4 Kasım 2013 Pazartesi

ÇIPLAK ARAMAYA DİRENEN ELİF KAYA'NIN CEZASI ONANDI - SKANDAL KARAR, SKANDAL GEREKÇELER

- HAKİM "ÇIPLAK ARAMAYA" NEDEN İNANMADIĞINI ÇOK TARTIŞILACAK GEREKÇELERLE SAVUNDU:
* "DİRENSEYDİ 4 DAKİKA İÇİNDE ÇIRILÇIPLAK SOYULUP ARANAMAZDI"
* "4 DAKİKA İÇİNDE TAMAMEN SOYULUP SAÇI BAŞI BOZULMADAN GİYDİRİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL"
* "DAR KOT PANTOLONUN VE İÇ ÇAMAŞIRININ ÇIKARILIP TEKRAR GİYDİRİLMESİ ÇOK ZOR"
* "GARDİYANLARIN ÇELİŞKİLİ İFADE VERMESİ DOĞAL. İNSAN BAZEN BİR GÜN ÖNCE YEDİĞİNİ UNUTUR"
* "HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA GÖRE, 4 DAKİKA İÇERİSİNDE KENDİSİNİ ARATMAK İSTEMEYEN BİRİNİN MUKAVEMET ETMESİ DURUMUNDA İÇERİDE KAÇ KİŞİ OLURSA OLSUN ARANMAK İSTEMEYEN KİŞİNİN KIYAFETİNE ZARAR VERİLMEDEN KIYAFETLERİ ÇIKARTILIP ÇIRILÇIPLAK SOYULUP AYNI ŞEKİLDE SAÇI BAŞI BOZULMADAN TEKRAR GİYDİRİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR"
* "KARŞI KOYMASI DURUMUNDA ÜZERİNDEKİ PENYENİN ANCAK YIRTILARAK ÇIKARTILMASI MÜMKÜNDÜR"
* "KAYA'NIN DAR BİR PANTOLON GİYDİĞİ DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE BU SÜRE İÇERİSİNDE BU KOT PANTOLONUN DA HAREKET HALİNDEKİ BİR İNSANDAN ÇIKARTILMASI, İÇ ÇAMAŞIRININ ÇIKARTILMASI VE TEKRAR GİYDİRİLMESİ ÇOK ZORDUR"
* "ARAMA ODASINDAN ÇIKARKEN KIYAFETLERİ GAYET DÜZENLİ VE SAÇLARINDA DAĞINIKLIK YOK"

Şakran Kadın Cezaevinde 8 gardiyan tarafından aranan ve arama odasından elinde iç çamaşırıyla çıkan Kaya odada çıplak aramaya zorlandığını söylemişti. Cezaevi idaresi Kaya'ya aramaya direndiği için "1 ay görüş kısıtlılığı" cezası vermişti. Mahkemeye taşınan bu ceza kadın hakim Nimet Özkavalcı tarafından ilginç gerekçelerle onandı.

"İNSAN NE YEDİĞİNİ UNUTUR"
Hakim Özkavalcı, Kaya'yı aramalarına rağmen "tanık" olarak dinlenen gardiyanların verdikleri ifadelerdeki çelişkilerin "normal" olduğunu belirterek "Zira infaz koruma memurları bir yandan Kaya'yı sabit tutup diğer yandan üzerindeki sütyeni çıkartmaya çalışmaktadırlar. Her tanık kendi gördüğünü anlatmaktadır. Bazen insan bir gün öncesinde ne yediğini unutmaktadır. Bazı insan 10 yıl öncesi gördüğünü bütün detayları ile anlatabilmekte iken bazı insan da 3-5 dakika önce gördüğünü bütün detayları ile anlatabilmekte, bazı insan da gördüğünü gerçeğinden farklı bir şekilde anlatabilmektedir. Her insanın aradan geçen süre içerisinde bir kısım şeyleri yanlış hatırlaması veya unutmasının doğal olduğu kabul edilmiş olup bu anlatımlar arasında esasa etkili aykırılık bulunmamıştır" yorumunu yaptı.

ELİNDE SÜTYENİ VAR AMA...
Gardiyanlar ifadelerinde Kaya'nın sütyenindeki metal baleni çıkartmak için Kaya'dan sütyenini çıkartmasını istediklerini ancak Kaya direnince kendilerinin Kaya'nın "bedenine dokunmadan" sütyeni çıkarttıklarını iddia etmişlerdi. Kaya'nın arama odasından elinde sütyeni ile çıktığını kabul eden hakim Özkavalcı, bunun tanık gardiyanların söylediği gibi "baleni alınmış sütyen" olduğunu belirtti. Özkavalcı "Zira kamera kayıtlarına çıkacağını bile bile hiçbir infaz koruma memurunun Elif Kaya'nın alt çamaşırını eline vermesi mümkün değildir" dedi.  Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun Şakran Cezaevinde çıplak arama yapıldığına dair raporuna da değinen Özkavalcı, her aramanın raporda yazıldığı gibi çıplak arama olmadığını söyledi.

