4 Kasım 2013 Pazartesi

ÇIPLAK ARAMAYA DİRENEN ELİF KAYA'NIN CEZASI ONANDI - SKANDAL KARAR, SKANDAL GEREKÇELER

- HAKİM "ÇIPLAK ARAMAYA" NEDEN İNANMADIĞINI ÇOK TARTIŞILACAK GEREKÇELERLE SAVUNDU:
* "DİRENSEYDİ 4 DAKİKA İÇİNDE ÇIRILÇIPLAK SOYULUP ARANAMAZDI"
* "4 DAKİKA İÇİNDE TAMAMEN SOYULUP SAÇI BAŞI BOZULMADAN GİYDİRİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL"
* "DAR KOT PANTOLONUN VE İÇ ÇAMAŞIRININ ÇIKARILIP TEKRAR GİYDİRİLMESİ ÇOK ZOR"
* "GARDİYANLARIN ÇELİŞKİLİ İFADE VERMESİ DOĞAL. İNSAN BAZEN BİR GÜN ÖNCE YEDİĞİNİ UNUTUR"
* "HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA GÖRE, 4 DAKİKA İÇERİSİNDE KENDİSİNİ ARATMAK İSTEMEYEN BİRİNİN MUKAVEMET ETMESİ DURUMUNDA İÇERİDE KAÇ KİŞİ OLURSA OLSUN ARANMAK İSTEMEYEN KİŞİNİN KIYAFETİNE ZARAR VERİLMEDEN KIYAFETLERİ ÇIKARTILIP ÇIRILÇIPLAK SOYULUP AYNI ŞEKİLDE SAÇI BAŞI BOZULMADAN TEKRAR GİYDİRİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR"
* "KARŞI KOYMASI DURUMUNDA ÜZERİNDEKİ PENYENİN ANCAK YIRTILARAK ÇIKARTILMASI MÜMKÜNDÜR"
* "KAYA'NIN DAR BİR PANTOLON GİYDİĞİ DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE BU SÜRE İÇERİSİNDE BU KOT PANTOLONUN DA HAREKET HALİNDEKİ BİR İNSANDAN ÇIKARTILMASI, İÇ ÇAMAŞIRININ ÇIKARTILMASI VE TEKRAR GİYDİRİLMESİ ÇOK ZORDUR"
* "ARAMA ODASINDAN ÇIKARKEN KIYAFETLERİ GAYET DÜZENLİ VE SAÇLARINDA DAĞINIKLIK YOK"

Şakran Kadın Cezaevinde 8 gardiyan tarafından aranan ve arama odasından elinde iç çamaşırıyla çıkan Kaya odada çıplak aramaya zorlandığını söylemişti. Cezaevi idaresi Kaya'ya aramaya direndiği için "1 ay görüş kısıtlılığı" cezası vermişti. Mahkemeye taşınan bu ceza kadın hakim Nimet Özkavalcı tarafından ilginç gerekçelerle onandı.

"İNSAN NE YEDİĞİNİ UNUTUR"
Hakim Özkavalcı, Kaya'yı aramalarına rağmen "tanık" olarak dinlenen gardiyanların verdikleri ifadelerdeki çelişkilerin "normal" olduğunu belirterek "Zira infaz koruma memurları bir yandan Kaya'yı sabit tutup diğer yandan üzerindeki sütyeni çıkartmaya çalışmaktadırlar. Her tanık kendi gördüğünü anlatmaktadır. Bazen insan bir gün öncesinde ne yediğini unutmaktadır. Bazı insan 10 yıl öncesi gördüğünü bütün detayları ile anlatabilmekte iken bazı insan da 3-5 dakika önce gördüğünü bütün detayları ile anlatabilmekte, bazı insan da gördüğünü gerçeğinden farklı bir şekilde anlatabilmektedir. Her insanın aradan geçen süre içerisinde bir kısım şeyleri yanlış hatırlaması veya unutmasının doğal olduğu kabul edilmiş olup bu anlatımlar arasında esasa etkili aykırılık bulunmamıştır" yorumunu yaptı.

ELİNDE SÜTYENİ VAR AMA...
Gardiyanlar ifadelerinde Kaya'nın sütyenindeki metal baleni çıkartmak için Kaya'dan sütyenini çıkartmasını istediklerini ancak Kaya direnince kendilerinin Kaya'nın "bedenine dokunmadan" sütyeni çıkarttıklarını iddia etmişlerdi. Kaya'nın arama odasından elinde sütyeni ile çıktığını kabul eden hakim Özkavalcı, bunun tanık gardiyanların söylediği gibi "baleni alınmış sütyen" olduğunu belirtti. Özkavalcı "Zira kamera kayıtlarına çıkacağını bile bile hiçbir infaz koruma memurunun Elif Kaya'nın alt çamaşırını eline vermesi mümkün değildir" dedi.  Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun Şakran Cezaevinde çıplak arama yapıldığına dair raporuna da değinen Özkavalcı, her aramanın raporda yazıldığı gibi çıplak arama olmadığını söyledi.

