYLEMDE BİLGİNİZ OLSUN"


Ankara Gençlik Derneği üyesi biri lise, dördü üniversitede okuyan 5 öğrenci, kendilerini Terörle Mücadele polisleri olarak tanıtan bazı kişilerin ailelerini aradıklarını, hatta ailelerini kendileri hakkında konuşmak için Emniyet'e çağırdıklarını iddia etti. 5 öğrenci savcılığa giderek bu kişiler hakkında "görevi kötüye kullanma ve tehdit" suçlamasıyla şikayetçi oldu. Savcılık iddialarla ilgili soruşturma başlattı.

"KONU ÖNEMLİ EMNİYETE GELİN"
0539 551 ** **, 0507 934 ** **, 0553 243 ** ** gibi numaralardan farklı isimlerle ailelerinin arandığını belirten öğrenciler, ailelerinin tehdit edildiğini iddia etti.
C.K.  verdiği suç duyurusu dilekçesinde,  yaklaşık 6 ay önce babasının arandığını belirterek, "Babamı telefonla arayıp çok önemli bir konu hakkında görüşeceklerini söylemişler ve emniyete çağırmışlar. Babam emniyete gittiğinde önüne bir dosya konulmuş ve dosyada benim katıldığım yasal, demokratik eylemlerden alınmış fotoğraflar varmış. Babam ise duruma itiraz ederek 'bunların suç teşkil etmeyeceğini' belirtmiş. İstedikleri cevabı alamayınca da babamı, beni tutuklamakla tehdit etmeye başlamışlar. Bu durum açık bir biçimde kolluk kuvvetlerinin görevi kötüye kullanma suçunu işlediğini ortaya koymaktadır" dedi.

"ARKADAŞLARINA DİKKAT ETSİN"
Derneğe birlikte gittiği arkadaşının da ailesinin arandığını belirten C.K, "Ailem tehdit edildiği kadar sınıf arkadaşlarımın ve çevremdeki insanların aileleri de tehdit edilmektedir. Derneğe gitmemizin ardından Terörle Mücadele Polisleri H.L'nin de ailesinin evine gidip ailesine benimle ilgili çeşitli fotoğraflar gösterip 'Kızınız arkadaşlarına dikkat etsin, şu an bir teröristle arkadaşlık yapıyor' gibi iddialarda bulunmuşlardır. Ve benimle birlikte arkadaşlık yapmaya devam ederse kızlarının da tutuklanabileceği şeklinde tehdit etmişlerdir" dedi.

"OKULA GELEMİYORLAR"
Şikayetçi öğrencilerden Ü.B ise, parasız eğitim için düzenlenen bir eyleme gittiği gün ailesinin aranarak, "Kızınız şu anda eylemde bilginiz olsun. Siz gereğini yapmayacaksanız biz yapacağız" dendiğini iddia etti.  Ailesinden uzakta okuduğunu ve gelen telefonlar nedeniyle tedirgin olduklarını anlatan Ü.B, başka arkadaşlarının da arandığını hatta bazı ailelerin telefonlardan sonra çocuklarını okuldan almayı bile düşündüklerini söyledi.
(Çınar ÖZER)