SAÇLARI DAĞILMAMIŞ!
Özkavalcı, VATAN'ın ortaya çıkardığı arama odasına giriş ve çıkışı kaydeden güvenlik kamerasındaki görüntülerde, Kaya'nın ikinci kez odaya girerken ellerinin arkadan tutularak odaya götürüldüğünü, bu sırada gelen müdür yardımcısına yüksek sesle aranmak istemediğini söylediğini anlattı. Kaya'nın arama odasında 4 dakika 6 saniye kaldığını belirten Özkavalcı şöyle devam etti:
"Hayatın olağan akışına göre, bu süre içerisinde kendisini aratmak istemeyen birinin mukavemet etmesi durumunda içeride kaç kişi olursa olsun aranmak istemeyen kişinin kıyafetine zarar verilmeden kıyafetleri çıkartılıp, çırılçıplak soyulup, aynı şekilde kılık kıyafetine zarar verilmeden, saçı başı bozulmadan tekrar giydirilmesi mümkün değildir. Kaya'nın karşı koyması durumunda üzerindeki penyenin ancak yırtılarak çıkartılması mümkündür. Kaya'nın dar bir pantolon giydiği düşünüldüğünde bu süre içerisinde bu kot pantolonun da hareket halindeki bir insandan çıkartılması, iç çamaşırının çıkartılması, sonra iç çamaşırı giydirilmeden tekrar kot pantolonunun giydirilmesi çok zordur. Kayıtlardan görüldüğü üzere Kaya'nın kıyafetleri arama odasına girdiği gibi gayet düzenli olduğu, kıyafetlerinde herhangi bir buruşukluk, yırtıklık, yamukluk ve saçlarında herhang, bir dağınıklık gözlemlenmemişti. Memurların anlattığı şekilde tutuklunun üzerinde bulunan sütyenin baleninin metal içerip içermediğinin tespiti için çıkartılması gerekmişti."
Özkavalcı tüm bu nedenlerle Kaya'nın "çıplak aranmadığına" kanaat getirerek Kaya'nın cezasını onadı.
(Çınar ÖZER)

MİT'İN CİNAYET NOTLARI

MİT'in, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na, faili meçhul cinayetlerle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında Fevzi Aslan ve yeğeni Salih Aslan cinayetiyle ilgili Mehmet Eymür'ün, Tarık Ümit ile yaptığı görüşmenin bant çözümünün yer aldığı bir yazı gönderdiği ortaya çıktı. Bant çözümünde Ümit'in, Eymür'e,  "Gece Fevzi Aslan'ı aldık, işi bitti" dediği ve daha sonra Mehmet Ağar'ı aradığını anlattığı belirtildi. Savcının da Ağar'ı "cinayetin talimatını vermekle suçladığı" ortaya çıktı.

Diyarbakır Lice doğumlu Fevzi Aslan ve yeğeni Salih Aslan, polis olduklarını söyleyen kişilerce gözaltına alındı ve 28 Mart 1994'te Hendek İlçesi Kargalı Yeniköy mevkinde TEM otoyolu kenarındaki otopark alanında ölü olarak bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 16 faili meçhul cinayetle ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamında olan bu iki cinayetlerle ilgili MİT, savcılığa eski MİT Kontrterör Dairesi Eski Başkanı Mehmet Eymür'ün eski MİT'çi Tarık Ümit ile 18 Şubat 1995'te yaptığı görüşmenin bant çözümünü gönderdi. Buna göre Eymür ve Ümit arasında şu konuşma geçti:

"FEVZİ ASLAN'I ALDIK İŞİ BİTTİ"
(Tarık Ümit, Mehmet Eymür'e söylüyor)
"Hadise şu ağabeycim. İlk kapışmamızı... Gece Fevzi Aslan'ı aldık, işi bitti. Yanımızda Ziya ve 3 kişi daha var. Gece saat 23:00'de evrakları, daha önce evrakları almıştık. Ben Ziya'lara dedim ki, 'Siz İstanbul'a dönün'. Cumartesi gecesi oluyor bu hadise. Birinin patronu İbrahim Şahin ve İbrahim'in ekibinin işi bu, tamam mı ağabey. Burada görev İbrahim'in görevi. Ne Mehmet Ağar'a.....ne ona, kattiyet surette olmaz, çirkin. İbrahim Şahin doğuda görevde. Ziya'ya dedim ki 'İbrahim ile temas kuralım'. 'Ağabey bu saatte bulmamız mümkün değil. Ancak yarın öğleden sonra. Her gün öğleyin bir yere gidiyor. Yarım saat orada kalıyor. Askeriyede bir yere gelir. Oradan temas kurarız. Yarım saat birden evvel temas kurmamız mümkün değil' dedi. Peki kardeşim geriye kim kalıyor. Mehmet Ağar, arabadan açtım. Mehmet Ağar'ın emri var. Santralle 24 saat hangi saatte olursa olsun Tarık Ümit aradığı zaman bağlayacaksınız. Onu da biliyorum. Açtım buna, buldular. Dedim ki o konu halloldu. Böyle gayet sevinçli bir şekilde dedi 'Çok memnun oldum gözlerinden öperim'. 'Neredesin' dedi. Dedim 'Yoldayım ağabey Sakarya tarafındayım'. 'Yorgun musun?' dedi. 'Hayır yorgun değilim' dedim... 'Yeni binaya gel' dedi... hadise bu. Gel dedi. 'Bu akşam gitme kal burada, ben seni istersen Polisevi'ne götüreyim, istersen Hilton'a götüreyim'. Yok ağabey... ben çektim döndüm geldim. Sabahleyin Korkut efendiye niye haber vermemişiz."

"BELGE HUSUMET İÇİNDE HAZIRLANMIŞ"
Savcılık sorgusunda Mehmet Ağar'a bu konuşma "Talimatını Şahin'in verdiği, Şahin'in de sizin emir ve talimatınızla hareket ettiği, dolayısıyla bu cinayetin talimatının da tarafınızdan verildiği anlaşılmaktadır. Tespit ile ilgili savunmanızı yapınız" şeklinde soruldu. Ağar ifadesinde, "Bütün kamu görevlerinde fevkalade uyumlu, ülke ve millet yararına hukuk çerçevesinde çok başarılı görevler yaptığımızı biliyorum. Eymür MİT'ten uzaklaştırılmasından dolayı şahsıma karşı kişisel husumet sahibidir. Hiçbir şekilde kendisiyle muhatap olmadığım halde tamamiyle kendi kullandığı ajanlar vasıtasıyla aleyhimde bir takım belgeler hazırlamıştır. Bunların hiçbirisinin MİT'in bilgisi içerisinde olmadığını tahmin ediyorum. Tamamıyla husumet içerisinde meslekli tekniklerden istifade ederek hazırlanan belgelerdir. Benim Ümit ile bu tür bir şey konuşmam söz konusu değildir. Kendisi zamanında makama müracaat etmiş, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'na gönderilmiş, hatırladığım kadarıyla da bir asit anhidrit yakalanması operasyonunda bilgi sağlamış ve daha sonra da teşkilatımızla irtibatını koparmıştır. Bu şahıs haricinde MİT'te en kıdemsiz memura kadar herkesin söyleyeceğini kabul ederim. Yaptığımız çalışmalar müşterek operasyonlarımız devletin arşivindedir. Bütün görevlerimde bu nadide teşkilatın yara almaması için her türlü hassasiyet tarafımdan gösterilmiştir" dedi.

"EYMÜR DEĞİŞİK BİR TİP"
Eken'e ise "Fevzi Aslan ve Salih Aslan'ın öldürülmesi olayında İbrahim Şahin'in başkanlığında kurulan özel ekipteki şahısların gerçekleştirdiği, cinayetin talimatını Şahin ile birlikte verdiğiniz, sizin de seçmiş olduğunuz ve eğitimini verdiğiniz şahıslarca gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.Tespit ile ilgili savunmanızı yapın" denildi. Eken ifadesinde, "Ben Fevzi Aslan ve Salih Aslan'ı tanımam. Öldürülmelerini basından duydum. Eymür ile aramızda şahsi kin ve garez var. Çok değişik bir tip. Aleyhimde bu raporları tutmuştur. Bant çözümündeki beyanları kabul etmiyorum. Ümit de Eymür'ün elemanı ve adamıdır" dedi.

KRİMİNAL RAPORLARI
Dosyada İstanbul Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 30 Mart 1994 tarihli raporuna göre "15 Ocak 1994'te öldürülen Behçet Cantürk ve Recep Kuzgun olayında ele geçirilen 13 adet 9 mm çaplı boş kovanlar ile Fevzi Aslan ve Salih Aslan'ın öldürülmesinde ele geçirilen 2 adet 9 mm çaplı kovanların aynı silahtan atıldığı" şeklinde rapor düzenlediği de yer aldı.