SAÇLARI DAĞILMAMIŞ!
Özkavalcı, VATAN'ın ortaya çıkardığı arama odasına giriş ve çıkışı kaydeden güvenlik kamerasındaki görüntülerde, Kaya'nın ikinci kez odaya girerken ellerinin arkadan tutularak odaya götürüldüğünü, bu sırada gelen müdür yardımcısına yüksek sesle aranmak istemediğini söylediğini anlattı. Kaya'nın arama odasında 4 dakika 6 saniye kaldığını belirten Özkavalcı şöyle devam etti:
"Hayatın olağan akışına göre, bu süre içerisinde kendisini aratmak istemeyen birinin mukavemet etmesi durumunda içeride kaç kişi olursa olsun aranmak istemeyen kişinin kıyafetine zarar verilmeden kıyafetleri çıkartılıp, çırılçıplak soyulup, aynı şekilde kılık kıyafetine zarar verilmeden, saçı başı bozulmadan tekrar giydirilmesi mümkün değildir. Kaya'nın karşı koyması durumunda üzerindeki penyenin ancak yırtılarak çıkartılması mümkündür. Kaya'nın dar bir pantolon giydiği düşünüldüğünde bu süre içerisinde bu kot pantolonun da hareket halindeki bir insandan çıkartılması, iç çamaşırının çıkartılması, sonra iç çamaşırı giydirilmeden tekrar kot pantolonunun giydirilmesi çok zordur. Kayıtlardan görüldüğü üzere Kaya'nın kıyafetleri arama odasına girdiği gibi gayet düzenli olduğu, kıyafetlerinde herhangi bir buruşukluk, yırtıklık, yamukluk ve saçlarında herhang, bir dağınıklık gözlemlenmemişti. Memurların anlattığı şekilde tutuklunun üzerinde bulunan sütyenin baleninin metal içerip içermediğinin tespiti için çıkartılması gerekmişti."
Özkavalcı tüm bu nedenlerle Kaya'nın "çıplak aranmadığına" kanaat getirerek Kaya'nın cezasını onadı.
(Çınar ÖZER)

MİT'İN CİNAYET NOTLARI

MİT'in, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na, faili meçhul cinayetlerle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında Fevzi Aslan ve yeğeni Salih Aslan cinayetiyle ilgili Mehmet Eymür'ün, Tarık Ümit ile yaptığı görüşmenin bant çözümünün yer aldığı bir yazı gönderdiği ortaya çıktı. Bant çözümünde Ümit'in, Eymür'e,  "Gece Fevzi Aslan'ı aldık, işi bitti" dediği ve daha sonra Mehmet Ağar'ı aradığını anlattığı belirtildi. Savcının da Ağar'ı "cinayetin talimatını vermekle suçladığı" ortaya çıktı.

Diyarbakır Lice doğumlu Fevzi Aslan ve yeğeni Salih Aslan, polis olduklarını söyleyen kişilerce gözaltına alındı ve 28 Mart 1994'te Hendek İlçesi Kargalı Yeniköy mevkinde TEM otoyolu kenarındaki otopark alanında ölü olarak bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 16 faili meçhul cinayetle ilgili yürüttüğü soruşturma kapsamında olan bu iki cinayetlerle ilgili MİT, savcılığa eski MİT Kontrterör Dairesi Eski Başkanı Mehmet Eymür'ün eski MİT'çi Tarık Ümit ile 18 Şubat 1995'te yaptığı görüşmenin bant çözümünü gönderdi. Buna göre Eymür ve Ümit arasında şu konuşma geçti:

"FEVZİ ASLAN'I ALDIK İŞİ BİTTİ"
(Tarık Ümit, Mehmet Eymür'e söylüyor)
"Hadise şu ağabeycim. İlk kapışmamızı... Gece Fevzi Aslan'ı aldık, işi bitti. Yanımızda Ziya ve 3 kişi daha var. Gece saat 23:00'de evrakları, daha önce evrakları almıştık. Ben Ziya'lara dedim ki, 'Siz İstanbul'a dönün'. Cumartesi gecesi oluyor bu hadise. Birinin patronu İbrahim Şahin ve İbrahim'in ekibinin işi bu, tamam mı ağabey. Burada görev İbrahim'in görevi. Ne Mehmet Ağar'a.....ne ona, kattiyet surette olmaz, çirkin. İbrahim Şahin doğuda görevde. Ziya'ya dedim ki 'İbrahim ile temas kuralım'. 'Ağabey bu saatte bulmamız mümkün değil. Ancak yarın öğleden sonra. Her gün öğleyin bir yere gidiyor. Yarım saat orada kalıyor. Askeriyede bir yere gelir. Oradan temas kurarız. Yarım saat birden evvel temas kurmamız mümkün değil' dedi. Peki kardeşim geriye kim kalıyor. Mehmet Ağar, arabadan açtım. Mehmet Ağar'ın emri var. Santralle 24 saat hangi saatte olursa olsun Tarık Ümit aradığı zaman bağlayacaksınız. Onu da biliyorum. Açtım buna, buldular. Dedim ki o konu halloldu. Böyle gayet sevinçli bir şekilde dedi 'Çok memnun oldum gözlerinden öperim'. 'Neredesin' dedi. Dedim 'Yoldayım ağabey Sakarya tarafındayım'. 'Yorgun musun?' dedi. 'Hayır yorgun değilim' dedim... 'Yeni binaya gel' dedi... hadise bu. Gel dedi. 'Bu akşam gitme kal burada, ben seni istersen Polisevi'ne götüreyim, istersen Hilton'a götüreyim'. Yok ağabey... ben çektim döndüm geldim. Sabahleyin Korkut efendiye niye haber vermemişiz."

"BELGE HUSUMET İÇİNDE HAZIRLANMIŞ"
Savcılık sorgusunda Mehmet Ağar'a bu konuşma "Talimatını Şahin'in verdiği, Şahin'in de sizin emir ve talimatınızla hareket ettiği, dolayısıyla bu cinayetin talimatının da tarafınızdan verildiği anlaşılmaktadır. Tespit ile ilgili savunmanızı yapınız" şeklinde soruldu. Ağar ifadesinde, "Bütün kamu görevlerinde fevkalade uyumlu, ülke ve millet yararına hukuk çerçevesinde çok başarılı görevler yaptığımızı biliyorum. Eymür MİT'ten uzaklaştırılmasından dolayı şahsıma karşı kişisel husumet sahibidir. Hiçbir şekilde kendisiyle muhatap olmadığım halde tamamiyle kendi kullandığı ajanlar vasıtasıyla aleyhimde bir takım belgeler hazırlamıştır. Bunların hiçbirisinin MİT'in bilgisi içerisinde olmadığını tahmin ediyorum. Tamamıyla husumet içerisinde meslekli tekniklerden istifade ederek hazırlanan belgelerdir. Benim Ümit ile bu tür bir şey konuşmam söz konusu değildir. Kendisi zamanında makama müracaat etmiş, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'na gönderilmiş, hatırladığım kadarıyla da bir asit anhidrit yakalanması operasyonunda bilgi sağlamış ve daha sonra da teşkilatımızla irtibatını koparmıştır. Bu şahıs haricinde MİT'te en kıdemsiz memura kadar herkesin söyleyeceğini kabul ederim. Yaptığımız çalışmalar müşterek operasyonlarımız devletin arşivindedir. Bütün görevlerimde bu nadide teşkilatın yara almaması için her türlü hassasiyet tarafımdan gösterilmiştir" dedi.

"EYMÜR DEĞİŞİK BİR TİP"
Eken'e ise "Fevzi Aslan ve Salih Aslan'ın öldürülmesi olayında İbrahim Şahin'in başkanlığında kurulan özel ekipteki şahısların gerçekleştirdiği, cinayetin talimatını Şahin ile birlikte verdiğiniz, sizin de seçmiş olduğunuz ve eğitimini verdiğiniz şahıslarca gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.Tespit ile ilgili savunmanızı yapın" denildi. Eken ifadesinde, "Ben Fevzi Aslan ve Salih Aslan'ı tanımam. Öldürülmelerini basından duydum. Eymür ile aramızda şahsi kin ve garez var. Çok değişik bir tip. Aleyhimde bu raporları tutmuştur. Bant çözümündeki beyanları kabul etmiyorum. Ümit de Eymür'ün elemanı ve adamıdır" dedi.

KRİMİNAL RAPORLARI
Dosyada İstanbul Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 30 Mart 1994 tarihli raporuna göre "15 Ocak 1994'te öldürülen Behçet Cantürk ve Recep Kuzgun olayında ele geçirilen 13 adet 9 mm çaplı boş kovanlar ile Fevzi Aslan ve Salih Aslan'ın öldürülmesinde ele geçirilen 2 adet 9 mm çaplı kovanların aynı silahtan atıldığı" şeklinde rapor düzenlediği de yer aldı.

ŞAHİN'E TELEKONFERANS
Öte yandan Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın cinayetiyle açılan davanın sanıklardan dönemin eski Özel Harekât Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'in duruşmaya gelmeyeceği ifadesinin ise SEGBİS (Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi) ile kaldığı cezaevinden alınması için Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ara karar verdiği ortaya çıktı.
(Çınar ÖZER)

BU SEFER "PERUKLU" DA GELMEDİ

Ethem Sarısülük'ü vurduğu görüntülere yansıyan Çevik Kuvvet polisi Ahmet Şahbaz'ın yargılandığı davanın ikinci duruşması dün Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. İlk duruşmada duruşma salonuna çok sayıda çevik kuvvet polisi alınmış, bu nedenle duruşma salonunda olayla çıkmış mahkeme de davanın kapalı görülmesine karar vermişti. Ancak bu karar çok sayıda izleyicinin ve milletvekilinin duruşmayı izlemek istemesi nedeniyle bu duruşmada uygulanamadı. Aileye destek olmak için Gezi eylemeleri sırasında hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz'ın abisi Gürkan Korkmaz davaya avukat olarak katılırken, Abdullah Cömert'in abisi Zafer Cömert ise anne Sayfı Sarısülük'ün yanından bir an olsun ayrılmadı. CHP'li milletvekilleri Hüseyin Aygün, İlhan Cihaner, Veli Ağbaba, Müslim Sarı, Aykut Erdoğdu ile BDP'li milletvekilleri Sabahat Tuncel, Hasip Kaplan, Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık da destek verdi. Duruşmada güvenliği ise jandarma sağladı. Geçen duruşmaya perukla gelen sanık Şahbaz ise duruşmaya Şanlıurfa'da görevli olduğu gerekçesiyle katılmadı.

BOMBA ARAMASI
Saat 9:00'da Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayacak olan davaya önce polis koruması eşliğinde sanık avukatları alındı. Müşteki avukatları ise "içeride bomba araması yapılacağı" gerekçesiyle salona alınmadı. Köpeklerle yapılan aramanın ardından salondan çok sayıda robokop giysili jandarma çıktı. Daha sonra avukatlar içeri alındı.

"12 EYLÜL'DE BİLE BÖYLESİ OLMADI"
Mahkeme Başkanı Afak İlleez, sanık avukatlarının mahkemeye müvekkillerinin Şanlıurfa'da görev yaptığı için ifadesinin telekonferans sistemiyle alınmasını talep ettikleri ve "terör örgütlerinin hedeflerinde olup olmadıklarının araştırılmasını istedikleri bir dilekçe verdiklerini açıkladı. Öte yandan sanık Şahbaz'ın duruşmaya neden gelmediğiyle ilgili herhangi bir gerekçe sunulmadığı belirtildi. Bunun üzerine avukat Murat Yılmaz, sanığın ilk duruşmadan önce Şanlıurfa'ya tayininin yapıldığını ve bu durumun bahane olamayacağını belirterek sanığın tutuklanmasını istedi. Avukat Kazım Bayraktar ise, "Siyasi iktidar, yargı ve polis işbirliği içerisindedir. Milyonların önünde olan bir cinayetin sanığını getirtemiyorsunuz. Katil sanık kollama altına alınmıştır. Mahkeme korktuğu için hala tutuklama çıkartmıyor. Çünkü Başbakan "yedirtmeyiz" dedi, ikramiyeler verildi. Polisin ve savcıların delilleri kararttığını belirten Bayraktar, "12 Eylül yargılamalarında bile böyle hukuksuzluklar görmedim. O dönemde ordu yargıyı ayaklar altına almıştı. Şimdi ise polis ayaklar altına alıyor" dedi.