ŞAHİN'E TELEKONFERANS
Öte yandan Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın cinayetiyle açılan davanın sanıklardan dönemin eski Özel Harekât Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'in duruşmaya gelmeyeceği ifadesinin ise SEGBİS (Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi) ile kaldığı cezaevinden alınması için Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ara karar verdiği ortaya çıktı.
(Çınar ÖZER)

BU SEFER "PERUKLU" DA GELMEDİ

Ethem Sarısülük'ü vurduğu görüntülere yansıyan Çevik Kuvvet polisi Ahmet Şahbaz'ın yargılandığı davanın ikinci duruşması dün Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. İlk duruşmada duruşma salonuna çok sayıda çevik kuvvet polisi alınmış, bu nedenle duruşma salonunda olayla çıkmış mahkeme de davanın kapalı görülmesine karar vermişti. Ancak bu karar çok sayıda izleyicinin ve milletvekilinin duruşmayı izlemek istemesi nedeniyle bu duruşmada uygulanamadı. Aileye destek olmak için Gezi eylemeleri sırasında hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz'ın abisi Gürkan Korkmaz davaya avukat olarak katılırken, Abdullah Cömert'in abisi Zafer Cömert ise anne Sayfı Sarısülük'ün yanından bir an olsun ayrılmadı. CHP'li milletvekilleri Hüseyin Aygün, İlhan Cihaner, Veli Ağbaba, Müslim Sarı, Aykut Erdoğdu ile BDP'li milletvekilleri Sabahat Tuncel, Hasip Kaplan, Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık da destek verdi. Duruşmada güvenliği ise jandarma sağladı. Geçen duruşmaya perukla gelen sanık Şahbaz ise duruşmaya Şanlıurfa'da görevli olduğu gerekçesiyle katılmadı.

BOMBA ARAMASI
Saat 9:00'da Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayacak olan davaya önce polis koruması eşliğinde sanık avukatları alındı. Müşteki avukatları ise "içeride bomba araması yapılacağı" gerekçesiyle salona alınmadı. Köpeklerle yapılan aramanın ardından salondan çok sayıda robokop giysili jandarma çıktı. Daha sonra avukatlar içeri alındı.

"12 EYLÜL'DE BİLE BÖYLESİ OLMADI"
Mahkeme Başkanı Afak İlleez, sanık avukatlarının mahkemeye müvekkillerinin Şanlıurfa'da görev yaptığı için ifadesinin telekonferans sistemiyle alınmasını talep ettikleri ve "terör örgütlerinin hedeflerinde olup olmadıklarının araştırılmasını istedikleri bir dilekçe verdiklerini açıkladı. Öte yandan sanık Şahbaz'ın duruşmaya neden gelmediğiyle ilgili herhangi bir gerekçe sunulmadığı belirtildi. Bunun üzerine avukat Murat Yılmaz, sanığın ilk duruşmadan önce Şanlıurfa'ya tayininin yapıldığını ve bu durumun bahane olamayacağını belirterek sanığın tutuklanmasını istedi. Avukat Kazım Bayraktar ise, "Siyasi iktidar, yargı ve polis işbirliği içerisindedir. Milyonların önünde olan bir cinayetin sanığını getirtemiyorsunuz. Katil sanık kollama altına alınmıştır. Mahkeme korktuğu için hala tutuklama çıkartmıyor. Çünkü Başbakan "yedirtmeyiz" dedi, ikramiyeler verildi. Polisin ve savcıların delilleri kararttığını belirten Bayraktar, "12 Eylül yargılamalarında bile böyle hukuksuzluklar görmedim. O dönemde ordu yargıyı ayaklar altına almıştı. Şimdi ise polis ayaklar altına alıyor" dedi.

DURUŞMAYA GELMEYECEK
Sanık olmadığı halde önce iddianamenin okunmasını isteyen mahkeme avukatların itirazları üzerine bu talebinden vazgeçti ve savcıdan taleplerle ilgili görüşünü sordu. Savcı önce duraksayarak "Ama iddianamenin okunması vardı" dedi. Daha sonra da sanığın video konferans yöntemiyle ifadesinin alınmasını ve "kaçma şüphesi olmadığı" gerekçesiyle tutuklanma talebinin reddedilmesi yönünde görüş açıkladı. Mahkeme heyeti, sanığın Şanlıurfa'da görevinin başında olduğu, delilleri karartma ve kaçma şüphesi bulunmadığı gerekçesiyle tutuklama talebinin reddine, ifadesinin sesli ve görüntülü alınmasına karar verdi.