DURUŞMAYA GELMEYECEK
Sanık olmadığı halde önce iddianamenin okunmasını isteyen mahkeme avukatların itirazları üzerine bu talebinden vazgeçti ve savcıdan taleplerle ilgili görüşünü sordu. Savcı önce duraksayarak "Ama iddianamenin okunması vardı" dedi. Daha sonra da sanığın video konferans yöntemiyle ifadesinin alınmasını ve "kaçma şüphesi olmadığı" gerekçesiyle tutuklanma talebinin reddedilmesi yönünde görüş açıkladı. Mahkeme heyeti, sanığın Şanlıurfa'da görevinin başında olduğu, delilleri karartma ve kaçma şüphesi bulunmadığı gerekçesiyle tutuklama talebinin reddine, ifadesinin sesli ve görüntülü alınmasına karar verdi.

ANNE İSYAN ETTİ
Kararın ardından izleyiciler ve Sarısülük’ün yakınları mahkemeyi alkışlarla protesto etti. Anne Sayfı Sarısülük ise, "Ben bir şey yapmayacağım. Korkmayın. Buraya sizin yüzünüzü görmeye değil katilin yüzünü görmeye geldim" diyerek isyan etti. Zafer Cömert ise "Buraya gelsin ve önce aldığı canın hesabını versin" dedi. Sanık avukatlarının "Mahkemenin baskı altına alınmadığı, adil bir yargılama talep ediyoruz" sözleri üzerine salondaki gerginlik yükseldi.

TRAFİK KAZASI ÖRNEĞİ
Karar üzerine Yılmaz, "Bu duruşmada nereye varılmak istendiğini çok iyi anladık. Mahkemenizde adil bir yargılama yapılamayacağı ve sanığın yargı makamları tarafından aklanacağı korunacağı çok açık ortaya çıkmıştır" dedi. Mahkemenin bir kararını örnek veren Yılmaz, "Bir trafik kazasında 9 yıl hapis cezası vereceksiniz, sanığın delilleri karartma şüphesiyle tutukluluğunun devamına hükmedeceksiniz ama bir adam öldürme dosyasında delilleri karartma şüphesi yok diyeceksiniz. Mahkemeniz tarafsız ve adil davranmamaktadır. Bu yargılamayı bu şekilde yapacaksanız, usule uymayacaksanız Adalet Komisyonu'na yazın ve bu davadan çekilin" dedi.
Mahkeme heyeti, sanığın sesli ve görüntülü ifadesinin alınabilmesi için duruşmayı 2 Aralık'a erteledi.

AĞIR YARALI!
Dava için demokratik kitle örgütleri ve vatandaşlar adliyenin önünde toplanmaya başladı. Mahkemenin verdiği kararın ardından ise grup karara tepki göstererek adliyenin kapılarına vurmaya ve slogan atmaya başladı. Polisler gruba tazyikli su ve gaz bombalarıyla müdahale etti. Tekerlekli sandalyede olan bir kadın tazyikli su nedeniyle yere düştü. Müdahale sırasında onlarca kişi çeşitli yerlerinden yaralandı ve çevre hastanelere götürüldü. 16 yaşındaki lise öğrencisi S.I polisin attığı gaz bombasından kaçmak için tellerden atlamak isterken tellere takıldı. Vajina bölgesinde 4 cm'lik kesik meydana gelen genç kızın durumun ağır olduğu ve ameliyata alındığı öğrenildi.
Olaylar nedeniyle Ankara İl Jandarma Komutanlığından takviye ekip istendi. Bir polis helikopteri de havadan eylemcileri takip etti. Olaylarda 19 kişi de gözaltına alındı.

TÜRKİYE’DE HUKUK BİTMİŞTİR
Duruşmayı izleyen CHP Milletvekili İlhan Cihaner, adliye önünde yaptığı açıklamada, "Biraz empati her şeyi çözer, gencecik çocuk herkesin gözü önünde öldürüldü. Bunu protesto etmek Anayasal haktır. Slogan atılabilir. İlk öldürüldüğünde Belediye Başkanı öldürüldüğü yerde polise teşekkür pankartı asmıştı. Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesinden sonra da Devlet’in valisi ‘arkadaşları öldürmüştür’ dedi. Daha dün ODTÜ’de de yanan çocuk için aynı şeyi söylediler. Türkiye’de hukuk, eşitlik ilkesi bitmiştir" dedi.

GEZİ TOPRAĞI GETİRDİLER
Müdahalenin ardından Sarısülük’ün vurulduğu yere gelen Sarısülük'ün ailesi, avukatları ve HDP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel’in de aralarında bulunduğu bulunduğu grup yaşananlarla ilgili bir açıklama yaptı. Avukat Kazım Bayraktar "Bir duruşma yaşanmadı, bir tiyatro sahnelendi. Tiyatronun ardından polis müdahale etti" dedi. Tuncel ise, "Buradan bir adalet çıkmayacağını biliyoruz. Bu davanın peşini bırakmayacağız" derken, Abi Mustafa Sarısülük ise, “Artık adalet meydanlarda, sokaklarda, barikatlardadır. Adaleti orada arayacağız" şeklinde konuştu. İstanbul Forumları Koordinasyonun da "Ethem Gezi’ye gelemedi, ama biz ona Gezi’nin toprağını getirdik" diyerek parktan getirdikleri toprağı Sarısülük'ün vurulduğu yere döktü.
(Çınar ÖZER)

24 Ekim 2013 Perşembe

FEZLEKEDEKİ SKANDAL

Ankara'da yapılan Gezi eylemlerine katıldıkları için gözaltına alınanlardan yüzlerce kişiden biri de üniversite öğrencisi, Öğrenci Kollektifi üyesi Çağdaş Ersoy'du. Polis'in Ersoy hakkında özel olarak bir fezleke hazırladığı öğrenildi. 78 sayfadan oluşan fezlekede suç yeri "Ankara", suç tarihi "31 Mayıs-9 Haziran 2013 günü muayyen saatler" olarak belirtilirken 243 müşteki ismi yazıldı.

ETHEM DE MÜŞTEKİ
Müşteki listesinin 131. sırasında ise 1 Haziran günü yapılan eylem sırasında Çevik Kuvvet polisi Ahmet Şahbaz tarafından başından vurulan ve 14 Haziran'da hastanede verdiği yaşam mücadelesini kaybeden 26 yaşındaki Ethem Sarısülük'ün isminin yer aldığı ortaya çıktı. Fezlekede, Sarısülük hakkında, "Güvenpark civarında meydana gelen toplumsal olaylarda yaralandığından Numune Hastanesi Beyin Cerrahisi Yoğun Bakım Ünitesinde yatmakta olup ifadesi alınamamıştır" denildi.

POLİS DARP ETTİ
Ersoy'un ifadesinin de yer aldığı fezlekede, "Hedefim Başbakanlık ve Bakanlıklar değildi. Gezi Parkı eylemlerini ilk günden bugüne kadar Güvenpark içerisinde herhangi bir şiddet eylemine, kamu malına zarar vermedim. Taşlı sopalı saldırıda bulunmadım. Böyle hareket edenlerin ise yanlış yaptıkları yönünde telkinlerde bulundum. 2 Haziran'da Kızılay'da ağzı maske ile kapalı olarak eylemlere katıldım. Yüzüme taktığım tıbbi maske kimliğimi gizlemek için gazdan korunmak için. 9 Haziran günü gün boyu Güvenpark'taydım. Atatürk Bulvarı'nda toplanmaya başlanıldı. Ben de oradaydım. Grubun yolun kapatılmaması için çaba sarfettik. Daha sonra Konur Sokak'ta bir kafeye çay içmek için gittim. Kafeden yolun açılması için polis tarafından anonsların yapıldığını duydum. Bunun üzerine Ziya Gökalp caddesine gittim. Amacım arkadaşlarının sağlık durumlarının iyi olup olmadığını öğrenmek ve yolu kapatanlarla iletişime geçerek yolu açmalarını sağlayabilmekti. Yaklaşık 15 dakika kadar sonra polisin müdahalesinin başladı ve gazın da etkisiyle Karanfil Sokak'a girdim. Polisler tarafından darp edilerek gözaltına alındım. Suçlamaları kabul etmiyorum" dediği belirtildi.

ERSOY İÇİN 10 ŞUÇ
Fezlekede Ersoy için şu suçlar sıralandı:
- Başbakanlık, Bakanlıklar ve Meclis Başkanlığı binaları çevresinde eylem yapmak.
- Bu binalara zarar vermek ve işgal etmeye çalışmak.
- Görevli memura mukavemet ve etkin direnmek.
- Kamu malına ve özel mülke zarar vermek.
- Halkı kamu düzenine karşı suç işlemek amacıyla tahrik etmek.
- Halkı isyana teşvik etmek.
- Kişilerin huzur ve sükununu bozmak.
- Kasten yaralama, tehditkar söz ve davranışlarda bulunmak.
- Yasadışı işgal eylemi gerçekleştirmek.
- Seyahat ve ticaret özgürlüğünü engellemek.
(Çınar ÖZER)

"YOLA KARŞI DEĞİLİZ AMA İTİRAZLARIMIZ VAR"

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin ODTÜ'nün ormanlık arazisinden geçirmek istediği otoyol projesiyle ilgili sular durulmuyor. Dün ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, belediyenin "gece baskınıyla" başlattığı yol çalışmasıyla ilgili ODTÜ Senato üyelerinin de katıldığı bir basın toplantısı düzenledi.

"YOLA KARŞI DEĞİLİZ"
Yol projesi için ilk onayı 1993'te verdiklerini belirten Acar, "ODTÜ yola karşı çıkmamıştır. Ancak yapılması Koruma Amaçlı İmar Planının onayıyla mümkün olur" dedi. Acar 18 Ekim gecesi belediye ekiplerinin kampüsü izinsiz girdiklerini belirterek, "ODTÜ'nün mülkiyetinde olan üniversitenin diktiği ağaçların izin almadan kesilmesi hem İmar hem de Orman yasalarına aykırı. Önce Orman Bakanlığından izin alınması Bakanlığın ağaçları damgalaması gerekiyor. 3 bini aşkın ağaç kesildi. Bunların 630'a yakını nakledilmeliydi. Bunlar için Bilkent yolunda yer bile ayarladık. Şimdi tespit davası açacağız. Bu çam ağaçları ne oldu?" diye konuştu.

"MESELE PARA DEĞİL"
Acar, yol planın ekleriyle birlikte 11 Ekim'de kendilerine gönderildiğini, aynı gün belediyeden, "herhangi engel kalmadığı ve yolun yapımına başlanacağına" yönelik ve "güzergahtaki ODTÜ'ye ait ağaçların tespit edilmesi" konusunda yazı gönderildiğini belirtti. Belediyeye "süreç tamamlanmadan herhangi işlem yapılması onaylarının olmadığı" konusunda cevap verdiklerini söyleyen Acar, buna karşın belediyenin 14 Ekim'de "ağaçlar için 211 bin lira değer biçtik, IBAN numarasını gönderirseniz paranızı yatırırız" şeklinde bir yazı geldiğini söyledi. Acar, "Ağaçların kesilmesinin ardından da paranın yatırıldığına dair yazının gönderildi. Bu, para tartışması değil. Zaten süreç tamamlanmadan o para da bizim değildir. Biz parayı iade ettik" dedi.