ANNE İSYAN ETTİ
Kararın ardından izleyiciler ve Sarısülük’ün yakınları mahkemeyi alkışlarla protesto etti. Anne Sayfı Sarısülük ise, "Ben bir şey yapmayacağım. Korkmayın. Buraya sizin yüzünüzü görmeye değil katilin yüzünü görmeye geldim" diyerek isyan etti. Zafer Cömert ise "Buraya gelsin ve önce aldığı canın hesabını versin" dedi. Sanık avukatlarının "Mahkemenin baskı altına alınmadığı, adil bir yargılama talep ediyoruz" sözleri üzerine salondaki gerginlik yükseldi.

TRAFİK KAZASI ÖRNEĞİ
Karar üzerine Yılmaz, "Bu duruşmada nereye varılmak istendiğini çok iyi anladık. Mahkemenizde adil bir yargılama yapılamayacağı ve sanığın yargı makamları tarafından aklanacağı korunacağı çok açık ortaya çıkmıştır" dedi. Mahkemenin bir kararını örnek veren Yılmaz, "Bir trafik kazasında 9 yıl hapis cezası vereceksiniz, sanığın delilleri karartma şüphesiyle tutukluluğunun devamına hükmedeceksiniz ama bir adam öldürme dosyasında delilleri karartma şüphesi yok diyeceksiniz. Mahkemeniz tarafsız ve adil davranmamaktadır. Bu yargılamayı bu şekilde yapacaksanız, usule uymayacaksanız Adalet Komisyonu'na yazın ve bu davadan çekilin" dedi.
Mahkeme heyeti, sanığın sesli ve görüntülü ifadesinin alınabilmesi için duruşmayı 2 Aralık'a erteledi.

AĞIR YARALI!
Dava için demokratik kitle örgütleri ve vatandaşlar adliyenin önünde toplanmaya başladı. Mahkemenin verdiği kararın ardından ise grup karara tepki göstererek adliyenin kapılarına vurmaya ve slogan atmaya başladı. Polisler gruba tazyikli su ve gaz bombalarıyla müdahale etti. Tekerlekli sandalyede olan bir kadın tazyikli su nedeniyle yere düştü. Müdahale sırasında onlarca kişi çeşitli yerlerinden yaralandı ve çevre hastanelere götürüldü. 16 yaşındaki lise öğrencisi S.I polisin attığı gaz bombasından kaçmak için tellerden atlamak isterken tellere takıldı. Vajina bölgesinde 4 cm'lik kesik meydana gelen genç kızın durumun ağır olduğu ve ameliyata alındığı öğrenildi.
Olaylar nedeniyle Ankara İl Jandarma Komutanlığından takviye ekip istendi. Bir polis helikopteri de havadan eylemcileri takip etti. Olaylarda 19 kişi de gözaltına alındı.

TÜRKİYE’DE HUKUK BİTMİŞTİR
Duruşmayı izleyen CHP Milletvekili İlhan Cihaner, adliye önünde yaptığı açıklamada, "Biraz empati her şeyi çözer, gencecik çocuk herkesin gözü önünde öldürüldü. Bunu protesto etmek Anayasal haktır. Slogan atılabilir. İlk öldürüldüğünde Belediye Başkanı öldürüldüğü yerde polise teşekkür pankartı asmıştı. Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesinden sonra da Devlet’in valisi ‘arkadaşları öldürmüştür’ dedi. Daha dün ODTÜ’de de yanan çocuk için aynı şeyi söylediler. Türkiye’de hukuk, eşitlik ilkesi bitmiştir" dedi.

GEZİ TOPRAĞI GETİRDİLER
Müdahalenin ardından Sarısülük’ün vurulduğu yere gelen Sarısülük'ün ailesi, avukatları ve HDP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel’in de aralarında bulunduğu bulunduğu grup yaşananlarla ilgili bir açıklama yaptı. Avukat Kazım Bayraktar "Bir duruşma yaşanmadı, bir tiyatro sahnelendi. Tiyatronun ardından polis müdahale etti" dedi. Tuncel ise, "Buradan bir adalet çıkmayacağını biliyoruz. Bu davanın peşini bırakmayacağız" derken, Abi Mustafa Sarısülük ise, “Artık adalet meydanlarda, sokaklarda, barikatlardadır. Adaleti orada arayacağız" şeklinde konuştu. İstanbul Forumları Koordinasyonun da "Ethem Gezi’ye gelemedi, ama biz ona Gezi’nin toprağını getirdik" diyerek parktan getirdikleri toprağı Sarısülük'ün vurulduğu yere döktü.
(Çınar ÖZER)