GÖKÇEK İLE 2 KEZ KONUŞTUK"
Öğrencilerden mahalle sakinlerine, İçişleri Bakanlığından Cumhurbaşkanlığına kadar herkesle konuştuklarını belirten Acar, "Belediye Başkanı ile 2 kez aynı toplantıya katıldık. Toplantıda problemleri nasıl aşabileceğimizi konuştuk. Konuşmalar herkesin bilgisi dahilinde. Sayın Gökçek farklı şeyler biliyorsa orasını bilemeyeceğim. Açıkçası, Gökçek ile konuşulduğu zaman konuları çarpıtabileceğinden korkuyordum ve bu sabahki gazete haberlerinden de bunun ne kadar doğru olduğunu anlıyorum" dedi.

"ENDİŞELİYİZ"
Yol projesi için 2011 ’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile düzenlediklerini ve toplantıda " DOP (düzenleme ortaklık payı) istenmeyeceği" ve "kampüsün içinden geçecek bir yolu kabul etmediklerini" söylediklerini belirten Acar şöyle konuştu:
"DOP olarak talep edilen arazinin kullanım yol, park, okul için kullanılabilir. Yani o alanı alsın da belediye cebine koysun diye değil. ODTÜ'de bu imar planından dolayı oluşmuş bir rant var mı? Bu rantı ODTÜ'nün kara dönüştürmesine imkan var mı? Yok. Dolayısıyla DOP talep edilmesi uygun değildir. DOP olmadan da bu yol buradan geçebilir. Belediyenin DOP formülüyle farklı yerlerin talep edilmesinden endişe ediyoruz. Bunun da Büyükşehir Belediyesi tarafından nasıl kullanılacağını bilmiyoruz. Çünkü belediye daha önce, 'ODTÜ'nün yüzde 40'ını ve gölü alacağım' demişti."

BELEDİYE OTOBÜSLERİ ODTÜ'YE GİRMİYOR
Acar, önceki gün sabah saatlerinden beri bazı belediye otobüslerinin de kampüs içine girmeleri gerekirken öğrenciler kapılarda bıraktıkları söyledi. Üniversitenin araçlarıyla öğrencileri kapıdan aldıklarını belirten Acar, konuyla ilgili kendilerine belediyeden herhangi bir tebligat yapılmadığını, bu durumun neden ya da kimin talimatıyla olduğunu bilmediklerini söyledi.
Acar, ağaçlandırma kampanyası başlatacaklarını ve tüm ODTÜ personeli, öğrencileri ve mezunları ile birlikte 300 bin ağaç dikmeyi hedeflediklerini açıkladı.

BARİKAT KURDULAR
Daha sonra Rektör Acar ve ODTÜ Senatosu basın mensuplarına yol inşaatını anlatmak için çalışmanın olduğu alana gitti. Heyeti gören işçiler alana girişi engellemek için barikat kurdu. İşçilere "Ellerinizi arkadan birleştirin ve dik durun" diye uyaran ve kendisini "Buraların görevlisiyim" diye tanıtan bir kişi basın mensuplarına, "Rektörse rektörlüğünü bilsin. Bu arazi artık belediyenin, izin almadan kimse giremez. Gidin Anadolu Bulvarı'nda dikilen 1,5 milyon ağacı çekin de Başkanın nasıl çalıştığını takdir edin. Buradaki 4 tane ağaç için yol mu yapılmayacaktı? 3-5 çapulcu için değmez. Gidin artık buradan" şeklinde konuştu. Fidan dikme eyleminde işçilerin öğrencileri neden darp ettiği sorusunu ise yanıtsız bıraktı. Bu kişi fidan dikme eylemi sırasında da öğrencilere müdahale etmiş, bazı öğrencileri ise darp etmeye çalışmıştı.
Daha sonra Rektör Acar ve Senato üyeleri alandan ayrıldı.

"ÜSTÜ KALSIN GÖKÇEK"
ODTÜ kampüsünde toplanan bir grup öğrenci ise "ağaç bedeli" diyerek belediyenin üniversiteye verdiği paraya karşılık aralarında toplandıkları paraları üzerinde "Üstü kalsın Gökçek" yazılı kutuya koyarak A1 kapısına bıraktı.

"ORMANA GİRMEK MÜBAH"
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce başkanlığında bazı CHP milletvekilleri  de dün yol çalışmasının olduğu alanda basın açıklaması yaptı. İnce, Başbakan Erdoğan'ın "Yol medeniyettir, yol için cami bile yıkarız" sözlerini hatırlatarak, "Sen geçmişte AVM için de cami yıkmıştın. Biz bunu unutmadık. Başbakan'ın yol konusundaki bilgisinin ne kadar cahilce ne kadar sığ olduğunu hep beraber gördük" dedi. İnce, "Canını kurtarmak için ayakkabıyla camiye, Allah'ın evine girmek günah, rant için camiye, ormana girmek mübah. Ramazan günü suyu yüzü hürmetine PKK'ya sabrediyorum diyenler bayramın hürmetine ormana, yeşile ve doğaya  sabredememiştir. Herkes bilir ODTÜ'ye 500 puanla girilir. Başbakan ve Melih  Gökçek 500 iş makinesiyle, dozerle ve kamyonla girmiştir" şeklinde konuştu.

KORNALI PROTESTO
Önceki akşam ise ODTÜ A1 kapısında bir kadın sürücü yol projesini kornaya basarak protesto etti, bazı sürücüler de araçlarının kornasına basarak destek verdi. Aracının ön camında "Bu yoldan orman geçecek", arka camına ise "Bu  yolun sonu nereye gidiyor" yazan kadın sürücü, Eskişehir yolunda aracını yolun kenarına park ederek protestosunu sürdürdü. Bunun üzerine, bir trafik polisi araca yaklaşarak kadın sürücüden araçtan inmesini istedi. Kadın sürücünün aracından inmeyerek, protestosuna devam etmesi üzerine olay yerine çekici çağrıldı. Kısa sürede olay yerine gelen çekici yardımıyla araç, kadın sürücü ve yanındaki arkadaşının da içinde bulunduğu sırada çekiciyle kaldırıldı.
(Çınar ÖZER)


22 Ekim 2013 Salı

BELEDİYE SÖKTÜ ODTÜ'LÜLER DİKTİ


"Bir gecede katlettiklerini bir günde dikiyoruz" diyen 100. Yıl Mahallesi sakinleri ve ODTÜ'lüler dün sökülen ağaçların yerine 3 bin fidan dikmek için toplandı. Eyleme CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve Levent Gök de destek verdi. Ellerinde fidanlarla yol çalışmasının yapıldığı alana gelen ODTÜ'lülerin yol yapılacak alana fidan dikmesine Çevik Kuvvet polisleri önce engel oldu. Öğretim elemanlarının araya girmesiyle öğrenciler yol kenarına fidanları dikmeye başladı. Bu sırada TOMA, Akrep ve yüzlerce Çevik Kuvvet polisinin arkasında yol çalışması devam etti.



İŞÇİLER MÜDAHALE ETTİ
Kilometrelerce yolun neredeyse her tarafına fidan diken öğrencileri belediye işçileri engellemeye çalıştı. "Fidan zinciri" oluşturarak yolun karşı tarafından araziye elden ele fidan taşıyan öğrencilerin üzerine belediye işçileri yürüdü. Öğrencileri darp etmeye çalışan işçilere, polis ve öğretim elemanları engel oldu. Zaman zaman öğrencilerle polis arasında da gerginlikler yaşandı.

"3 BİN AĞAÇ KESTİLER"
ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Ali Gökmen, 1. derecede SİT alanı durumundaki bölgede 3 bin ağacın kesildiğini, olayı protesto eden ODTÜ'lülerin de darp edildiğini belirterek, "Tüm Ankara halkına karşı sürdürülen bu saldırılara karşı, yasadışı şekilde yok edilen ağaçların yerine diktiğimiz bu fidanlarla bütün Ankara şehrini kucaklayan ve üniversitemiz geleneğinin önemli bir parçası olan ODTÜ ormanına sahip çıktığımızı ve çıkacağımızı bir kez daha gösteriyoruz" dedi.

OTOBÜSLERLE "ELİ SOPALI" SİVİL TAŞIDILAR
Günün ilerleyen saatlerinde iş makineleri öğrencilerin fidan diktikleri yerleri kazmaya başlayınca, öğrenciler bu duruma müdahale etmek istedi. Belediye işçileri çalışmaya engel olan öğrencileri darp etti. Araya tekrar polis girdi. İşçilerden şikayetçi olduklarını söyleyen öğrencilere polis, "O zaman savcılığa gidersin. Biz bir şey yapamayız" şeklinde cevap verdi.
Bu sırada yol çalışmasının olduğu alana otobüslerle "eli sopalı" sivil kişilerin getirildiği görüldü.
ODTÜ'nün A4 kapısında toplanan öğrenciler ise gece geç saatlere kadar polisle çatıştı.

MİMARLAR'DAN SUÇ DUYURUSU
Mimarlar Odası, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in ruhsatsız yol yapım çalışması için ODTÜ ağaçlarını keserek kamu malına zarar verdiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
Mimarlar Odası’ndan yapılan açıklamada, ODTÜ’de yol yapım çalışmalarında tartışmalar sürerken, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin gece baskınıyla ağaçları kestiği hatırlatıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurunda bulunan Mimarlar Odası Ankara Şubesi ODTÜ Mezunları Derneği’nin özel mülküne girilerek ağaç kesildiği bildirdi.
Ankara Şube Genel Sekreteri Tezcan Karakuş Candan, hukuki süreç devam ederken ODTÜ Rektörlüğü’nden izin alınmadan, tatil günü “yangından mal kaçırırcasına ağaç katliamı” gerçekleştirildiğini vurgulayarak, şunları ifade etti:
“ODTÜ’de yapılmaya çalışılan yol için onaylanmış proje ve ruhsat yok. Ankara Büyükşehir Belediyesi hukuka aykırı ve keyfi hareket etmiştir. ODTÜ ağaçları kamu malıdır, Ankara Büyükşehir Belediyesi yetkilileri kamu malına zarar vermiştir. Konuyla ilgili sorumluluğu olan yetkililerle ilgili suç duyurusunda bulunduk Gerekli suç duyusunu yaptık. Sorumlular cezalandırılana kadar sürecin takipçisi olacağız.”

BAKANLIK KARARINA AVUKATTAN İTİRAZ
Ankara Barosuna kayıtlı Avukat Sedat Vural, ODTÜ  arazisinden geçecek yolla ilgili, "koruma amaçlı nazım ve uygulama imar  planlarının", Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onanmasına ilişkin karara itiraz etti. Vural, Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne verdiği  dilekçede,  Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Belediye Başkanı Melih Gökçek'in,  yasal süreç tamamlanmadan ODTÜ arazisindeki 1.derece doğal sit alanından yol  geçirilmesi için yapılan çalışmalara izin vermesinin,  2863 sayılı "Kültür ve  Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunun" 65. maddesinin ihlali olduğunu savundu. İtiraz edilen bakanlık kararının, yasa ve yönetmelik hükümleriyle,  Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun ilke kararlarına aykırı  olduğunu iddia eden Vural, söz konusu bakanlık kararının kaldırılması talebinde  bulundu. Vural, kararın kaldırılmaması durumunda hukuki yollara başvuracağını  belirtti.














14 Ekim 2013 Pazartesi

ELİF KAYA'NIN İKİNCİ KEZ GÖRÜŞ YASAĞI ALDIĞI ARAMANIN GÖRÜNTÜLERİ ORTAYA ÇIKTI - BAŞKA BİR TUTUKLU DEDEKTÖRLE ARANIRKEN ELİF KAYA ELLE ARANDI

Gezi tutuklusu Elif Kaya'nın ikinci kez görüş cezası almasına neden olan karşı çıktığı aramanın görüntülerine ulaştık. Görüntülerde Kaya'yı avukat görüşü için koğuşundan alan gardiyanın elinde dedektör olduğu ancak dedektörün aramada kullanılmadığı, onun yerine başka bir gardiyanın "elle" arama yaptığı ortaya çıktı. Elle aramaya karşı geldiği için verilen cezayı onayan hakim gerekçe olarak  her gardiyana dedektör verilemeyeceği için elle aramanın normal olduğunu belirtmişti.

Şakran Kadın Cezaevi'ne girişi sırasında yapılamak istenen çıplak aramaya karşı geldiği için 1 ay görüş yasağı getirilen Gezi tutuklusu Elif Kaya'ya avukat görüşüne giderken yapılmak istenen aramaya karşı geldiği gerekçesiyle de 1 ay daha görüş yasağı cezası verilmişti.  İddiaya göre Kaya, avukatıyla görüşmek için koğuştan çıktı. Görüş öncesi arama yapacaklarını belirten gardiyanlar elle arama yaparken Kaya'yı taciz etmeye başladı ve "Aramanın nasıl yapıldığını öğrenmişsindir" gibi çıplak arama imasında bulunan sözler söyledi. Bu nedenle kendini aratmak istemeyen Kaya avukatıyla görüştürülmedi.

DEDEKTÖR VARKEN ELLE ARAMA ISRARI
Kaya'nın ikinci kez ceza almasına yol açan aramanın görüntülerine ulaştık. Koğuşların bulunduğu koridordaki güvenlik kamerasına yansıyan görüntülere olay şöyle gelişti:
"- 13:44'te bir gardiyan başka bir tutuklunun üzerini dedektörle aradıktan ve koğuşuna gönderdikten sonra Kaya'nın koğuşuna gidiyor. Bu sırada 2 gardiyan daha koğuşun önüne geliyor.  
- 13:45'te avukat görüşü için koğuştan çıkartılan Kaya, elinde dedektör olan gardiyan tarafından değil diğer gardiyan tarafından elle aranmaya başlanıyor.
- Kaya bunun üzerine gardiyanı herhangi bir şekilde itmeden kendisini geriye çekiyor ve gardiyanlar ile Kaya arasında tartışma yaşanıyor.
- Bu sırada başka gardiyanlar teker teker koğuşun önüne gelmeye başlıyor ve  6 gardiyan daha olay yerine geliyor. 9 gardiyan Kaya'nın etrafını sarıyor.
- 13:48'de Kaya tekrar koğuşuna konuluyor. "

"ELİYLE İTEKLEDİ"
Olayla ilgili İnfaz Koruma Memuru Bahtışen Yaman savunmasında, Kaya'yı elle aramak istediğini ancak Kaya'nın eliyle itekleyerek aramayı engellediğini iddia etti. Yaman, "Kaya 'Beni taciz ediyorsun' diyerek bana iftira atmıştır. 'Daha önce de çıplak arama yaptınız ve bu cezaevinde ne olduğunu dışarıdan duyduk' diyerek aramanın usulüne uygun olarak yapılmadığını iddia etti. Kendisine üst araması yapılırken taciz durumu oluşturabilecek bir şey yapmadığımı açıklamaya çalışsam da beni dinlemeyerek bağırmaya devam etti" demişti.

"KABA ARAMAYA DEĞİL TACİZE KARŞI ÇIKTIM"
Kaya bu olayla ilgili mahkemede verdiği ifadesinde önce elle kaba arama yapılmaya başlandığını ve bu duruma karşı çıkmadığını belirterek, "Gardiyan aramayı tacize varacak boyuta taşıyınca ve vücudumun her yerine eliyle dokununca ben de buna izin vermek istemedim. Eğer sutyenimin içinde bir şey olduğunu düşünüyorsa göğüslerimi ellemeden sutyeni kaldırdığı zaman içindeki nesne düşecektir. Ancak gardiyan böyle yapmayıp vücudumun her yerini ellemiştir. Ben de bunun üzerine memurun omuzlarına dokunarak 'Böyle bir şeye hakkında yok bu taciz olur' dedim. Memur da bana 'Sen sus biz sizin nerelerinize ne sokuşturduğunuzu biliyoruz' dedi. Sonra arama yapmaya izin vermediğimi söyleyerek beni tekrar koğuşa geri gönderdiler" demişti.

HAKİMİN "DEDEKTÖR" YORUMU
Ancak kadın hakim Nimet Özkavalcı cezayı onadığı kararında "Elle aramanın dışında dedektörle de arama yapılabileceğini ancak her memura dedektör vermenin mümkün olmadığını bu nedenle elle arama yapılmasının normal olduğunu" belirtmişti.
(Çınar ÖZER)